
Daha detaylı bir inceleme yapmak gerekirse, maçın ilk 20 dakikasında Belarus'u kendi üzerine çekip uzun toplarla ani ataklar geliştirmeye çalışan bir Türkiye vardı sahada. Fakat dakikalar geçtikçe, uzun top stratejisinden vazgeçip, oyunu ileriye yığıp baskı kurmaya çalıştık. Bu baskı, 10. dakikada Özer'in müthiş pasıyla başlayan pozisyonla gole dönüştü. Golü görmeyenler varsa, Sercan'ın 1 hafta önce Galatasaray'a attığı golün aynısı diyebiliriz. Golden sonra iyice yüklenmeye çalışan Türkiye, defansında çok net pozisyonlar verdi. Hele bir pozisyon var ki, Belaruslu oyuncu kaleye paralel bir pas düşüneceğine kaleye yuvarlasa, oyunun kaderi bambaşka olabilirdi.
İkinci yarıda ise, sahada bahsedilecek tek bir isim vardı: Alpaslan Erdem. İkinci yarının başında Aydın Karabulut'un yerine oyuna giren Alpaslan, sol kanatta harikalar yarattı. Değişik ayaklarıyla çektiği 3 şut kaleyi sıyırdı. Diğer buluştuğu toplarda, yine tehlike yaratmayı başardı. Galatasaray'da yaşadığı özgüven sorununu hallederse, Galatasaray tarihinin en kelepir transferlerinden biri olmaya aday gözüküyor.

Maçın sonucunda, Türkiye bol pozisyon bulup bol pozisyon verdiği maçı, 1-0'lık bir skorla kazandı, Borisov'da oynanacak rövanşa avantajlı bir skorla gidecek.
Son söz olarak dördüncü hakeme değinmek istiyorum. Alman hakemlerin yönettiği maçın dördüncü hakemi, Bundesliga'da da maç yönetmeye başlamış Türk asıllı Deniz Aytekin'di. Sayın UEFA, acaba Türk asıllı bir Alman'dan başka bir dördüncü hakem bulamamış mı bu maça, yoksa bu tür turnuvalara bu denli az mı önem veriliyor, anlamış değilim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder