- Belçika'yı yeneriz, ama Emre Belözoğu'nun kaptan olması....
- Belçika'ya karşı galip gelmemiz kolay olur, ancak Arda Turan'ın iyi performansı...
- Belçika futbolunun son yıllarda düşüşte... Kadıköy'de dayanmaları sürpriz olur...
Maç öncesi günlerce böyle yorumlar döndü durdu basında. Televizyonlarda, gazetelerde, röportajlarda her cümlenin ucuna kıyısına yerleştirdiler Belçika'yı mağlup edeceğimiz düşüncesini. Hatta öyle ki, ben maçtan önceki gün kendimi "İyi oldu 2 maçta 6 puan..." diye düşünürken buldum, ki o zaman işlerin beklenildiği gibi gitmeyeceğini anladım.
Öncelikle yazının geri kalan kısmını okumadan önce, Aceto'nun "Arsenal'de Arda Sesleri" isimli yazısını okumanızı tavsiye ediyorum. Okumaya üşendiyseniz de, futbolcu ihracatı ve pazarlaması konusunda ne kadar yeteneksiz bir ülke olduğumuzu anlatan bir yazı özetle. Şimdi, biz son yıllarda bir tane bile 10 milyon Euro'nun üstünde oyuncu ihraç edememişken, giden tüm oyuncular adeta bu ülkeden kaçarcasına bonservissiz gitmişken, küçümsediğimiz Belçika'ya bakalım neler yapmışlar.
En taze örnekten başlayalım, Fellaini... Transferin son saatlerinde 19 milyon Euro'ya Everton'a katıldı bu adam. Yaşı henüz 20. Belçika Milli Takımı'nın da oyuncusu. 5-6 yıl sonra nasıl bir oyuncu olacağını anlamak zor değil. Everton'un bu transferden önce Mehmet Topal'ın peşinden koştuğunu, fakat Topal'ın satılmadığını unutmayalım.
Diğer tanınan isimlerden bir tanesi ise kallavi defans oyuncusu Vincent Kompany. Anderlecht'te başladığı futbol hayatına Hamburg'da devam etti, bu transfer sezonunda ise Manchester City'e geçti. Hamburg ve Manchester City'nin ona ödediği toplam bonservis bedeli 16 milyon Euro.
Bu yukarıda saydıklarım transferi gerçekleşmiş oyuncular. Toplamda 35 milyon Euroluk bonservis bedelini kazandırmışlar takımlarına.
Bir de satışı henüz gerçekleşmemiş oyuncular var. Standard Liege'de oynayan yetenekli orta saha oyuncusu Steven Defour bunlardan biri. Onun için de Ocak'ta veya yaz transfer döneminde milyonların ödeneceğini tahmin etmek kâhinlik sayılmaz.
8 milyon Euro ile Ruslara atılan sayısız kazıktan biri olan Gökdeniz dışında, kaydadeğer bir ihracat bulmak zordur Türk futbolunda. Gelmiş geçmiş en büyük başarı olan UEFA Kupası şampiyonluğunu bile tüm oyuncularını elden kaçırarak değerlendirdik. İki ülke arasındaki büyük ihracat farkı, sadece AB Statüsü ile açılanamaz.
İşte yukarıda saydığım 3'lü (Kompany, Defour, Fellaini) ve onun gibi daha birçok genç ve yetenekli oyuncudan oluşan bir milli takımla maç yaptık dün. İyi mi oynadılar? Hayır. Fakat San Marino bile olsa, hiçbir rakip bu kadar küçümsenmemelidir. Kaldı ki karşımızda gelişmekte olan bir takım var. Bu milli takım için "Ümit Milli Takım Gibi" ifadesini manşette kullanmak, en iyimser ifadeyle bilgisizlik olur.
2010 Dünya Kupası'nda, son dakika golleriyle değil de, çatır çatır top oynayarak başarılı olmak istiyorsak, önce haddimizi bilmeliyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder