31 Aralık 2008
24 Aralık 2008
Boca Juniors Şampiyon
23 Aralık 2008
22 Aralık 2008
Monaco 3 - 4 Bordeaux

II. Louis Stadı'nda oynanan maça hızlı başlayan Monaco, devre arasına kadar Bordeaux kalesine 2 gol atmıştı bile. Soyunma odasına 2-0 yenik giden Bordeauxlu oyuncular, ikinci yarının ilk düdüğünden hemen sonra kalesinde bir gol daha gördü. Ne olduysa 52. dakikadan sonra oldu. 52'de Chamakh ve 67'de Diarra'nın golleri, maçı 3-2'ye taşımış, Bordeaux'yu umutlandırmıştı. Maç bitmek üzereyken, 87 ve 89'da gelen iki gol ile Bordeaux maçı 4-3 kazanmayı başardı.

United Dünya Şampiyonu


Lassana Diarra
Alpaslan Abi'ye Doğumgünü Hediyesi


Sonuç olarak Galatasaray forvetini topun arkasında tutarak orta sahadan da gelen yardımlarla, Beşiktaş'ın etkili çıkmasını engelledi. Galatasaray tarafında maçın kilit adamı olarak gördüğüm Ayhan ahım şahım oynamasa da çok fazla hata yapmadı ve iyi top dağıttı. Mehmet Topal da fena değildi. Beşiktaş kanadında ise Cisse sessiz sedasız kötü futbolunu sürdürerek bana göre yenilginin en büyük mimarı oldu.
Ayrıca perşembe günü tam olarak netleşecek ama maç sonu tavrından anlaşıldığı kadarıyla Yıldırım Demirören'in alkışı Özhan Canaydın vari değil, bir protesto alkışıydı. belirtmek istedim.
Maç için değil fakat genel anlamda Beşiktaş'ın durumuna üzülüyorum ama iğneyi önce yöneticilere sonra teknik direktöre en son da taraftar olarak kendinize batırmanız Beşiktaş'ın yararına olacaktır.
21 Aralık 2008
Barcelona Durmadı

16. hafta geçildi La Liga'da, Barca ile en yakın takipçisi Sevilla arasındaki puan farkı 10.
Villareal - Barcelona

Guardiola'ya maç öncesi mikrofon uzatıldığında, genç teknik adam şunları söylemiş: "Villareal son zamanlarda bir istikrar problemi yaşasa da, şampiyonluğun en büyük adaylarından biri. Muhteşem bir kadroları ve harika bir yapıları var. Ayrıca çok uzun zamandır aynı teknik direktörle çalışıyorlar. Çok çalışkanlar ve birçok atak opsiyonu yaratabiliyorlar."

Gördüğünüz gibi, önemli bir maç öncesi, iki takımın teknik direktörü de ne hakem kararları, ne kendi takımının artıları, ne de karşı takımın eksileri hakkında konuşuyor. Sadece rakip takıma ne kadar saygı duydukları, ve rakip takımın ne kadar iyi bir kadrosu olduğunu belirten demeçler vermişler. Futbol adına daha bir çok güzelliğin yaşanacağı bu maçı saat 8'de NTVSpor yayınlıyor. Keyfini çıkarın...
Ljungberg Londra'da

Ljungberg günlüğü için : http://terskademe.blogspot.com/search?q=ljungberg
20 Aralık 2008
Sam Amca

Kenny Dalglish'den sonra uyuyan Blackburn'e ivme kazandıran adam olan Souness'a Tugay'ın eşlik etmesi rüyalarımızı süslerken Big Sam buna birkaç sene daha olduğunu hatırlattı.
Ben şahsen Sam Amca'nın başarılı olabileceğini düşünüyorum. Newcastle'daki baskıyı kaldıramamış olsa da Bolton'da başardıkları Sam Allardyce'ın şu aşamada Blackburn için fena bir tercih olmadığını düşündürüyor. Ligde kalmak ilk iş, gerisi transfer döneminde Sam Amca'nın eline bakar.
Sunderland ve Ricky Sbragia

Bu sonuçların ardından, Sunderland'de Ricky Sbragia'ya birkaç hafta daha şans verilmesi sürpriz olmaz. 3 hafta önceki Manchester United maçında, oynadıkları çirkin fakat aynı zamanda akıllı futbolla 1 puanın kıyısından dönmüşlerdi. Hatta bu ilginç maçı şu yazıda incelemiştik. Bu 3 haftadan anlaşılıyor ki, Ricky Sbragia kesinlikle boş bir teknik direktör değil. Kim bilir, belki Keane'in kovulması, Sunderland'in yeni efsanesiyle tanışmasını sağlamıştır...
Tam İsabet
Delilik

2007 yılında karısıyla beraberken kendilerine sataşan bir grup gence samuray kılıcı çeken Legat, sataşan gençlerden birini başından yaralamıştı. Geçtiğimiz salı günü sonuçlanan davada € 1000'luk bir meblağı ödemeye mahkum edildi.
Kılıcı olmasa da, şu adama saldırır mısınız allahaşkına?
UEFA Kupası Kuraları

Son olarak, Kharkiv'e bir parantez açmak gerekiyor. Eğer Galatasaray ve Benfica maçlarındaki şansları sonuna kadar yanlarında olursa, kupayı pek zorlanmadan kaldırabilirler. Zira Benfica maçında, Benfica'nın kaçırdığı 2 karşı karşıya ve direkten dönen 2 topuna karşılık, Kharkiv'in 85. dakikada geliştirdiği tek bir atakla golü bulması, Galatasaraylıları ekran başında delirtmişti. Maç boyunca doğru düzgün tek bir atak geliştiremeyen Kharkiv, böylece B Grubu'nu lider tamamladı. Ertesi gün kurada Sampdoria'yı çekmeleri ise, maçlardaki şanslarının kurada yanında olmadığının bir göstergesi. O eşleşmeyi de, şüphesiz ki en çok Türk futbolseverler takip edecektir.

19 Aralık 2008
16 Böyleyse 8'e Can Dayanmaz

Turnuvanın en büyük sürprizini gerçekleştirip grubunu İnter'in önünde 1. bitiren Panathinaikos oynadığı son 11 resmi maçta mağlubiyet yüzü görmezken Villareal'in son dönemlerde formsuz olduğunu söyleyebiliriz. İspanya'da sert savunma yaparak gol yememeye çalışacak olan Panathinaikos istediğini alsa bile Villareal'i evinde yenmesi kolay iş değil. Villareal küçümsemezse son yıllarda kazandığı Avrupa tecrübesiyle turu geçmeye yakın olan taraf.
16 maçtır kaybetmeyen formda bir Bayern ve defansif gücüne güvenen Sporting'in maçları az gollü geçmeye aday. 2 sene önce gruplar aşamasında karşılaşan takımların oynadıkları iki maçta toplam 1 golün çıkmış olması da buna işaret. Geçen sezonki UEFA macerasından sonra kendini Şampiyonlar Ligi'nde göstermek isteyen Bayern ilk maçı deplasmanda oynayacak olmanın verdiği avantajıda kullanarak turu geçer gibi gözüküyor.
Atletico için şanslı bir kura diyebiliriz. Bu sene son zamanlarda formda olsa da güç kaybeden Porto, Liverpool'a iki maçta da kaybetmeyen ama tecrübesiz bir Avrupa takımı olan Atletico'yu görünce karşısında çok da üzülmemiştir. Düşünülenin aksine Porto tura daha yakın.

Son yıllarda hiç eşleşmeyen iki takım. Real Madrid sakatlık sorunlarını hallederse maç zamanına kadar ya da Avrupa Kupaları'nda oynamamış müthiş topçular bulursa şansı olabilir ama bu pek mümkün değil. Liverpool'un bu turlarda vedası çok azdır Şampiyonlar Ligi'nde. Bu sene altın sene yaşamak istiyorlar. Real lige havlu atmış pozisyondayken Liverpool tam tersi ligde şampiyonluk isteyen ve Avrupa'yı çok önemsemeyecek bir havada. İstekli Liverpool Real'i geçer. Rafa karşısında Ramos'un da olmasıyla daha çok asılabilir maça.
14 Aralık 2008
Fok Driblingi

the seal dribble, topu kafada sektirerek hızlı bir şekilde rakipleri geçmeye verilen addır. en bilinen uygulayıcısı birkaç sene önce bu hareketi uygularken gördüğümüz, günümüzün chievo'lu genç brezilyalı'sı kerlon.
biraz geç olacak ama geçtiğimiz haftalardaki lincoln olayına benzerliğiyle dikkatimizi çekti, paylaşalım istedik. kerlon'da ilk olarak cruzeiro'da oynarken brezilya derbisi cruzeiro - atlético mineiro maçında bu hareketiyle coelho'nun kırmızı kart görmesini sağlamış, maç sonrası atlético koçunun ağır eleştiri ve tehditlerine maruz kalmıştı. foul yapan oyuncunun topa müdahale şansı az olduğu için futbol etiğine uymadığı konuşulmuştu uzun zaman. hatta milli takım hocası dunga "takımı gerideyken yapsın da görelim" gibisinden ayıplamıştı.
seke seke gittiği videosu da aşağıda.
El Classico'nun Ardından
Hafta boyunca tüm internet spor medyasının haklı olarak tüm dikkatini çeken El Classico, Barcelona'nın 2-0 üstünlüğüyle tamamlandı. Maçın geneline baktığımızda, maçın hakkının bu skor olduğu söylenebilir. Fakat maç boyunca Barcelona gibi bir takımın oyununu bozmayı başaran, 80. dakikaya 0-0 beraberlikle giren Real Madridli oyuncuları da tebrik etmek gerekiyor.
Biraz daha detaylı incelemek gerekirse, henüz maç başlamadan gelen ilk 11'ler, iki takım arasındaki kalite farkını belli eder nitelikteydi. Özellikle hücum hatlarına bakıldığında, Barcelona'nın Messi-Henry-Eto'o üçlüsünün Madrid'in Raul-Higuain-Drenthe üçlüsüne üstünlük kuracağını tahmin etmek zor değildi.
Maç da beklenildiği gibi Barcelona'nın üstünlüğü ile başladı. Henüz maçın ilk dakikalarında Messi'yi yıldırmak amacıyla yapılan fauller, maç boyunca Real Madrid'e çok yardım etti. Zira, sezon başından beri en kötü performanslarından birini sergiledi Arjantinli yıldız. Pas atması gereken birçok yerde rakibinin üstüne gidip kaybettiği toplar, birçok Barca atağını öldürdü. Maçın son dakikasında attığı golle, bu kötü performansını az da olsa telafi etmeyi başarabildi.
Maçın ilk dakikaları Barcelona baskısıyla geçildikten sonra, Real Madrid yavaş yavaş dengeyi sağlamaya başladı. Topla oynayan taraf hala Barcelona olsa da, bu topla oynama orta sahada boş paslaşmaların ötesine geçmedi. İlk yarının sonlarına doğru, Drenthe'nin kaçırdığı net pozisyon, maçın kaderini değiştirebilirdi. Drenthe'ye de bir parantez açmak gerekiyor. Maç boyunca dengesiz bir biçimde oraya buraya koşmaktan başka bir numarasını göremedik Hollandalı'nın. Defansta da hücumda da varlık gösterememesine rağmen, kulübedeki alternatifsizlik onu 90 dakika sahada tutan önemli bir faktördü.
Yine ilk yarının sonlarına doğru, oyuna sakatlanan Sneijder'in yerine çoğu futbol severin adını ilk defa duyduğu Palanka dahil oldu. Palanka'nın, karşısında Abidal gibi güçlü ve tecrübeli bir beke karşı süratini kullanarak oldukça etkili olması dikkat çekti. Maçın son anlarına doğru Raul'la girdiği bir verkaç sonucu girdiği pozisyonu değerlendirebilse, Real Madrid taraftarının sonsuza kadar unutmayacağı bir oyuncu olabilirdi.
İkinci yarı itibariyle, Barcelona'nın oyundaki etkinliği iyiden iyiye azaldı. Topun hakimiyeti yine Barca'da olsa da, pozisyona girmekte iyiden iyiye zorlanmaya başladı Katalan ekibi. Pozisyonsuz geçen dakikalardan sonra, hakem maç Barnebeu'da oynansa çalamayacağı doğru bir penaltıyı, tereddüt etmeden verdi. Hakemin maç boyunca sergilediği muhteşem yönetim de, derbiye yakışır nitelikteydi.
Topun başına geçen Eto'o'nun penaltısını, muhteşem bir şekilde çıkaran Casillas, bu maçı en çok isteyenlerden biri olduğunu yediği golden sonraki ağlamaklı tavırlarıyla gösterecekti. Penaltıdan sonra yılmayan Barca, baskısının sonucunu bir korner golüyle aldı. Korner verildiğinde, saniyelerce ileri çıkan Puyol'u gösteren İspanyol rejisi, golden sonra şaşkınlığa yol açtı. Zira, kullanılan kornerde Puyol'un indirdiği topa Eto'o'nun dokunuşu, Barca'yı 1-0 öne geçireecekti.
Bu golün maçın sonucunu belirleyeceğini sananlar çoğunluktayken, 90+2. dakikada Messi'nin aşırtma vuruşu, Cannavaro'nun tüm cengaverce çabalarına rağmen çizgiyi geçti. Böylece, maçın sonucu ilan edilmiş oldu: 2-0.
Maç boyunca iyi mücadele eden Real Madrid, 10 dakika daha direnmeyi başaramadı. Fakat, iki takım arasındaki büyük kalite farkına rağmen, derbilerin hiçbir zaman kesin bir favorisi olmadığı kanıtlandı. Maç içindeki mücadele, paslaşmalar ve takım oyunu da, Türk futbolseverleri uzunca bir süre tok tutacakmış gibi gözüküyor...
13 Aralık 2008
12 Aralık 2008
Sebastian Giovinco

11 Aralık 2008
Şampiyonlar Ligi Grup Maçları
Roma, Chelsea, Bordeaux ve Cluj'dan oluşan grubun ilk haftalarında, Cluj'un aldığı sonuçlar uzun uzun konuşulmuştu. Hatta gruptan bile çıkabileceği söyleyenler bile olmuştu. Fakat son 4 maçta puan alamaması, Romanya takımının Avrupa defterini kapatmasını sağladı. Kalan 3'lü ise, beklendiği gibi dizildi. 2006'dan beri her sene Galatasaray'ın rakibi olmaya yemin etmiş Bordeaux, bu sezonu da boş geçmek istemediğinden 3. olarak yoluna UEFA Kupası'ndan devam edecek. Acaba kaçıncı turda eşleşecek Galatasaray ile Bordeaux?
Ligde kötü durumdaki Roma, dönüm noktası sayılabilecek olan maçta kendi evinde Chelsea'yi mağlup edince, grup birinciliğini elde etti. Tabi ki bu puan farkında, Chelsea'nin Bordeaux deplasmanında kaybettiği 2 puanın da etkisi büyük. Bu gruptan yarı final ötesine geçebilecek tek takım Chelsea'ymiş gibi gözüküyor.
Panathinaikos 10
Inter 8
Werder Bremen 7
Anorthosis 6

Inter ise topladığı 8 puanla grupta 2. sırada yer alıyor. Son maçında kötü futbol oynarak Werder'e mağlup olmaları, onlara grup liderliğine mal oldu. Bu mağlubiyette Avrupa defterini erken kapatmak istemeyen Werder'in hırslı oyununun da payı büyüktü şüphesiz ki.
Mourinho'nun Inter'i, bu grubun ilerleyen turlardaki tek temsilcisi olacaktır...
Barcelona 13
Sporting Lizbon 12
Shaktar 9
Basel 1

Liverpool 14
Atletico 12
Marseille 4
PSV 3

Grubun favorisi Liverpool ise yine fazla zorlanmadan lider tamamladı grubu. Marsilya ve PSV deplasmanlarında alınan galibiyetler, bu gruba bir boy büyük olduğunu açıkça gösterdi. Bu sene uzun süre sonra ligde iyi giden Liverpool, Premier Lig şampiyonluğu kazanabilecek duruma gelmesi halinde, taraftarın da takımın da Premier Lig'i daha çok önemseyeceğini tahmin etmek zor değil.
Kalan iki takım, Marsilya ve PSV, UEFA bileti için mücadele etti. Fakat 2 sene önceki bomba kadrosundan eser kalmayan PSV, aksine sene başındaki transferlerle kadrosunu oldukça güçlendirmiş Marsilya'ya karşı direnemedi. Grubu 3 puanla son sırada tamamlayarak, senenin en kötü Şampiyonlar Ligi performanslarından birine imza attılar.
UEFA'ya giden Marsilya'nın oynayacağı bir yarı final, bana göre sürpriz olmaz. Tabi ki Gerets, atağa dayalı oyun düzenini daha makul bir hale getirirse. Ligue 1'de bile her maçta gol yiyen bir takımın Avrupa'da tutunabilmesi için, defansına çok daha dikkat etmesi gerekiyor.
Villareal 9
Aalborg 6
Celtic 5

Grup sonuncusu Celtic, İskoç Ligi'ndeki rekabetsiz yapıdan nasibini aldı. Ligde sadece formaları bile maçları kazanmaya yetiyor, fakat iş Şampiyonlar Ligi'ne gelince, tempo ve kaliteye ayak uydurmaları oldukça zor oluyor. Son hafta kazandıkları Villareal maçı bile, onları UEFA'ya taşımaya yetmedi.
Manchester United'ın geçen seneki başarısını tekrarlaması biraz zor görünse de, en azından bir final oynaması kimse için sürpriz olmaz.
Lyon 11
Fiorentina 6
Steaua 1

Arsenal 11
Dinamo Kiev 8
Fenerbahçe 2
Porto, son maçta genç Arsenal'e karşı aldığı galibiyetle grup liderliğine oturdu. Şu anda tüm grup ikincilerinin kurada dört gözle beklediği bir takım konumundalar. Bakalım, kura avantajlarını kullanıp çeyrek finale geçebilecekler
Real Madrid 12
Zenit 5
BATE Borisov 3
Real Madrid teknik direktör değişikliği ve devre arasında yapılan takviyelerle kupa için iddialı konuma gelebilir. Fakat Juventus'un kadro kalitesi ve derinliği olarak bu kupayı kaldıracak kapasitesi yok. Bu sezon oynanacak bir çeyrek finali başarı kabul etmeliler.
Uçup Giden Hayaller

eksi 6 derecede oynanan maçın zorlu geçeceği herkes tarafından tahmin ediliyordu fakat bu kadar isteksiz, bu kadar çaresiz bir fenerbahçe'yi kimse beklemiyordu. en azından kendi adıma konuşursam, son maçın vereceği hırsla takımın maça asılacağını sanıyordum fakat futbolcular ne kadar yanıldığımı kanıtlamak istercesine ruhsuz bir oyun sergilediler. "şu takımda tuncay olsa sadece hırsıyla maçı alırdı" diye düşünüyorsak yönetimin kendisini sorgulaması gerek. bu noktada fenerbahçe'ye ilk yapılması gereken takviyenin takımı ateşleyecek yapıda biri olmalı bence.
maça gelirsek; aragones'in alex'le başlama tercihi bence yanlıştı.

bir parantez de maldonado ve alex'e açalım. işlemeyen bir çarkın dişlisi olduğu unutulan maldonado sezonun günah keçisi oldu. kendisini takıma getiren zico'nun ayrılması zaten moral bozucuyken üstüne gelen medyaya teslim olduğunun en büyük göstergesidir şu kırmızı kart. durup dururken hırsını dinamo kiev'li oyuncudan çıkarmasına sezon arasında ayrılmayı kafasına koyduğundan başka bir yanıt bulamıyorum ben.

son bir parantez de maçın spikeri ertem şener'e. asatiani'nin sarı kart gördüğü saniyeleri susarak geçirmeyi tercih eden, ardından mikhalik'in kart gördüğü pozisyonu "maçın ilk kartı çıkıyor" şeklinde sunup maç boyu düzeltme yapmayan, ikinci yarı sağ kanatta ghioane'nin taca çıkarken çok şık bir şekilde kayarak yetişip aldığı pozisyonu "ayağı kayıyor" saflığında sunan spikerleri istemiyorum, istemiyoruz.
bu kadroya son bir kez bakın. omzuna şampiyonlar ligi apoletini bir daha takamayacak olanlar olabilir!

10 Aralık 2008
Marko Marin

Alman ırkından sık sık yetenekli futbolcular çıkmaz. Sanki hepsi aynı futbolcudur ama saçlarının, gözlerinin rengi farklıdır. Marko Marin ise tanıdığımız alışılagelmiş Almanlar'dan değil (zaten Alman değil). Ama gelecek on yıl içinde Alman milli takımının en önemli ismi olacağı kesin.Ona hiçbir zaman "Alman Panzeri" diyemeyeceğiz çünkü pek ufak tefek. Lakin Münih 20 milyonu gözden çıkarmış onun için.
Speedy Ramos

***
arshavin dedik, iyi futbolcu dedi.
***
sakatlar dedik. doktorların suçu yok, kovmayacağım dedi.
***
barça maçı dedik, her maça almak için çıkacağız dedi.
***
not : ramos'la yapılan resmi röportajı farklı bir dille sunduk. orjinal metne burdan ulaşabilirsiniz.