şampiyonlar ligi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
şampiyonlar ligi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Haziran 2009

Fergie&Pique



Yukarıdaki iki fotoğraftaki ortak isim Gerard Piqué. İlk fotoğraf 2008'deki Şampiyonlar Ligi finalinden. Manchester United formasıyla Şampiyonlar Ligi'ni kaldırmış olan Piqué, transfer döneminde Şampiyonlar Ligi şampiyonundan eski kulübü Barcelona'ya imza atıyor, Guardiola önderliğinde geçirdiği harika sezonun en kritik maçında Manchester United'la karşılaşıyor. İki sene üst üste Şampiyonlar Ligi finali oynamak bile inanılmaz bir başarıyken, genç İspanyol bununla yetinmiyor, iki sene üst üste Şampiyonlar Ligi kupasını kaldırıyor.

İşte 27 Mayıs 2009 günü, genç oyuncunun 68 yaşındaki kurdun önüne geçtiği an böyle yansıyor objektiflere. Fergie'nin kendisini yarı yolda bırakan eski öğrencisine şefkat dolu bakışı binlerce kelimeye bedel. Ferguson'un büyüklüğünü tek fotoğrafta anlat deseler, bu fotoğrafı gösteririm artık...

7 Mayıs 2009

İçimizdeki Katalanlar

Bu yazı içimizdeki Katalanlara, uzay futbolu severlere, pas-pas-pas, şuta ne gerek varcılara, müthiş konsantrasyonla yapılan kademeli defansın futbolu çirkinleştirdiğini düşünenlere, yıllardır aynı topu oynayan Iniesta'yı 1 ay önce farkeden populistlere, her takım Real Madrid ve Bayern Münih gibi sere serpe defans yapsıncılara, her maç 7-7 bitsincilere, işlerine gelince kaleyi bulan tek şutla kazanılan maçın sonunda 'ilahi adalet' naraları atanlara ve İngiliz futbolunun üstünlüğünü bir türlü kabul edemeyen tüm futbolseverlere ince bir sitemdir.


İyisiyle kötüsüyle heyecanın üst düzeyde olduğu bir Şampiyonlar Ligi yarı final mücadelesini geride bıraktık. Son zamanlarda mitleştirilmeye çalışılan Messi ve ayağa pasa dayalı hücumcu Barcelona ile deplasmanda defansif futbolunu dibine vuran ama evinde oyunun her iki yönünü de başarıyla oynayan çirkin Chelsea arasındaki bu müsabaka kazananı deplasmanda ilk kaleyi bulan şutunu 90+3'te Uzaylı Messî'nin pasını İniesta'nın ayağından gole çeviren Barcelona oldu. Iniesta demişken neredeydi bu passever güruh 3 senedir, bilemedim. 3 sezondur aynı topu oynuyor adam, Euro 2008 Şampiyonu İspanya'nın da Xavi'den sonra en önemli oyuncusu zaten ki Barcelona'da da bu durum aynı, moda futbola pek uygun bir terim değil ama başka açıklaması yok bu Iniesta çılgınlığının. Maça dönersek, çoğu kişinin de söylediği gibi erken bulunan golün çok yararı oldu Chelsea'ye maç boyu. Yaşadığı uzun sakatlıklar yüzünden modası geçmekte olan Essien'in de kendini hatırlatması açısından güzel bir enstantaneydi gol. Gol sonrası; çoğunluğu 1. ve 2. bölgelerde olmak üzere sürekli pas yapan ama sert savunmayı bir türlü aşamayan bir Barcelona izledik. Chelsea ise Nou Camp'dakinden çok farklıydı ve özellikle Drogba'yla çok etkili pozisyonlar buldu. Anelka'nın pası sonrası Pique'yi yere yatırdığı poziyonda bomboş Essien'i görse maçı orda bitirmişti Drogba. Pozisyon harcamaktaki hoyratlıklarının başlarına bela olabileceğini eminim Hiddink de düşünmüştür son dakikalara doğru. 90+2 dakikalık konsantrasyonun bir anlığına bozulması ve Essien'in büyük hatasıyla her şey hüsrana dönüştü Chelsea için. İniesta'nın o mükemmel şutunu eski Cech kurtardı belki ama kasklı Cech'in o topu çıkaramaması çok şaşırtmadı bizi. İki taraf için de hakettiler geyiklerine girmek manasız olur. Manchester United için sonuna kadar söylenebilir bu ama bu iki takım arasında o derece bir fark yok. İngiliz Futbolu'nun derin analizi başka bir yazıya kaldı artık. Burdan son sözüm Daniel Alves'e; Sabri'yle girdiğin uzayın en iyi sağ beki olma mücadelesini hiç bir zaman kazanamayacaksın, bunu bilesin.

10 Mart 2009

12-1

Bayern Münih-Sporting Lizbon eşleşmesinin iki maçtaki toplam skoru bu: 12-1... Ligde bir türlü takımına istediği oyunu oynatamayan Jürgen Klinsmann, bu skorlarla biraz da olsa kendisini garantiye almış gözüküyor.
Münih'in geçen sene UEFA 2. turunda Anderlecht'i toplamda 6-2'lik skorla elediği düşünüldüğünde, bunun bir 'Münih geleneği' olduğu düşünülebilir. Fakat geçen sene yarı finalde yaşanan Zenit hezimeti bu sene daha erken yaşanacağa benziyor. Özellikle kura çekiminde karşılarına Barca ya da Manchester United gibi 'iyi' bir takımı karşılarında bulurlarsa...

19 Aralık 2008

16 Böyleyse 8'e Can Dayanmaz

Kura günüydü bugün Avrupa'da. Önce Şampiyonlar Ligi son 16 kuraları ardından da UEFA'nın son 32'sinin eşleşmeleri belli oldu. Şampiyonlar Ligi'nden başlayalım değerlendirmeye:

Chelsea FC (ENG) v Juventus (ITA)

Hafızılarımızda olmayan bir eşleşme. Chelsea, Scolari ile, Mourinho döneminin tam tersi şeyler yaşıyor. Ligde Stamford'da hiç kaybetmeyen bir Chelsea yaratan Mourinho'nun aksine Scolari deplasmanda beraberlik dahi almayıp sadece 1 gol yiyerek yoluna devam ediyor. Ama iç saha performansı içler acısı. Oynadıkları 3 büyük maçın 2'sini kaybedip 1'inde beraberlik alabildiler yalnızca. Sakat oyuncularının çokluğuyla konuşulan Juve, öyle bir sakatlık listesine rağmen büyük maçlardan alnının akıyla çıkarak ne kadar büyük bir kulüp olduğunu bir kez daha gösterdi. Klasik bir İtalyan temcilsi görünümünde evinde zor gol yiyen bir takım olan Juve kaptanı Del Piero'ya bir şey olmadığı sürece her maçtan galibiyet alabilecek kapasitede. Chelsea'nin son senelerde bu turlarda elenmediği gerçeği Juventus'un 3 sene sonra döndüğü Şampiyonlar Ligi'nde kendini gösterme isteği her iki maçında ne kadar zor geçeceğinin göstergesi. Gönlüm Juve'den yana. Chelsea'nin ligdeki deplasman formuna güvenip Stamford Bridge'de galibiyet alamaması, işi çok zorlaştırır. Duygusallığın da etkisiyle tahminim turu Juve'nin geçeceği yönünde.


Villarreal CF (ESP) v Panathinaikos FC (GRE)

Turnuvanın en büyük sürprizini gerçekleştirip grubunu İnter'in önünde 1. bitiren Panathinaikos oynadığı son 11 resmi maçta mağlubiyet yüzü görmezken Villareal'in son dönemlerde formsuz olduğunu söyleyebiliriz. İspanya'da sert savunma yaparak gol yememeye çalışacak olan Panathinaikos istediğini alsa bile Villareal'i evinde yenmesi kolay iş değil. Villareal küçümsemezse son yıllarda kazandığı Avrupa tecrübesiyle turu geçmeye yakın olan taraf.


Sporting Clube de Portugal (POR) v FC Bayern München (GER)

16 maçtır kaybetmeyen formda bir Bayern ve defansif gücüne güvenen Sporting'in maçları az gollü geçmeye aday. 2 sene önce gruplar aşamasında karşılaşan takımların oynadıkları iki maçta toplam 1 golün çıkmış olması da buna işaret. Geçen sezonki UEFA macerasından sonra kendini Şampiyonlar Ligi'nde göstermek isteyen Bayern ilk maçı deplasmanda oynayacak olmanın verdiği avantajıda kullanarak turu geçer gibi gözüküyor.


Club Atlético de Madrid (ESP) v FC Porto (POR)

Atletico için şanslı bir kura diyebiliriz. Bu sene son zamanlarda formda olsa da güç kaybeden Porto, Liverpool'a iki maçta da kaybetmeyen ama tecrübesiz bir Avrupa takımı olan Atletico'yu görünce karşısında çok da üzülmemiştir. Düşünülenin aksine Porto tura daha yakın.


Olympique Lyonnais (FRA) v FC Barcelona (ESP)

İkisine de yazık olur derdik eskiden eşleştiklerinde, ama bu sefer Lyon'a yazık falan olmaz. Son zamanların en kötü Lyon'u ile Pep ile kendini bulan ve inanılmaz presli futbol oynayan Barça'nın eşleşmesi çok iyi oldu bence. Lyon'un silkinmesi için iyi bir derse ihtiyacı vardı. Barça o dersi verebilecek kapasitede. Barça rahat geçer.


Real Madrid CF (ESP) v Liverpool FC (ENG)

Son yıllarda hiç eşleşmeyen iki takım. Real Madrid sakatlık sorunlarını hallederse maç zamanına kadar ya da Avrupa Kupaları'nda oynamamış müthiş topçular bulursa şansı olabilir ama bu pek mümkün değil. Liverpool'un bu turlarda vedası çok azdır Şampiyonlar Ligi'nde. Bu sene altın sene yaşamak istiyorlar. Real lige havlu atmış pozisyondayken Liverpool tam tersi ligde şampiyonluk isteyen ve Avrupa'yı çok önemsemeyecek bir havada. İstekli Liverpool Real'i geçer. Rafa karşısında Ramos'un da olmasıyla daha çok asılabilir maça.


Arsenal FC (ENG) v AS Roma (ITA)

Kabus gibi başlangıcı yavaş yavaş üstünden atan Roma, bebelerinden vazgeçmeyerek lige havlu atma aşamasına gelen Wenger'in Arsenaliyle oynayacak. Zevkli ve bol gollü geçmeye aday bir mücadele. Roma tura daha yakın.


FC Internazionale Milano (ITA) v Manchester United FC (ENG)

Bu eşleşmeyi saatlerce yazabilirim ama çok duygusal bir yazı sonunda kendimi tutamayarak Mourinho'ya edeceğim küfürleri düşünerek detaya girmiyorum. Sir Alex affetmez diyorum o kadar.

11 Aralık 2008

Şampiyonlar Ligi Grup Maçları

Bu hafta içi, Şampiyonlar Ligi gruplarında 6. maçlar oynandı. 15 Eylül'de başlayan maçlar, 10 Aralık'ta son buldu. Uzaktan bakıldığında gruplardaki ilk 2'lerdeki sürpriz takım sayısı yok denecek kadar az. Grup elemeleri sonrası, gruplara teker teker göz atalım:
A Grubu

Roma 12
Chelsea 11
Bordeaux 7
Cluj 4

Roma, Chelsea, Bordeaux ve Cluj'dan oluşan grubun ilk haftalarında, Cluj'un aldığı sonuçlar uzun uzun konuşulmuştu. Hatta gruptan bile çıkabileceği söyleyenler bile olmuştu. Fakat son 4 maçta puan alamaması, Romanya takımının Avrupa defterini kapatmasını sağladı. Kalan 3'lü ise, beklendiği gibi dizildi. 2006'dan beri her sene Galatasaray'ın rakibi olmaya yemin etmiş Bordeaux, bu sezonu da boş geçmek istemediğinden 3. olarak yoluna UEFA Kupası'ndan devam edecek. Acaba kaçıncı turda eşleşecek Galatasaray ile Bordeaux?
Ligde kötü durumdaki Roma, dönüm noktası sayılabilecek olan maçta kendi evinde Chelsea'yi mağlup edince, grup birinciliğini elde etti. Tabi ki bu puan farkında, Chelsea'nin Bordeaux deplasmanında kaybettiği 2 puanın da etkisi büyük. Bu gruptan yarı final ötesine geçebilecek tek takım Chelsea'ymiş gibi gözüküyor.


B Grubu

Panathinaikos 10
Inter 8
Werder Bremen 7
Anorthosis 6

Son haftaya kadar hiçbir takımın yerinin belli olmadığı, heyacan dolu bir gruptu B Grubu. 4. torba takımı Anorthosis Famagusta, bu gruba çok büyük bir tat kattı. Son hafta işleri rast gitse, şu an Şampiyonlar Ligi'nde yoluna devam edebilirlerdi. Fakat Panathinaikos'tan aldıkları mağlubiyet, onları bir anda grup 4.lüğüne itti.
Panathinakos'a bir parantez açmak gerekiyor. Werder Bremen deplasmanından aldıkları şok galibiyet bir yana, kendi evinde puan kaybetmekten hiç hoşlanmayan Mourinho'nun takımını da Giuseppe Meazza'da mağlup etmeyi başardılar. Bu galibiyetlerden sonra grup liderliğini ele geçirmeleri sürpriz olmadı. Henk Ten Cate'yi tebrik etmek gerekiyor.
Inter ise topladığı 8 puanla grupta 2. sırada yer alıyor. Son maçında kötü futbol oynarak Werder'e mağlup olmaları, onlara grup liderliğine mal oldu. Bu mağlubiyette Avrupa defterini erken kapatmak istemeyen Werder'in hırslı oyununun da payı büyüktü şüphesiz ki.
Mourinho'nun Inter'i, bu grubun ilerleyen turlardaki tek temsilcisi olacaktır...


C Grubu

Barcelona 13
Sporting Lizbon 12
Shaktar 9
Basel 1

Uzay takımı Barcelona'nın olduğu bir grupta, birincilik için başka bir ihtimal olamazdı. Zaten, daha 5. maçtan grup liderliğini garantileyerek son maça yedek kadroyla çıkma lüksüne kavuştular. Bu karar onlara Camp Nou'da alınan bir mağlubiyete mal olsa da, Barcelona'nın bu sene kupanın en büyük adayı olduğu kesin.
Kalan takımlar; Shaktar, Basel ve Sporting Lizbon arasında da büyük bir çekişme olmadı. Daha son maçlar oynanmadan Lizbon'un 2.liği, Shaktar'ın yoluna UEFA'dan devam edeceği ve Basel'in bu kupa için yeterli kadroya sahip olmadığı anlaşılmıştı. Turnuvanın en çekişmesiz grubu sıfatını hakeden C Grubu'nun, 2008-2009 La Liga ve Şampiyonlar Ligi Şampiyonu'nu bünyesinde barındırmış olması oldukça muhtemel.


D Grubu

Liverpool 14
Atletico 12
Marseille 4
PSV 3

4. torbanın açık ara en güçlü takımı Atletico Madrid'in, uzun süre hasret kaldığı Şampiyonlar Ligi'ne dönüşü muhteşem oldu. Grubu namağlup bir şekilde 2. olarak tamamlayan Atletico'nun, Anfield'daki haksız penaltı olmasa grubu Liverpool'un önünde bitirmesi işten bile değildi.
Grubun favorisi Liverpool ise yine fazla zorlanmadan lider tamamladı grubu. Marsilya ve PSV deplasmanlarında alınan galibiyetler, bu gruba bir boy büyük olduğunu açıkça gösterdi. Bu sene uzun süre sonra ligde iyi giden Liverpool, Premier Lig şampiyonluğu kazanabilecek duruma gelmesi halinde, taraftarın da takımın da Premier Lig'i daha çok önemseyeceğini tahmin etmek zor değil.
Kalan iki takım, Marsilya ve PSV, UEFA bileti için mücadele etti. Fakat 2 sene önceki bomba kadrosundan eser kalmayan PSV, aksine sene başındaki transferlerle kadrosunu oldukça güçlendirmiş Marsilya'ya karşı direnemedi. Grubu 3 puanla son sırada tamamlayarak, senenin en kötü Şampiyonlar Ligi performanslarından birine imza attılar.
UEFA'ya giden Marsilya'nın oynayacağı bir yarı final, bana göre sürpriz olmaz. Tabi ki Gerets, atağa dayalı oyun düzenini daha makul bir hale getirirse. Ligue 1'de bile her maçta gol yiyen bir takımın Avrupa'da tutunabilmesi için, defansına çok daha dikkat etmesi gerekiyor.


E Grubu

Manchester United 10
Villareal 9
Aalborg 6
Celtic 5

Geçen senenin şampiyonu Manchester United, 6 maçta 10 puan toplayarak beklentilerin nispeten altında kaldı. Onun hemen ardından gelen Villareal ise, iki senedir La Liga'da aldığı iyi sonuçların tesadüf olmadığını göstererek, Şampiyonlar Ligi'nde yoluna devam etme şansı kazandı. Porto ayarında bir kura çektiği takdirde, çeyrek veya yarı final oynaması için bir engel yok.
Grubu sürprizini ise, Danimarka'dan gelen 4. torba takımı Aalborg yaptı. Fikstür ve saha avantajını çok iyi kullanan Aalborg, son maçında yedek kadroyla çıkmış olan Manchester United'dan Old Trafford'da 1 puanı alarak, UEFA biletini söke söke aldı. Danimarka'da topladığı 4 puan ise iklim avantajını ne kadar iyi kullandığının bir göstergesi.
Grup sonuncusu Celtic, İskoç Ligi'ndeki rekabetsiz yapıdan nasibini aldı. Ligde sadece formaları bile maçları kazanmaya yetiyor, fakat iş Şampiyonlar Ligi'ne gelince, tempo ve kaliteye ayak uydurmaları oldukça zor oluyor. Son hafta kazandıkları Villareal maçı bile, onları UEFA'ya taşımaya yetmedi.
Manchester United'ın geçen seneki başarısını tekrarlaması biraz zor görünse de, en azından bir final oynaması kimse için sürpriz olmaz.


F Grubu

Bayern Münih 14
Lyon 11
Fiorentina 6
Steaua 1

Fiorentina'nın bu grupta dengeleri değiştirebileceğini düşünenlerin sayısı hiç de az değildi. Fakat Mor Menekşeler, pek de etliye sütlüye karışmadan, grubu 6 puanla 3. sırada bitirebildi. Bayern ve Lyon beklendiği gibi ilk iki sırayı paylaştı. Son maçta, Bayern deplasmanda Lyon'u 3-2 mağlup ederek grup liderliğine de oturmuş oldu.
Galatasaray'ı eleyen cengaver Steaua ise bu lige biraz ufak geldiğini açıkça gösterdi. Bu sezonki grup aşamalarında en az puan toplayan takım oldular. 6 maçta sadece Fiorentina deplasmanında alabildikleri 1 puanla bitirdiler grubu. Yola devam etme hakkı kazanan Bayern ve Lyon'un çeyrek finalden öteye gideceklerini zannetmiyorum. Fiorentina ise kadro kalitesi olarak UEFA Kupası'na ağırlığını koyabilecek bir yapıya sahip olsa da, Avrupa'daki kötü performansı da düşündürücü bir unsur.


G Grubu

Porto 12
Arsenal 11
Dinamo Kiev 8
Fenerbahçe 2

Türkiye'yi en çok ilgilendiren bu grupta, beklentileri karşılayamayan takım Fenerbahçe oldu. Grup maçları boyunca galibiyet alamayarak 2 puanla sonuncu olan temsilcimiz, Emirates'teki beraberlik dışında kayda değer bir oyun sergileyemedi.
Soğuk iklim avantajını kullanmayı başaran takımlardan biri olan Dinamo Kiev'in, kendi evinde aldığı 4 puan UEFA biletine giden yoldaki en önemli yardımcısı oldu. UEFA'da bir iki tur sonra elenmeleri sürpriz olmayacaktır.
Porto, son maçta genç Arsenal'e karşı aldığı galibiyetle grup liderliğine oturdu. Şu anda tüm grup ikincilerinin kurada dört gözle beklediği bir takım konumundalar. Bakalım, kura avantajlarını kullanıp çeyrek finale geçebilecekler


H Grubu

Juventus 12
Real Madrid 12
Zenit 5
BATE Borisov 3

Doğu Avupa'dan iki temsilci bulunduran bir gruptu H Grubu. BATE Borisov ve Zenit, Madrid ve Juventus'u özellikle kendi sahalarında oldukça zorladılar. Bunda soğuk hava ve özellikle Zenit'in muhteşem taraftarının rolü büyüktü.
Kuralar çekildiğinde herkesin kolayca Madrid, Juve, Zenit, BATE şeklinde sıralayabileceği bu grupta, herkesin unuttuğu bir faktör vardı: Del Piero. Bu adam, tek başına grup liderini değiştirecek işler yaptı. Real Madrid ve Juventus arasında oynanan iki maçta üç gol atarak, Juventus'a grup liderliğini tek başına getirdi. Bu maçların dışında Juventus BATE Borisov'a iki maçta dört puan kaybetse de, grup liderliğini kaptırmadı.
Real Madrid teknik direktör değişikliği ve devre arasında yapılan takviyelerle kupa için iddialı konuma gelebilir. Fakat Juventus'un kadro kalitesi ve derinliği olarak bu kupayı kaldıracak kapasitesi yok. Bu sezon oynanacak bir çeyrek finali başarı kabul etmeliler.

Uçup Giden Hayaller

fenerbahçe'nin sezon başı hayallerinin sonudur bu maç, ama en azından böyle bitmemeliydi...

eksi 6 derecede oynanan maçın zorlu geçeceği herkes tarafından tahmin ediliyordu fakat bu kadar isteksiz, bu kadar çaresiz bir fenerbahçe'yi kimse beklemiyordu. en azından kendi adıma konuşursam, son maçın vereceği hırsla takımın maça asılacağını sanıyordum fakat futbolcular ne kadar yanıldığımı kanıtlamak istercesine ruhsuz bir oyun sergilediler. "şu takımda tuncay olsa sadece hırsıyla maçı alırdı" diye düşünüyorsak yönetimin kendisini sorgulaması gerek. bu noktada fenerbahçe'ye ilk yapılması gereken takviyenin takımı ateşleyecek yapıda biri olmalı bence.

maça gelirsek; aragones'in alex'le başlama tercihi bence yanlıştı. soğuk hava, kötü zemin ve zorlu rakip üçlüsüne karşı alex'i kulübede tutmak, belli bir dakikada kurtarıcı olarak oyuna sürerek oyundan biraz daha düşmüş rakiple eşit olmasını sağlamak akıllıca olabilirdi. nitekim sonradan oyuna giren ali bilgin-maldonado-ilhan parlak üçlüsü ne takımı ateşleyebildi, ne de bir katkı yapabildi. ayrıca kenarda soğuktan donmuş oyuncular neden ısındırılmaz, hala anlamış değilim.

bir parantez de maldonado ve alex'e açalım. işlemeyen bir çarkın dişlisi olduğu unutulan maldonado sezonun günah keçisi oldu. kendisini takıma getiren zico'nun ayrılması zaten moral bozucuyken üstüne gelen medyaya teslim olduğunun en büyük göstergesidir şu kırmızı kart. durup dururken hırsını dinamo kiev'li oyuncudan çıkarmasına sezon arasında ayrılmayı kafasına koyduğundan başka bir yanıt bulamıyorum ben. şahsi kanaatim alex cephesinde de durumun farklı olmadığı yönünde. hala yenilenmemiş olan ve sezon sonu bitecek olan sözleşme herkesin olduğu kadar alex'in de kafasını kurcalıyordur. sezon başından beri hem türkiye super lig, hem de şampiyonlar liginde kafasına silah dayanıp maça çıkarıldığı izlenimini veriyor. zico ayrılığının mağdurlarından o da.

son bir parantez de maçın spikeri ertem şener'e. asatiani'nin sarı kart gördüğü saniyeleri susarak geçirmeyi tercih eden, ardından mikhalik'in kart gördüğü pozisyonu "maçın ilk kartı çıkıyor" şeklinde sunup maç boyu düzeltme yapmayan, ikinci yarı sağ kanatta ghioane'nin taca çıkarken çok şık bir şekilde kayarak yetişip aldığı pozisyonu "ayağı kayıyor" saflığında sunan spikerleri istemiyorum, istemiyoruz.


bu kadroya son bir kez bakın. omzuna şampiyonlar ligi apoletini bir daha takamayacak olanlar olabilir!

25 Kasım 2008

Zenit-Juve Erteleniyor mu?

Bugün TSİ 19:30'da başlaması planlanan, ve futbolseverlere duble Şampiyonlar Ligi keyfi yaşatacak olan Zenit-Juventus maçının ertelenmesi gündemde. Bugün sabah saatlerinde Zenit'in antreman tesislerine oldukça yakın bir yerde yaşanan bir araba patlamasında, biri çocuk olmak üzere 3 kişinin hayatını kaybetmesi, bu maçın kaderini de etkileyecek. Her ne kadar bu patlamanın arabada bulunan kişilerden birinin üstündeki bombanın patlamasıyla oluştuğu düşünülse de, UEFA güvenlik sebeplerinden dolayı maçı erteleyebilir. Şu anda iki takım da UEFA'dan gelecek kararı bekliyor.

13 Kasım 2008

Asya Şampiyonlar Ligi

çift ayaklı oynanan asya şampiyonlar ligi'nde ilk maçı evinde 3-0 la geçmişti gamba osaka. rakibi adelaide united'ı bu sefer deplasmanda '4 ve '15'inci dakikalarda brezilyalı santrafor lucas severino'nun ayağından bulduğu gollerle 2-0 yenen gamba bu senenin şampiyonu. geçen sene urawa red diamonds'ın aldığı kupa, üst üste ikinci kez japonya'ya gidiyor.

ayrıca finalin en iyi oyuncusu ödülü, asya futbol federasyonu yılın oyuncusu ödüllerinde de yarışan gamba osaka'lı yasuhito endo'ya verildi.

7 Kasım 2008

İki Resim Arasındaki Farkı Bulunuz

barnebau'da sahaya gömülen real madrid'i özetliyor bu fotolar sanırım. bu fotoların bernd schuster'in eline geçmesi los galacticos'un selameti açısından iyi olabilir.

6 Kasım 2008

Şampiyonlar Ligi - Maç Günü #4

Şampiyonlar Ligi, 4. maç gününde oynanan 16 maçla devam etti.Bu maçlarda, işini büyük ölçüde garantiye almış olan takımlar, kendilerini fazla sıkmadı. Bu da, bu maça 'son şans' gözüyle bakan takımların istediklerini almasına sebep oldu. Çıkan sürpriz sonuçların temel sebebi olarak bunu gösterebiliriz.
İşini büyük ölçüde garantiye almış Chelsea ile, teknik direktöründen futbolcusuna kadar bu maçın son şans olduğunu iliklerinde hisseden bir Roma karşılaştı. Vucinic'in hat-trick'i, Roma'yı 3-1'lik rahat bir galibiyete taşıdı. Günün sonunda, A Grubu'nda takımların puanlarının 7-6-6-4 şeklinde sıralanması, heyecanın son haftaya kadar süreceğinin göstergesi.
Anorthosis'in Inter'den 3-3'lük skorla aldığı 1 puan, istikrarsız Werder Bremen'in kendi evinde Panathinaikos'a 3-0 yenilmesi, gecenin önemli sürprizlerindendi. Anorthosis, bu sonuçlarla gruptaki 2.lik koltuğuna yerleşti.
Torres'in itinayla karşı karşıya gelmekten kaçındığı Atletico Madrid, Anfield Road'dan puanla ayrılmayı başardı. Son dakikadaki penaltının, maç içinde kötü bir yönetim sergileyen İsveçli'nin kararlarını telafi etmeye çalışmasının sonucu olduğunu söyleyebiliriz.

Barcelona, '5 atmazsa sürpriz olur' diye düşünülen bir maçta, zayıf Basel'e Nou Camp'ta 1 puan kaptırdı. Şüphesiz ki, konsantrasyon eksikliğinin bunda payı büyük. Eğer Barcelona'nın o 3 puana ihtiyacı olsaydı, Baselli oyuncular uykusuz bir gece geçirebilirdi.
Çarşamba gününde ise, Aalborg ile Villareal, ilki kadar olmasa da, gollü bir maça imza attılar. Bu kez kazanan olmadı, maç 2-2 sonuçlandı. United ise Celtic deplasmanında beklenen bir puan kaybı yaşadı. 84. dakikada sahneye çıkan Giggs, takımına en azından 1 puanı getirmeyi başardı.

Fenerbahçe'nin grubunda ise, Dinamo Kiev ile Porto'nun yaptığı maçta, 90. dakikada Lucho Gonzalez'in attığı gol, Fenerbahçe'nin gruptan çıkma şansını iyiden iyiye söndürdü. Lucho'nun golden sonra formasını çıkardığı için ikinci sarıdan kırmızı kart görmesi, bir sonraki Fenerbahçe maçında cezalı olacağı anlamına geliyor. Emirates'te ise, Fenerbahçe şansının da yardımıyla 1 puan almayı başardı.

Del Piero
'nun şovu devam ediyor. Biri frikikten olmak üzere iki gol atan 'Reis', kariyerinde Juve'ye kazandırdığı galibiyetlere bir yenisini ekledi. Bu galibiyetle Juventus gruptan çıkmayı büyük ölçüde garantiledi. Kuzey kapışmasında ise, BATE Borisov, bir sürprize imza atamadı. Zenit'in 2-0'lık galibiyeti, geçen senenin şampiyonunun bu sene de yoluna UEFA'dan devam etmesini kolaylaştırdı.

Bu haftanın ardından gol krallığında 4'er golle Berbatov, Messi, Gerrard ve Del Piero oturuyor. Asist krallığında ise 3'er asistle Xavi ve Lampard var. Bu 6 ismin toplam değerini düşündüğümüz zaman, Şampiyonlar Ligi'nin ne kadar devasa bir platform olduğunu anlayabiliyoruz. Nice maç günlerine!

5 Kasım 2008

Taraf

Dün maçı izleyen herkesin ağzında aynı şeyler var. Liverpool'a verilen haksız penaltı, Atletico'nun emeklerinin çalınması, Gerrard'ın golü atıp sevinmesi vs... Ne Dünya basının ne de sıradan futbolseverlerin nedense konuşmadıkları şeyler var. Perea'nın elle oynadığı ve hakemin yoğun itirazlara rağmen oralı bile olmadığı penaltı pozisyonu, yanlış korner kararları, verilmeyen sarı kartlar. "Atletico'nun hakkı yendi!" diyenler bunları görmüyor mu, görmek mi istemiyor belli değil... Gerrard penaltıyı dışarı atmadı, gözümüzden düştü diyen kesime ise bir kaç lafım var burdan. Hakem vermesi gereken penaltıyı vermeyecek hoş karşılayacaksın, yanlış karar verince penaltıyı dışarı atacaksın. Öyle bir dünya yok! Peki Gerrard hakem o ana kadar Liverpool'u bu kadar ezmeseydi de o penaltıyı gole çevirecek miydi? Benzeri yaşanmadıktan sonra öğrenemeyeceğiz bunu ama Kaptan atsa da haklıdır atmasa da. O an yaşadıklarını ondan iyi bilemeyiz ya. Tamam Kaptan biraz fazla sevindi belki ama tribünde penaltıdan haberi olmayan Torres'e neden iki satır yazmamış AS ve Marca?

4 Kasım 2008

Medya Zihniyeti

fenerbahçe yarın şampiyonlar ligi'nde ya "varım" ya da "yokum" diyecek. kendi sahasındaki arsenal hezimetinden sonra ligde de kendini affettiremeyen sarı lacivertlilerin üstünde büyük bir baskı olduğu aşikar. hem taraftarın hem medyanın desteği olmadan bu dönemi atlatacak gibi görünmüyor fenerbahçe.

hele bu zihniyetle, hiç değil.

23 Ekim 2008

Fotoğraflarla Şampiyonlar Ligi 3. Hafta - Maç Günü #2

Bordeaux 1 - 0 CFR Cluj

Chelsea 1 - 0 Roma

Inter 1 - 0 Anorthosis

Panathinaikos 2 - 2 Werder Bremen

Basel 0 - 5 Barcelona

Shaktar Donetsk 0 - 1 Sporting Lizbon

Atletico Madrid 1 - 1 Liverpool

PSV Eindhoven 2 - 0 Marseille

22 Ekim 2008

Şampiyonlar Ligi 3. Hafta - Maç Günü #1

8 maçta 36 gol... Maç başına 4.5 gol... Dünkü maçları anlatmaya yetiyor bu istatistik. Çok uzun süredir bir maç gününde bu kadar gol bir arada görülmemişti. Bu istatistiğin önemini anlatmak için, Şampiyonlar Ligi'nin 2. haftasında toplam 39 gol atıldığını hatırlatayım. Maçların sonuçlarına baktığımızda, genellikle favori takımların kaybetmediği, sürprizi az bir maç günüydü dün.

Villareal kendi sahasında Aalborg'u 6-3 (!), Manchester United ise Celtic'i 3-0 yendi. Berbatov bu maçta attığı iki golle birlikte, toplamda 4 golle Şampiyonlar Ligi'nde gol krallığına oturdu. Fergie'nin bir başka transferi de, uyum sorunu falan demeden gollerine başladı.

Bayern Münih, sonunda rahat bir nefes alarak kendi evinde Fiorentina'yı 3-0 yenerken, Steaua Bükreş, kendi evinde Lyon'a 5-3 mağlup oldu. Bu skorun ardından, Galatasaray'ı kupa dışına iten takımın teknik direktörü Marius Lăcătuş, başkanın büyük baskısıyla görevinden istifa etti. İstifasından sonra yaptığı açıklamada: "Benim adıma güzel bir seneydi, fakat daha iyi olabilirdi. Maalesef, daha iyi bir performans gösteremedim. İşlerin daha iyiye gideceğine inanmadığımdan ayrılma kararı aldım. Oyuncuların baskı altında kalmasındansa, işi bırakmayı tercih ediyorum". Bu açıklama bile, komşuda işlerin bizimkinden pek farklı olmadığını kanıtlıyor. Steaua gibi bir takımı vasat bir kadroyla Şampiyonlar Ligi'ne götürmeyi başaran teknik direktör bile, kendini rahat hissedemiyor.

C Grubu'nda ise Saraçoğlu'nda oynanan maçta Arsenal, Fenerbahçe'ye karşı rahat bir galibiyet aldı. Fenerbahçe'nin dünkü oyunu, bana 2-3 sene önceki Avrupa tecrübesi kısıtlı Fenerbahçe'yi hatırlattı. Rakibini durduramayan, oyun kuramayan ve taraftar baskısını kullanamayan Fenerbahçe, 'Arsenal makinası'na karşı koyamadı. Grubun diğer maçında Porto, kendi sahasında Dinamo Kiev'e 1-0 mağlup olarak, geçen seneki Porto'dan ne kadar uzak olduğunu tüm futbolseverlere açık bir dille anlattı.

Geçen senenin yükselen ekibi Zenit ile Juventus karşısında puan almayı başaran BATE Borisov'un karşılaştığı maç, 1-1 berabere bitti. Bana göre gecenin tek sürpriz sonucu olarak nitelendirilebilecek maçta, Zenit'in golünü Fatih Tekke attı. Juventus ve Real Madrid arasında oynanan karşılaşmada ise, Juventus, tüm tahminleri yanıltarak Real Madrid'i 2-1 yendi. Tüm eksiklere ve kötü gidişe rağmen alınan bu galibiyet, futbolcular ve teknik direktör adına büyük bir önem taşıyor.
Bu gece Star TV Atletico Madrid-Liverpool maçını, CNN Türk ise Basel-Barcelona maçını naklen yayınlıyor. Özellikle Atletico-Liverpool maçı, her ne kadar Torres oynamasa da, gecenin en zevkli maçı olmaya aday. Uzun süre sonra, Star'ın bu kadar isabetli bir maç seçimi yaptığını görüyorum. Ayrıca ne olursa olsun CNN Türk'ün ikinci bir maçı alternatif olarak aynı anda yayınlaması, hep eleştirilen Star'ın, olumlu bir hamlesi olarak göze çarpıyor.
Dünkü kadar bol gollü ve bol mücadeleli bir Şampiyonlar Ligi günü dileğiyle...

8 Ekim 2008

Liverpool's Number Nine


22 Ekim'i iple çeker oldum. Gruplardaki klasik bir CL maç günü gibi gözükebilir ama içlerinden bir maçın anlamı çok büyük. "His armband proved he was a red 'torres torres' you'll never walk alone it said 'torres torres' we bought the lad from sunny spain he gets the ball and scores again fernando torres liverpool's number nine." Kop'un Fernando'ya armağanı bu tezahürat. Tezahüratta konusu geçen pazubandı taktığı yere geri dönüyor Torres. Atletico Madrid'le aynı gruba düştüklerinden beri bir heyecan olmalı içinde ve o heyecan iyice tavan yapacak 22 Ekim Çarşamba günü. Bu sefer Vicento Calderon'a kırmızı değil gri formayla çıkacak büyük ihtimalle. Number 9 heyecanına yenik düşmezse -en son gördüğümüz halleriyle sahada olurlarsa- çok zorlar Ujfalusi ve Heitinga'yı. Oldu da kaybederse Liverpool, Torres gibi gol kaçırdığında yüzündeki ifadesi değişen, kaybetmeyi hiç sevmeyen bir adam için bile hayatında kaybetmesine rağmen en az üzüldüğü maç bu olacak belki de. Vicente Calderon onu nasıl karşılayacak bilinmez ama aleyhine tezahürat da yakışmaz Atletico'ya...