14 Aralık 2008

El Classico'nun Ardından

Hafta boyunca tüm internet spor medyasının haklı olarak tüm dikkatini çeken El Classico, Barcelona'nın 2-0 üstünlüğüyle tamamlandı. Maçın geneline baktığımızda, maçın hakkının bu skor olduğu söylenebilir. Fakat maç boyunca Barcelona gibi bir takımın oyununu bozmayı başaran, 80. dakikaya 0-0 beraberlikle giren Real Madridli oyuncuları da tebrik etmek gerekiyor.

Biraz daha detaylı incelemek gerekirse, henüz maç başlamadan gelen ilk 11'ler, iki takım arasındaki kalite farkını belli eder nitelikteydi. Özellikle hücum hatlarına bakıldığında, Barcelona'nın Messi-Henry-Eto'o üçlüsünün Madrid'in Raul-Higuain-Drenthe üçlüsüne üstünlük kuracağını tahmin etmek zor değildi.

Maç da beklenildiği gibi Barcelona'nın üstünlüğü ile başladı. Henüz maçın ilk dakikalarında Messi'yi yıldırmak amacıyla yapılan fauller, maç boyunca Real Madrid'e çok yardım etti. Zira, sezon başından beri en kötü performanslarından birini sergiledi Arjantinli yıldız. Pas atması gereken birçok yerde rakibinin üstüne gidip kaybettiği toplar, birçok Barca atağını öldürdü. Maçın son dakikasında attığı golle, bu kötü performansını az da olsa telafi etmeyi başarabildi.

Maçın ilk dakikaları Barcelona baskısıyla geçildikten sonra, Real Madrid yavaş yavaş dengeyi sağlamaya başladı. Topla oynayan taraf hala Barcelona olsa da, bu topla oynama orta sahada boş paslaşmaların ötesine geçmedi. İlk yarının sonlarına doğru, Drenthe'nin kaçırdığı net pozisyon, maçın kaderini değiştirebilirdi. Drenthe'ye de bir parantez açmak gerekiyor. Maç boyunca dengesiz bir biçimde oraya buraya koşmaktan başka bir numarasını göremedik Hollandalı'nın. Defansta da hücumda da varlık gösterememesine rağmen, kulübedeki alternatifsizlik onu 90 dakika sahada tutan önemli bir faktördü.

Yine ilk yarının sonlarına doğru, oyuna sakatlanan Sneijder'in yerine çoğu futbol severin adını ilk defa duyduğu Palanka dahil oldu. Palanka'nın, karşısında Abidal gibi güçlü ve tecrübeli bir beke karşı süratini kullanarak oldukça etkili olması dikkat çekti. Maçın son anlarına doğru Raul'la girdiği bir verkaç sonucu girdiği pozisyonu değerlendirebilse, Real Madrid taraftarının sonsuza kadar unutmayacağı bir oyuncu olabilirdi.

İkinci yarı itibariyle, Barcelona'nın oyundaki etkinliği iyiden iyiye azaldı. Topun hakimiyeti yine Barca'da olsa da, pozisyona girmekte iyiden iyiye zorlanmaya başladı Katalan ekibi. Pozisyonsuz geçen dakikalardan sonra, hakem maç Barnebeu'da oynansa çalamayacağı doğru bir penaltıyı, tereddüt etmeden verdi. Hakemin maç boyunca sergilediği muhteşem yönetim de, derbiye yakışır nitelikteydi.

Topun başına geçen Eto'o'nun penaltısını, muhteşem bir şekilde çıkaran Casillas, bu maçı en çok isteyenlerden biri olduğunu yediği golden sonraki ağlamaklı tavırlarıyla gösterecekti. Penaltıdan sonra yılmayan Barca, baskısının sonucunu bir korner golüyle aldı. Korner verildiğinde, saniyelerce ileri çıkan Puyol'u gösteren İspanyol rejisi, golden sonra şaşkınlığa yol açtı. Zira, kullanılan kornerde Puyol'un indirdiği topa Eto'o'nun dokunuşu, Barca'yı 1-0 öne geçireecekti.

Bu golün maçın sonucunu belirleyeceğini sananlar çoğunluktayken, 90+2. dakikada Messi'nin aşırtma vuruşu, Cannavaro'nun tüm cengaverce çabalarına rağmen çizgiyi geçti. Böylece, maçın sonucu ilan edilmiş oldu: 2-0.

Maç boyunca iyi mücadele eden Real Madrid, 10 dakika daha direnmeyi başaramadı. Fakat, iki takım arasındaki büyük kalite farkına rağmen, derbilerin hiçbir zaman kesin bir favorisi olmadığı kanıtlandı. Maç içindeki mücadele, paslaşmalar ve takım oyunu da, Türk futbolseverleri uzunca bir süre tok tutacakmış gibi gözüküyor...

2 yorum:

alessandro del piero dedi ki...

real'i biraz fazlaca övmüşsün bence..

heralde real yerine kayserispor olsa onlar da böyle deli gibi savunma yapar, tüm maç arkaya yaslanır, daha 3. dakikadan itibaren zaman geçirmeye çalışırlar, rakibin en iyi futbolcusunun üstüne pitbull gibi saldırırlardı..

kralın takımından daha fazlası beklenmeli bence.. franco da yaşamıyo allahtan, hak etmedikleri bi galibiyet alma imkanları da yok..

önyargı dedi ki...

haklısın. yazıyı tekrar okuduğumda biraz fazla övmüşüm madrid'i. fakat hafta boyunca konuşulan '5 olur'lara rağmen ne olursa olsun direnmeyi başardı adamlar. messi'ye yaptıkları kabul edilicek gibi değildi tabii. orada hak veriyorum.