24 Mart 2009
2052
23 Mart 2009
Vay be Domenech!
Bundan daha çok merak ettiğim bir şey var aslında. Raymond Domenech 6-7 ay geç de olsa anladı Gignac'ın kalitesini ve onu kadroya davet etti diye düşünmek geçmişi hatırlayınca oldukça absürd duruyor. Aklınızda bir acabalar silsilesi canlanmaması da elde olmuyor. Gol krallığı listesine gözü mü kaydı bir an için yoksa kafasına ağırından bir Platini falan mı düştü orasını bilmiyoruz. Tek temennim Gignac'ın da Flamini ve Gomis gibi Domenech'in kadrosuna bir kez uğrayıp bir daha gözükmeyenler arasına katılmaması. Toulouse yazısı başka zamana artık...
by Manucac
Kerlon
Yeni Nesil
PS : Beşiktaş tribünlerinin en sevdiğim bestesidir, not düşeyim.
Tam Saha Baskı
22 Mart 2009
20 Mart 2009
Staddan Notlar: Galatasaray - Hamburg
- Stadda Eski Açık'ta yerimi alır almaz Galatasaray Bayan Basketbol Takımı, zaferlerini kutlamak adına stadı turlamaya başladı. Işıl Alben'e yapılan sevgi gösterileri ve çektirdiği üçlü görülmeye değerdi. Sonrasında da maçı Kapalı'da izledi tahminimce.
- Hemen yanımızda bulunan Hamburg taraftarı, bu sene Sami Yen'e gelmiş olan (Beşiktaş ve Bükreş'i de ihmal etmemek gerekiyor) en iyi taraftarlardandı. Staddaki sessiz anları iyi değerlendirip tezahüratları takımlarına ulaştırmayı başardılar.
- Biraz oyunculara değinelim. Serkan Kurtuluş defansta kötü, hücumda ise tedirgindi. Pitropia karşısında özellikle ilk yarıda çok zorlandı, top ayağa geldiğindeki tedirginliği tüm stad tarafından anlaşıldı. Buna rağmen ikinci yarı vasatın üstünde bir performans koyarak kendisini nispeten affettirdi.
- Lincoln maç boyunca adam markajındaydı. Bu nedenle etkili olmakta zorlansa da, ikinci golde defansın dikkatini dağıtması ile takımının 2-0 öne geçmesinde büyük bir paya sahipti. Oyundan çıkarken yaptığı hareket ile Galatasaray'ı kafasında bitirip bitirmediğini zaman gösterecek.
- Arda Turan, Galatasaray'ın bütün hücumlarında pay sahibiydi. 70. dakikadan sonra adeta tükendi, fakat oyundan çıkmadı. Skor 2-0'ken yapılacak bir Arda-Güven değişikliği şu anda çeyrek finaldeki rakibimizi değerlendirmemizi sağlayabilirdi.
- Penaltıları neden sene başından beri Kewell kullanmadı ki?
- Olic, çıplak gözle izlediğim en iyi forvet. Maç boyunca yaptığı koşular, inanılmaz bir güç ve sürat ile birleşince, seneye Bayern Münih'te oynayacak olması şaşırtıcı gelmiyor. Attığı golle maç boyuncaki hırsının karşılığını aldı. İşin ilginç yanı, her maçta aynı hırs ve istekle oynuyor bu adam.
- Olic'in golünden sonra Hamburg yedek kulübesinden gelen sevinç çığlıkları, inanılmaz dramatik bir hava yarattı Sami Yen'de. 20.000 kişinin olduğu bir ortamda, bir avuç Hamburg oyuncusunun sevinci inletti Sami Yen'i. Futbolun tadını her an çıkartmayı bilenlere ender görebilecekleri bir tablo yaşattı bu olay.
- Bülent Korkmaz'ı elinde böyle imkanlar varken eleştirmek pek mantıklı gelmiyor. Ama kafama takılan önemli bir sorun var. Bülent Korkmaz geldiğinden beri, Galatasaray hücumda 'doldur-boşalt'a dönmüş durumda. Skibbe dönemindeki yerden seri paslar, yerini uzun toplarla rakip defansın hatasını beklemeye bırakmış. Eğer Büyük Kaptan'ın takıma oturtmaya çalıştığı sistem buysa, büyük bir fiyasko yaşanabilir ilerleyen haftalarda. Fakat doğru karara varmak için takımı sahada tam kadro görmek lazım. Aylardır mümkün olmasa da...
- UEFA'da final, gerçekçi olmasa da çok istenen bir hayaldi Galatasaray için. Böyle bir kadroyla, en kritik maçtan önce yaşanan teknik direktör değişikliği de göz önüne alındığında, tatlı bir tecrübe olarak değerlendirilmelidir bütün Galatasaraylılar için... Sahi, Sabri kariyerinin şutunu çekmese, Hamburg-Bordeaux maçını konuşmayacak mıydık biz?..
15 Mart 2009
Trabzon 2 - 2 Galatasaray
Yanal'ın Yattara'nın yerine Alanzinho'yu oynatma hamlesi ise oyunun kaderini baştan aşağı değiştirdi. Alanzinho'nun golündeki vuruşu yapabilecek çok az adam var Avrupa'da. Şüphesiz ki kaliteli bir transfer, fakat Trabzon'a yararlı olacağını düşünmüyorum.
Maç, beklendiği gibi gayet tempolu ve pozisyonlu geçti. Hakeme ise yine ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Galatasaray'ın golünden önceki pozisyon, net bir faul. Fakat düşen oyuncunun bir Brezilyalı olması, hakemlerde bir önyargı oluşturuyor. O pozisyonda yerde kalan isim Lincoln de olsa, çıkan karar farklı olmayacaktı. Bu pozisyondan sonra maçın kontrolünü tamamiyle kaybeden hakemin aklında, sadece golden önce verdiği kararın ne kadar doğru olduğu vardı.
Golde ise Baros'un topu klasik bir biçimde ayağından fazla açtıktan sonra şık bir vuruşla bu hatasını toparlaması, kendisini tüm hafta boyunca gelecek eleştirilerden kurtardı.
Maçın kırılma anı olarak Isaac'in kaçırdığı karşı karşıyayı ve Yaser'in gördüğü kırmızı kartı gösterebiliriz. Isaac'in pozisyonunda De Sanctis ne kadar 'ekstra' bir kaleci olduğunu gösterirken, Yaser Galatasaray kariyerini bana göre bitirdi. Öyle bir noktada takımın, hatta sezonun kaderini değiştirebilecek bir hata yaptı genç oyuncu. Takımının son dakikaları 10, hatta Arda'nın sakatlığını da sayarsak 9 kişi oynamasını sağladı.
Trabzonspor'un son golünden önce kenarda bekleyen Serkan Kurtuluş oyuna girebilse ne olurdu, asla bilemeyeceğiz. Fakat bir gerçek var ki, Trabzonlu oyuncular Arda'nın bacağına giren krampona dua etmeliler. Bacağında öyle bir yara ile dakikalarca pres yapmaya çalışan Arda'ya ise diyecek hiçbir şey yok. Bu taraftar seninle gurur duyuyor!
Liverpool da Olmasa
olan Nemanja, mental olarak Sir Alex'in de desteğiyle çabucak atlatacaktır yaşadığı bu travmayı. Bu sezon oynadığı iki Liverpool maçında da kırmızı kart gören Vidic Şampiyonlar Ligi'nde yaşanabilecek muhtemel bir Liverpool eşleşmesinde neler yapar merakla bekliyoruz. Torres ve Gerrard dikkatli olsun, bunun acısını çıkartacaktır bir gün Nemanja...
Turkcell Süper Lig'in En Yeni Ekibi Mersin İdmangücüspor
Dediğim gibi, futbol seçim dönemlerinde etkili bir seçim malzemesi. Son dönemin en bomba haberi ise Mersin meydanlarından geçiyor. Yetkili ve güvenilir bir kaynaktan aldığım habere göre uzun bir zamandır seçim çalışmaları için Mersin'de bulunan Mersin milletvekili Kürşad Tüzmen, memleketine gelmeden önce Ankara'da dersine çalışmış.
Belediye takımlarına pek de iyi gözle bakılmadığını hepimiz biliyoruz. Siyasal seçim dönemlerinin aynı zamanda takıma onursal başkan seçme dönemleri de olduğu ülkemizde belediye başkanları tabiri caizse o kulübün Abramovic'i oluyorlar. İleri dönük planlar yerine günü atlatmaya yönelik planlar yapılınca belediye takımları düştükleri çukurdan çıkamıyorlar.
Aynı zamanda aynı şehrin takımları arasında büyük bir gelir eşitsizliği ortaya çıkardığını söylemek de mümkün. İbrahim Akın'lari, De Nigris'leri, Okan Buruk'ları almak, Özer Hurmacı'ları elde tutmak pek de kolay değil. "Şehrin kutsalı olan futbol takımı" zaten şeffaf olmak zorunda olmayınca işler kolaylaşıyor.
Lafı daha fazla uzatmadan bomba haberimize geçelim. Belediye takımlarının hal-i ahvali böyle. Eh, bir de başkentin 4 takımı birden olunca Melih Gökçek, Ankaraspor'dan nasıl para kazanırım diye düşündü sanırım. Kulislerde dolaşan haber ise Ankaraspor'un şehrin en köklü ve en çok desteğe sahip takımı olan Ankaragücü ile birleşeceği [katılma demek daha doğru olabilir] ve boşta kalan Ankaraspor'un başka bir takımla yer değiştirerek o kulübün Turkcell Süper Lig'e katılmasını sağlayacağı. Parada anlaşılabilirse Kürşad Tüzmen'in işi Mersin İdman Yurdu tarafına bağlaması an meselesiymiş. Bir takas usulü söz konusu olduğu için Bank Asya'dan gelen takımlarla bir karışıklık yaratacağını sanmıyorum.
Antalyaspor'un istikrarsızlığı ve Adana kulüplerinin içinde bulunduğu kaosta Mersin Süper Lig için güzel bir liman olabilir güneyde. Kış mevsiminde sıcak bir deplasmanı kim istemez?
Rusya Ligi 2009/2010
Abi&Kardeş Elele
İkinci yarı itibariyle sahaya çıkan Juventus'ta dikkatleri üzerine çeken isim Giovinco'ydu. Altın dönemini yaşayan Del Piero'nun veliahtı olarak gösterilen genç yetenek, güzel oyununu bir de golle taçlandırdı. Golde biraz da şans payı olduğunu söylemek lazım.
Maçın sonunda gülen taraf Del Piero'nun iki, Giovinco ve Salihamidzic'in birer golüyle Juventus oldu. Fakat bundan daha umut verici olan, Juventus'un uzun yıllar bir lider oyuncu sıkıntısı çekmeyecek olması. Zira Giovinco, kendisinden 12 yaş büyük 'abi'sinden faydalanabilirse, önümüzdeki 10 yılda bize onun eksikliğini hissettirmeyecek gibi gözüküyor.
Not: Fotoğraf Del Piero'nun skoru 3-1'e getiren golünden sonraki sevincinden bir kare. Yüzündeki hırsda bakıldığında, 34 yaşında bu kadar formda olmasının tesadüf olmadığı çok açık görülüyor.
14 Mart 2009
Ey Ruh!
Haftasonu Futbol
20.00 Fenerbahçe - Kocaelispor (Lig Tv)
21.30 Wolfsburg - Schalke 04 (24)
14.03.2009 Cumartesi
13.00 Karabükspor - Diyarbakırspor (D Spor)
14.30 Hibernian - Hearts (Futbol Smart)
14.45 M. United - Liverpool (Spormax)
15.15 Ankaragücü - Sivasspor (Lig Tv)
16.30 H. Berlin - B. Leverkusen (24)
17.00 Middlesbrough - Portsmouth (Spormax)
19.00 Cagliari - Genoa (Ntv Spor)
19.00 Beşiktaş - Gençlerbirliği (Lig Tv)
19.20 Doncaster - Birmingham (Futbol Smart)
20.00 Nantes - Lorient (Kanal A)
21.30 Juventus - Bologna (Ntv Spor)
22.00 Bordeaux - Nice (Kanal A)
23.00 S. Lizbon - Rio Ave (Spormax)
23.00 A. Bilbao - R. Madrid (Ntv)
23.20 Lanus - Colon (Ntv Spor)
15.03.2009 Pazar
13.00 Boluspor - Kasımpaşa (D Spor)
13.30 Feyenoord - PSV (Futbol Smart)
15.15 Bristol - Cardiff (Futbol Smart)
15.30 Chelsea- M. City (Spormax)
16.00 Siena - Milan (Ntv Spor)
18.00 A. Villa - Tottenham (Spormax)
18.00 Lyon - Auxerre (Kanal A)
18.00 Hamburg - E. Cottbus (24)
19.00 Trabzonspor - Glatasaray (Lig Tv)
20.00 A. Madrid - Villarreal (Ntv Spor)
22.00 PSG - Marsilya (Kanal A)
22.00 Almeria - Barcelona (Ntv Spor)
22.15 Porto - Naval (Spormax)
16.03.2009 Pazartesi
20.00 Manisaspor - Sakaryaspor (D Spor)
22.00 West Ham - W. Bromwich (Spormax)
credit : Tribün Dergi
13 Mart 2009
Neden Ben?
Duyabildiğim kadarıyla böyle seslendi Lincoln çiçeği burnunda teknik direktörüne oyundan alınırken. Haklı mı haksız mı ona sonra geleceğiz.
Çıkan kadrolara bakalım :
Hamburg
Rost, Boateng, Alex Silva, Mathijsen, Aogo, Benjamin, Jarolim, Trochowski, Jansen, Petric, Guerrero
Subs: Hesl, Gravgaard, Torun, Pitroipa, Ndjeng, Rincon, Olic
Galatasaray
De Sanctis, Sabri, Emre Aşık, Hakan, Volkan, Barış, Ayhan, Arda (Dk. 83 Hasan), Lincoln (Dk. 58 Mehmet Güven), Kewell, Nonda (Dk. 73 Ümit)
Subs: Orkun, Semih, Mehmet Güven, Yaser, Serkan, Ümit, Hasan
Goals: 0-1 Akman (32.), 1-1 Jansen (49.)
Attendance: 50,500 (sold out)
Referee: Viktor Kassai (Hungary)
Booked: Guererro, Aogo, Jarolim, Boateng / Özbek, Yaman, Turan
Sent off: - / Emre Asik (52.)
Bir çoğumuzun bildiği üzere Hamburg da son dönemde defansif yönden sıkıntılı. Bek Demmel ve stoper Gravgaard önemli eksiklerdi. Gravgaard’ın yerini orta sahadan Alex Silva’yı geri çekerek doldurdular. Ayrıca kaleci Rost’un uzaktan şutlarla arasının limoni olması Hamburg’un bizi sevindiren dezavantajlarındandı. Bütün bunlara bir kaç maçlık formsuzluğu da ekleyip Galatasaray’ın avrupa performansını düşününce şartlar eşitleniyordu.
Galatasaray’da ise beklendiği gibi uyumlu sol koridor bozulmuş, Hakan Balta stopere çekilmişti. Uyumsuz bir tandem, maç eksiği olan bir sol bek, pimi çekilmiş bir sağ bek. Böyle bir defans kurgusuyla - beklendiği gibi- başladı Galatasaray. Kadro hakkında şahsi birşeyler söylemek gerekirse, sahaya çıkan takıma Nonda dışında itiraz edemem fakat Bülent Korkmaz’ın maç içi yanlış hamleler yaptığını düşünüyorum ki bunlara sırayla değineceğiz.
İki takım da birbirinin orta sahasını bozmaya çalıştı dün. Hamburg Guerrero’yu orta sahaya yakın kullandı, ileride ise Petric yalnızdı. Olic’in yedek kalması Galatasaray’ın ekmeğine yağ sürdü, çünkü sürati ve şut tekniği, bu bu defansı rahatça altedecek düzeyde.
Maç düşündüğüm gibi iki takımın da tam anlamıyla yüklenmeye cesaret edememesiyle orta alanda geçiyordu ki kontrayı yakalayan Galatasaray şanslı bir şekilde de olsa golü buldu. Buna karşılık olarak Hamburg’un bir kaç atağı De Sanctis’in ellerinde eriyince soyunma odasına önde giden biz olduk.
İlk yarıda en çok dikkatimi çeken –savunanların fazlalığına karşın- Nonda’nın etkisiz oyunu oldu.İleride top tutması için kadroda olan adam aldığı topu 30 metre geriye taşıyabiliyorsa, kendi sahasından ontra atağa çıkarken topu durdurup etrafına bakıp sonra da 10 metre geriye pas veriyorsa ben o seçimi sorgularım. Dün bırakın ileride top tutmayı, defansı dağıtmayı/rahatsız etmeyi, şut çekmekten bile aciz bir Nonda vardı sahada. Maça Ümit Karan’la başlansaydı en azından Hamburg geri dörtlüsünün rahat top yapması engellenmiş olacaktı. Ayrıca bitirici vuruş üstünlüğü de cabası. Ümit’in ligdeki form düşüklüğünü bahane olarak ısıtıp sunanlar bireysel olarak takımın 2.yarı form grafiğine bir baksınlar derim.
Devre arası Martin Jol ateşli bir konuşma yapmış olmalı ki Hamburg ikinci yarıya daha istekli girdi, istediğini 10 dakikada elde etti. Sonrası ise “ha yedik ha yiyeceğiz” diye sıkıntılı geçen, dünyaca ünlü bir orta saha oyuncusunun stoper oynatılmasıyla hayretler içinde izlenen bir ikinci yarı. Golde yine defans yapmaktan anlamayan Sabri’nin hatası var, üstüne gidip orta yapmasını engellemeliydi. kırmızı karta gelirsek, ağır bir karar olduğunu düşünüyorum. Elleri havada koşan Emre’nin şansı şöhretine ihanet etmedi. Sarı kart normal bir karar olurdu, macar hakem Kassai de 53 dakikalık duruşundan geri adım atmayınca haksız bir karara imza attı. Özellikle oyunun başlarında çaldığı düdükler genel olarak iki takımın da oyununu etkiledi.
Kırmızı kart sonrası Nonda yahut Arda’nın çıkmasını bekliyordum şahsen. Nonda’yı çıkartıp o bölgeye Kewell’ı çekmek oldukça mantıklı bir hamle olacakken Lincoln’ün çıkarılması en az Lincoln kadar beni de şaşırttı. Lincoln’ü çıkartıp defans alsaydı böyle bir tepki olacağını sanmıyorum ama “sırf kendisinden daha çok koşması bekleniyor diye” orta sahaya takviye olarak Mehmet Güven’in alındığını görünce tepki göstermemek de elden gelmeyebilir sanırım. Fakat ne kadar haklı da olsa bu tür kaprisleri sonunu hazırlıyor Lincoln’ün, bunu da tarihe not düşelim. Kewell da geldiğinden beri kanat oynatılmakta ısrar ediliyor ama daha önce oynadığı takımlardan bildiğimiz üzere ofansif orta saha ve forvette de oynayabilen bir oyuncu. Şutlarından, derinlemesine paslarından faydalanmak için orta alana daha yakın oynatmak akılcı olabilir.Mehmet Güven’e de bir parantez açmak lazım. 4 teknik direktör eskitti, bu 4 hoca transfere on milyon dolarlar harcadı, bu adam hala burada. Altyapıdan çıkmış oyuncu bulundurma kontenjanından yer buluyor sanırsam. Açıkça söylemem gerekir ki an itibariyle Galatasaray kalibresinde olmayan ve olacağı umudunu da vermeyen bir oyuncu.
Bülent Korkmaz çok da savunduğum bir seçim değildi Skibbe sonrası. Kendisinin takıma gelmesini her ne kadar istiyor olsam da şu an içinde bulunduğumuz ortam kendisi için çok da uygun değil diye düşünüyordum. Fakat dün Kewell’ı stoper oynatma kararıyla ve Semih Kaya’ya gösterdiği güvensizlikle güvenimi iyice sarstı, mesele Kewell’ın iyi ya da kötü oynaması değil. Bir orta saha/forvet oyuncusundan stoper çıkartma çılgınlığı yerine halihazırdaki stoperi oyuna sokmak daha mantık dahilinde bana göre.
Meira’nın satışının düşüncesizliği bu dönemde ortaya çıkacak. Umarım onu aramayız.
10 Mart 2009
12-1
Münih'in geçen sene UEFA 2. turunda Anderlecht'i toplamda 6-2'lik skorla elediği düşünüldüğünde, bunun bir 'Münih geleneği' olduğu düşünülebilir. Fakat geçen sene yarı finalde yaşanan Zenit hezimeti bu sene daha erken yaşanacağa benziyor. Özellikle kura çekiminde karşılarına Barca ya da Manchester United gibi 'iyi' bir takımı karşılarında bulurlarsa...
This is My House!
9 Mart 2009
Marco Di Vaio
Malumunuz bir türlü yerinde duramayan adam Di Vaio 2 senelik Juve kariyeri sonrası soluğu İspanya'da aldı. Parma'ya gidişinde olduğu gibi tercihi yine son UEFA Kupası sahibi Valencia'ydı. Valencia kariyerinin başında oynadığı Süper Kupa Finali'nde Porto'ya attığı golle takımına kupayı getiriyordu. Sezonun geri kalanı Valencia için kötü giderken Di Vaio ligde oynadığı 29 maçta attığı 11 golle takımın en golcü oyuncusu oluyor fakat 2005 yazında takıma katılan David Villa faktörü yüzünden ara transferde Monaco'ya kiralık olarak gidip, sezon sonunda orda kalmaya karar veriyordu. Toplam 1 sene kaldığı Fransa'dan yine bir kış günü ülkesinde, Genoa'ya buldu kendisini. Genoa'da geçirdiği çok da etkileyici olmayan günlerini yine 1.5 sene sonunda sonlandırıp ve artık son olmasına istediğimiz şu anki takımı Bologna'ya kiralık olarak atıyordu kapağı.
Serie A'da ilk senesini geçiren çoğu takım gibi hedefli ligde kalmak olan Bologna Daniele Arrigoni yönetiminde çıktığı 10 maçta yalnızca 2 galibiyet alıp 6 puan toplayınca hoca değişikliği yapıyor ve frikik üstadı Sırp Siniša Mihajlović ilk teknik direktörlük deneyimini yapmak üzere takımın başına getiriyordu. Mihajlović sonrası çıktığı 17 maçta 14 gol atan Di Vaio küllerinden doğmak terimini en ince ayrıntısına kadar anlattı bizlere. 33'e dayanan yaşına rağmen pes etmeyen Di Vaio, kariyerinde 9 senelik bir yeri olan, şampiyonluğu tattığı ama gol kralı sıfatına bir türlü erişemediği Serie A'da, ilk defa bu kadar yakın bu ünvana. Arkasından takip edeni çok ama bu saatten sonra gönlümüz onunla beraber bu krallık yarışında... Unutmadan 1,78 boyundaki bir adam nasıl bu kadar etkili olabiliyor kafa toplarında, bunu da bir anlatsan ya Marco Paşa...
Fergie'nin Finalleri
KUPA | KAZANDIĞI | KAYBETTİĞİ | % |
Şampiyonlar Ligi | 2 (99, 08) | 0 | 100% |
Kupa Galipleri Kupası | 2 (83, 91) | 0 | 100% |
FA Cup | 5 (90, 94, 96, 99, 04) | 3 (95, 05, 07) | 63% |
Lig Kupası | 3 (92, 06, 09) | 3 (91, 94, 03) | 50% |
İskoçya Kupası | 4 (82, 83, 84, 86) | 0 | 100% |
İskoçya Lig Kupası | 1 (86) | 2 (79, 80) | 33% |
TOPLAM | 17 | 8 | 68% |
Yukarıdaki tablo Sir Alex Ferguson'un teknik direktörlük kariyeri boyunca çıktığı kupa finallerini gösteriyor. Tabloyu Skysports'dan Martin Tyler hazırlamış.
Fergie, bugüne kadar çıktığı 25 finalin 17'sini kazanarak oldukça yüksek bir yüzde tutturmayı başarmış kupa finallerinde. Bu yüzde, finallerde başarılı olmayı asla başaramayan Arsene Wenger'i getiriyor akıllara. İki büyük teknik adam arasındaki belki de en önemli fark bu olsa gerek.
Bugüne kadar kariyerinin her alanında bir 'winner' olmayı başarabilmiş Fergie, yarın Inter ile sezonun en önemli maçlarından birini oynayacak. Artık kariyerinin son yıllarını, hatta belki de son yılını yaşamaya hazırlanan bu İskoç, yukarıdaki 'Kazanan' hanesine tek sezonda yeni birkaç zafer daha ekleyip yüzdesini iyice arttırmak istiyor. FA Cup ve Şampiyonlar Ligi'nde yoluna devam ettiği düşünüldüğünde, bu tablonun değişmesi çok da zor görünmüyor. Yeter ki United istesin...
8 Mart 2009
Dipte Yeşeren ve Kaybolan Umutlar
Ligin başından beri ligin en diplerinde yer alan iki takımdan başlayalım: Hacettepe ve Kocaelispor. Birkaç hafta öncesine kadar aynı puanda olan bu iki takım, son haftalardaki performanslarıyla kaderlerini çizdiler. Kocaelispor, bugün aldığı Eskişehirspor galibiyeti ile ligin sonuna kadar düşmemek için savaşacağının sinyallerini verdi. Özellikle üstlerinde yer alan takımların da bu hafta puan kaybetmesi, iştahlarını kabartmış olsa gerek. Hacettepe ise bana göre son şansları olan Beşiktaş maçındaki mağlubiyetle çok büyük ölçüde lige veda etti. Zaten geçen seneki Osman Özdemir önderliğindeki genç kadronun tadını hiçbir zaman veremedi Hacettepe. Osman Özdemir gibi takımı bu kadar yükseklere taşımış bir değerle yollarını ayırmaları büyük ölçüde sonlarını hazırlamıştı zaten.
Bu iki takımın dışında düşme hattında beklenmedik takımlar var. Ligdeki prestiji bakımından Ankaragücü, kadro kalitesi olarak da İBB bu noktada bulunmayı haketmiyor. Zaten saydığım nedenlerden dolayı bu iki takımın düşeceğine ihtimal vermiyorum.
Tehlike bölgesindeki dğer takımlar Antalya, Konya, Denizli ve Eskişehir olarak sıralanıyor. Bu beşliden bir ya da iki takımı da seneye Bank Asya'da izlememiz sürpriz olmayacaktır.
Turkcell Süper Lig 2008/2009 sezonu şimdiden büyük bir heyecana sahne oldu. Haftalar ilerledikçe düşme potasındaki heyecan daha da artacaktır. Sene sonunda en azından bir Belediye takımından kurtulmak dileğiyle...
Sonunda...
Sitenin açılışından beri üstünde durmaya çalıştığımız konulardan biri yeni stadyumlar. Bugün, gelişimini kademe kademe yayınladığımız bir stadın açılışına tanık olduk. Kayseri Kadir Has Şehir Stadyumu, 8 Mart 2009 itibariyle kullanıma açıldı. Bu tarih, şüphesiz ki Türk futbolu adına çok önemli. Bütün Turkcell Süper Lig takımları bu seviyedeki stadlara kavuştuğunda, dünyanın dört bir tarafında sözü geçen ve yayınlanan bir lige sahip olacağız. Darısı şimdilik Galatasaray'ın, sonrasında bütün Türkiye'nin başına...
Ters Kademe'de Kadir Has
Kanarya Yavaş Yavaş...
Lille vs. Lyon
Bu maç, bu sezon Lille'in Lyon'a yaşattığı ilk hayal kırıklığı değil. Çarşamba günü oynanan Fransa Kupası maçında, iki takım yine aynı stadda karşılaşmış, Lyon'u 3-2 ile geçen Lille kupada rakibini saf dışı bırakmıştı. Ligin ilk yarısında iki takımın Stade de Gerland'da oynadığı maça baktığımızda da farklı bir tabloyla karşılaşmıyoruz. Bu maçta da Lille 2-2'lik beraberlikle sahadan ayrılarak, Lyon'un cepte gördüğü 3 puanı rakibinden çalmış.
Her ne kadar geçmiş senelerde Lyon'un Lille karşısında zorlanmadığını görsek de, bu seneden itibaren bu tablo değişecekmiş gibi görünüyor. Şüphesiz sahada 11 tane Lille formalı oyuncu olduğunda Lyon'lu oyuncuların psikojileri artık çok daha farklı olacak.
7 Mart 2009
5 Mart 2009
Return of the King
4 Mart 2009
Bremen 10'u özlemiş..
Meira Zenit'e Gitmiyormuş!
Naldo'ya 3 maç ..
2 Mart 2009
Giampaolo Pazzini
Bir de Sampdoria tarafından bakmak lazım olaya. Cassano gibi takımın üzerinde ismi olan, hızlı ve müthiş bir çalım yeteneğine sahip bir forvetin yanına bir de Pazzini gibi 1.80'lik boyuna rağmen hava toplarında inanılmaz etkili, yanındaki arkadaşını da oynatabilen bir santrafor alınca ofansif anlamda Serie A'nın en etkili takımlarından oldular. Ligdeki yerleri yanıltmasın 6 maçtır kaybetmiyorlar ve geçen hafta Milan'ı bu ikilinin birer golüyle 2-1 devirmeyi başardılar. Avrupa'da ara transfer döneminin en etkili birlikteliği Pazzini ile Sampdoria arasında olmuş gibi gözüküyor.
Yaşlanan bir Luca Toni var Lippi, bu çocuğa şans vermenin zamanı geldi de geçiyor artık...