13 Ocak 2009

Phil Jackson Klasiği

Aldığı son Miami galibiyetiyle 83.3 galibiyet yüzdesine (30-6) ulaşarak ligin zirvesine oturdu Lakers. Bu sene şampiyonluğu kimseye kaptırmayacak gibi görünüyorlar. Geçen sene de şampiyon olacaklarını düşünmüştüm fakat Pierce ve KG'nin de katkılarıyla yanıldım.Bu sene daha farklı olacak çünkü Lakers günden güne daha da iyi oluyor, takımda raylar birbirine oturuyor. Phil Jackson ipleri sıkı sıkı kavradı, onuncu şampiyonluğunu kimseye kaptırmaya niyeti yok gibi. Peki iki sene öncesine kadar play-off potasına zar zor giren, Shaq'ı mumla arayan Lakers nasıl bu hale geldi? Bu sorunun cevabı için sizi 20 sene öncesine götürmek istiyorum.

Jordan'ın etrafına kurulu Chicago Bulls onun astronomik rakamlarına rağmen bir türlü istediği başarıyı yakalayamıyordu. Jordan'ın bireysel başarıları dışında elinde bir şampiyonluk yüzüğü yoktu ve artık Jordan'ın asla bu yüzüğü takamayacağı düşünülmeye başlanmıştı; taa ki Phil Jackson takımın başına gelene kadar. Onunla beraber takım büyük bir yenilenmeye girdi. Pippen, Horace Grant gibi yıldızlar takıma kazandırıldı.Takım sistemi Jordan merkezli takım sisteminden birbiriyle yakın oynamaya ve iyi pas yapmaya dayalı triangle offense sistemine dönüştürüldü.Takımın tüm ağırlığı Jordan'ın üzerinde değildi artık, dolayısı ile onun da ortalamaları 35' lerden 3o'lara düştü. Artık takımca hücum, takımca savunma, uzunların üzerinden de oynama vardı Chicago'da. Tabi ki lider yine Jordan'dı ama gözü artık sayı krallığında değil, şampiyonluktaydı. Takım arkadaşlarını oynatmaya başladı, el yakan anlarda sazı eline aldı.
1988-89 ve 89-90 sezonlarında konferans finalinde belalıları Detroit Pistons -nam-i diğer Bad Boys- tarafından ekarte edildiler.Her defasında final ellerinden kaçıyordu ve bu onları daha da kamçıladı.Sonucunda 90-91 sezonunda ilk şampiyonluk ve devamında iki three-peat geldi. Jordan artık sadece sayı makinesi değil aynı zamanda 'Majesteleri'ydi ve Chicago tüm bunları Phil Jackson'a borçluydu.

Aynı durum Lakers'ta da yaşandı. Shaq gittikten sonra sadece Kobe'nin ellerine bakan Lakers onun ulaştığı 35'li ortalamalara rağmen ilk turdan öteye gidemedi. Herkes Lakers'ın kötü durumundan çok neden Kobe'ye MVP'nin verilmediğini konuşuyordu, ama kimse MVP'de asıl baz alınanın takım başarısı olduğunu düşünmüyordu. Son yıllara baktığımızda MVP kime gittiyse takımı hep konferansını 1. bitirmişti (Duncan,Garnett,Nash,Nowitzki). Kobe attı fakat Lakers 8. bitirdi. Lakers'ta aslında işler kötüye gidiyordu ama Kobe'nin inanılmaz bireysel başarıları sayesinde bunlar gölgeleniyordu. Phil Jackson artık bir şeyler yapmalıydı ve yaptı, 20 sene önce Chicago'da yaptığını. Pau Gasol takıma katıldı ve bench genişletildi. Andrew Bynum'un üzerinde duruldu, sakatlığı süresince potansiyeli göz ardı edilmeden ilgilenildi. Artık Lakers'ın daha iyi bir pota altı vardı. Kobe aynı Jordan gibi kendini biraz geri çekti ve arkadaşlarını da oynatmaya, clutch time'da ön plana çıkmaya başladı. Sonucunda geçen sene her maç 40-50 atmamasına rağmen Lakers Gasol, Bynum, Odom'un ve benchinde katkılarıyla sezonu batıda lider bitirdi ve Kobe MVP ödülüne layık görüldü.Her ne kadar şampiyonluğu Boston'a kaptırmış olsalar da artık çok daha komple bir takımlar ve her geçen gün daha teklikeli oluyorlar. Bu sezon şampiyonluğun tartışmasız en büyük favorisi onlar ve yine herşeyin arkasında Phil Jackson var...

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Nuevo'dan güzel bir basketbol yazısı gelmiş. Yalnız Şampiyonluğu kimseye kaptırmayacaklar lafı biraz fazla iddialı olmuş.

Doğu'da Boston, Cleveland, Orlando gibi takımlardan hangisi gelirse gelsin Lakers'ı eleyebilir.