Villareal - Atletico Madrid



Manchester altyapısından üst takıma çıkıp, en dikkat çekmeden işini yapan isimlerinden biri Darren Barr Fletcher. Manchester United'daki 7.sezonunu geçiren İskoç 24 yaşına geldi ve bu sezon en formda yılını yaşayacağa benziyor. Kısıtlı yetenekleri ve futbola pek yakışmayan duruşuyla, büyük yerden vatandaşı Sir Alex Ferguson'dan torpilli olduğu söylendi durdu yıllarca. Atlanılan nokta ise Ferguson'un başarısındaki temel sırlarından birinin takım iskeleti olduğu. Gary Neville, Wes Brown, Darren Fletcher gibi isimlerin Manchester United dışındaki herhangi bir büyük takımda oynamaları zor gözükürken Ferguson için bu oyuncular bazen kilit adama bile dönüşebiliyorlar. Fergie'nin yaptığı son açıklama da buna bir örnek. Ferguson ne Ronaldo'nun takımda kalmasının ne de Berbatov gibi bir yıldızın takıma katılmasının sezonun en iyi imzası olduğunu söylüyor. Onun için en büyük imza Darren Fletcher'ın kontratını uzatması. Onu ayrılıp kolay yolu seçmediği Scholes, Anderson ve Owen ile rekabete girmeyi seçtiği için takdir ediyor. Bu özelliğinin onu tam bir Unitedlı yaptığını söylüyor Sir.
fifpro 1965 yılında kurulmuş bir uluslararası futbolcular birliği. 1995 yılında bosman kuralının hayatımıza girmesiyle fifa ve uefa'nın da resmi olarak futbolcuların temsilcisi olarak tanıdığı fifpro, şuan 42 üye ülkeye sahip büyük bir birlik.
fifpro aynı zamanda "fifpro yılın 11'i" ve "fifpro yılın"ne de ev sahipliği yapmakta. 2006-2007 sezonunda yılın 11'i ödülünü
Orta Saha: Anderson Deco (Portugal/ Barcelona), Michael Ballack (Germany/ Chelsea), Mickaël Essien (Ghana/ Chelsea), Gennaro Gattuso (Italy/ AC Milan), Cesc Fabregas (Spain/ Arsenal), Steven Gerrard (England/ Liverpool), Andrès Iniesta (Spain/ Barcelona), Ricardo Kaká (Brazil/ AC Milan), Frank Lampard (England/ Chelsea), Javier Mascherano (Argentina/ Liverpool), Andrea Pirlo (Italy/ AC Milan), Franck Ribery (France/ Bayern Munich), Marcos Senna (Spain/ Villareal), Wesley Sneijder (Holland/ Real Madrid), Xavi (Spain/ Barcelona).
fifpro ödülleri 2 gün önce açıklandı ve kaka'nın da öngördüğü üzere yılın en iyi oyuncusu ödülünü cristiano ronaldo aldı. bu sene 4-3-3 taktiğinden açıklanan takım şu şekilde oluştu :
blogger engellemesiyle sizlere erişemediğimiz dönemde ilginç gelişmeler oldu futbol dünyasında. bunu telafi etmek için hızlı bir giriş yapalım :
2006'daki şike skandalından sonra, kimse bir daha Luciano Moggi'nin adını futbolla yanyana göreceğini düşünmüyordu, Moggi hariç tabii ki. Moggi dün kazandığı bir davadan sonra, gaza gelip futbola geri dönüşün planlarını yapmaya başlamış. Her ne kadar herhangi bir İtalyan kulübünde 'resmî' olarak görev yapması yasak. Fakat 'resmî' kelimesini Moggi'nin pek önemsemediğini düşünürsek, 'şike kralı'nın Juventus'a yeni maçlar kazandırmaya başlaması muhtemel.
Birkaç sezon önce, boğa fizikli bir Brezilyalı, Inter formasıyla fırtına gibi esiyordu. Frikikten, kafayla, ayakla, voleyle onlarca gol izletti bize. Herkes, yeni bir yıldızın, belki de dünyanın en iyi oyuncusunun gümbür gümbür geldiğini düşünüyordu. İşte tam o anda, oyuncu karakterinin ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı. Bu Brezilyalı'yı, gereksiz siniri ve alkol bağımlılığı bitme noktasına getirdi. Bunun sonucunda, geçen sezonun büyük bir kısmını Sao Paolo'da kirada geçirdi.
Genoa maçındaki kötü performansının üstüne bu davranışı, medyada Mourinho'nun onu sonraki maçlarda ilk 11'e sokmayacağı dedikodularına yol açtı, ki Mourinho'nun gözünden bir kere düştün mü, bir daha o yerini kazanmanın ne kadar zor olduğunu defalarca gördük.
Portsmouth'ta Harry Redknapp'tan boşalan teknik direktörlük koltuğuna oyunculuk kariyerinde Arsenal'den hatırladığımız Tony Adams getirildi. Başkan Peter Storrie, "Bu konuda biraz zaman istediğimizi söylemiştim, ama Pazar günü Tony ile yaptığımız sohbet beni ikna etti. Hem yönetim, hem de taraftar takımın başına onun gelmesini çok istiyordu." demiş.
Bu sene birçok alanda umduğumuzdan daha farklı bir Premier Lig buluyoruz. Sportif anlamda Hull City'nin başarısı, Liverpool'un istikrarlı bir takım haline gelmesi, Tottenham'ın çöküşü gibi olaylar, beklediğimizden farklı bir Premier Lig izleyeceğimizi Ayrıca daha 9. haftada bu kadar çok teknik direktör değişikliği, Ada'da alışılmadık bir olay. Umalım ki, sezon bitiminde de ne kadar güzel ve değişik bir lig izlediğimizi konuşuruz.
Chelsea'nin orta düzey bir kulüpten bugün ulaştığı yere gelişini anlatmak değil niyetim. Tarih 21.02.2004, yer Stamford Bridge... Claudio Ranieri yönetimindeki Chelsea, Arsenal'e 2-1 mağlup oluyor. Chelsea o sezonu 2.likle bitiriyor. Ranieri gidiyor Mourinho geliyor. Mourinho baştayken Premier Lig'de Chelsea deplasmanı en fazla 1 puan anlamını taşıyor. Avram Grant'la bile kaybetmiyor evinde Chelsea. Evlerindeki son mağlubiyetten bugüne geçen zaman 4,5 yılı geçiyor 86 maçlık bir seri devam ediyor. O gün bugün oluyor. Chelsea 86 maç sonra Stamford Bridge'de kaybediyor. Chelsea'ye karşı ilk günden beri büyük antipati duyan ben bu mağlubiyetle aldığım zevkten maç hakkında yazamıyorum yazıyı, Chelsea'nin ligde evinde kaybettiğini de gördüm ya diyorum bu bana yeter. Kaptan Gerrard ve tüm arkadaşlarına burdan sonsuz teşekkürler...
2 ayrı dönemde toplam 5 senelik Porstmouth macerası sona erdi Redknapp'ın. 100 yıllık mazisi olan ve bu süreçte Avrupa yüzü göremeyen Porstmouth, geçen sezon aldığı FA Cup'la bu sezon Uefa Kupasına katılmaya hak kazanmış ve Redknapp önderliğinde gruplara kalma başarısını da göstermişti. Bu ayrılma kesinlikle kulüp tarafından istenmedi tabii ki.Tottenham'ın yüksek tazminat bedelli teklifine rağmen Harry'i takımda tutmak için çok uğraştılar ama kararlığıyla tanılan Redknapp, vermişti bir kere kararını. Juande Ramos'a fazla sabredildiğini düşünüyordum ama Bolton maçından bir gün önce kovulacağıda aklımın ucundan geçmezdi. La Liga'da sıkıntı yaşayan her kulüp için adı geçer artık Ramos'un. Benim aklıma gelen ise zor günler yaşayan ve olası bir Villareal mağlubiyetinde hoca değişikliği yapmasını beklediğim Atletico Madrid. Hücüm futbolu delisi Ramos için Kun bulunmaz bir nimet. Harry Redknapp'ı büyük takımlara karşı oynattığı silik ve ezik futbol nedeniyle çok eleştirirdim. Porstmouth'ta yaptığını Tottenham'da da devam ettirecek mi yoksa takımın karakteristik yapısı nedeniyle maçlara öyle çıktığını, yeri gelirse Chelsea'den de puan alınabilceğini anlayabilecek mi? Göreceğiz...
the hammers'ın udinese'li forvet david di michele ve toulouse'lu defans herita ilunga'dan sonra son transferi tristan oldu. aylardır boştaydı, "daha fazla kazanabileceğim teklifler oldu fakat ben üst düzey başarı istiyorum" diyor. bence de iyi bir seçim onun açısından. ama daha önemlisi, west ham açısından iyi bir seçim olacak mı?
Villareal kendi sahasında Aalborg'u 6-3 (!), Manchester United ise Celtic'i 3-0 yendi. Berbatov bu maçta attığı iki golle birlikte, toplamda 4 golle Şampiyonlar Ligi'nde gol krallığına oturdu. Fergie'nin bir başka transferi de, uyum sorunu falan demeden gollerine başladı.
Bayern Münih, sonunda rahat bir nefes alarak kendi evinde Fiorentina'yı 3-0 yenerken, Steaua Bükreş, kendi evinde Lyon'a 5-3 mağlup oldu. Bu skorun ardından, Galatasaray'ı kupa dışına iten takımın teknik direktörü Marius Lăcătuş, başkanın büyük baskısıyla görevinden istifa etti. İstifasından sonra yaptığı açıklamada: "Benim adıma güzel bir seneydi, fakat daha iyi olabilirdi. Maalesef, daha iyi bir performans gösteremedim. İşlerin daha iyiye gideceğine inanmadığımdan ayrılma kararı aldım. Oyuncuların baskı altında kalmasındansa, işi bırakmayı tercih ediyorum". Bu açıklama bile, komşuda işlerin bizimkinden pek farklı olmadığını kanıtlıyor. Steaua gibi bir takımı vasat bir kadroyla Şampiyonlar Ligi'ne götürmeyi başaran teknik direktör bile, kendini rahat hissedemiyor.
C Grubu'nda ise Saraçoğlu'nda oynanan maçta Arsenal, Fenerbahçe'ye karşı rahat bir galibiyet aldı. Fenerbahçe'nin dünkü oyunu, bana 2-3 sene önceki Avrupa tecrübesi kısıtlı Fenerbahçe'yi hatırlattı. Rakibini durduramayan, oyun kuramayan ve taraftar baskısını kullanamayan Fenerbahçe, 'Arsenal makinası'na karşı koyamadı. Grubun diğer maçında Porto, kendi sahasında Dinamo Kiev'e 1-0 mağlup olarak, geçen seneki Porto'dan ne kadar uzak olduğunu tüm futbolseverlere açık bir dille anlattı.
Geçen senenin yükselen ekibi Zenit ile Juventus karşısında puan almayı başaran BATE Borisov'un karşılaştığı maç, 1-1 berabere bitti. Bana göre gecenin tek sürpriz sonucu olarak nitelendirilebilecek maçta, Zenit'in golünü Fatih Tekke attı. Juventus ve Real Madrid arasında oynanan karşılaşmada ise, Juventus, tüm tahminleri yanıltarak Real Madrid'i 2-1 yendi. Tüm eksiklere ve kötü gidişe rağmen alınan bu galibiyet, futbolcular ve teknik direktör adına büyük bir önem taşıyor.
Bugün Milan başkan yardımcısı Adriano Galliani, David Beckham'ın 2009'un Ocak ayından sezon sonuna kadar AC Milan'da kiralık olarak forma giyeceğini açıkladı. 2008/2009 sezonunun sonunda kiralık sözleşmesi bitecek olan Beckham'ın bonservisinin alınacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Gelelim Milan cephesine... Ligler başlamadan önce Milan kadrosunun yaş ortalaması ile ilgili şöyle bir yazı yayınlamıştım blogda. İlk 11'inin yaş ortalaması 30'un üzerinde olan bir takımdan, özellikle küçük ve nispeten önemsiz maçlarda başarı beklemenin anlamsızlığından söz etmiştim. Bugüne kadar Milan bu düşüncemi doğrular nitelikte sonuçlar aldı. Cagliari ve Bologna gibi zayıf takımlara sürpriz puanlar kaybederken, en büyük rakiplerinden Inter'i 1-0 ile geçti.
Milan, yıllar öncesinin 'Los Galacticos' Real Madrid'inin biraz daha yaşlısını tekrar kurmaya çalışıyor, ve yönetim kurulunun üst kademelerinden yapılan açıklamalara göre de bunun başarıyı getireceğine yürekten inanıyorlar. Benim görüşüm, Milan'ın bundan daha yanlış bir transfer hamlesi yapamayacağı yönünde. Kupalara doymuş 'Kaka, Beckham ve Ronaldinho' üçlüsünün önderliğindeki Milan'ın, UEFA Kupası'ndaki hırslı ve her maça yüreğini koyan takımlar karşısında neler yapacağı merak konusu. Serie A'da ise, hala en başta söylediğim gibi, Inter'in ipi göğüsleyeceğini düşünüyorum. Bu düşünce anlayışı ile, Milan'ın birkaç sene sonra bulunacağı noktayı da merak ediyorum...