8 Ocak 2009

The Invisible Man

Futbol dünyasında son 20 yılda çoğu futbolseverin sempatisini kazanmış bir takımdır Manchester United. Tabii ki bunun en büyük sebebi takımın değişmeyen üç elemanından biri olan Sir Alex Ferguson. Bu başarı denkleminin diğer değişmeyenleri ise Ryan Giggs ve yazımızın kahramanı Paul Scholes..

Bu süreçte takımını NBA deyimiyle "franchise"lar yaratarak basarıya kosturdu, markalaşmasını sağladı Ferguson. Göz boyayan, seyirciye hitap eden çok isim geçti kırmızıların şeridinden. Cantona, Keane, Becks, Nistelrooy ve günümüzün altın çocuğu Ronaldo aklımıza ilk gelen örnekler. Saha içi ve saha dışında her zaman spekaeküler, ön planda olmayı başardı bu isimler. Ama aralarında bir adam vardı ki bu işlerden uzak, başarı için tüm mücadelesini ve sadakatini Fergie'ye sunan, arka planda kalıp takım başarısızlığa uğradığında unutulmayı göze alan... Cantona kadar hırslı ve öfkeliydi Scholes, ama gidip kameraman yumruklamadı, yaşlı kadınlara saldırmadı; Beckham kadar oyunu okurdu ama gecelerde boy göstermedi ve Ronaldo'dan daha iyi bir şutördü, ama kaleyi her gördüğünde vurup Old Trafford'u inletmedi, o bunların hiçbirini tercih etmedi. Çünkü tek arzusu kazanmaktı, görünmeden kazanmayı seçti...

Gelelim Scholes'u Scholes yapan özelliklerine...Öncelikle inanılmaz çalışkan, oyunun iki yönüne de katkı sağlayabilen, kolay yıkılmayan tam bir Premier Lig orta sahası.Sahanın her yerinde gözüken, takım arkadaşlarıyla yardımlaşmayı seven bir tarzı var.Gerektiği zaman bitiriciliğiyle ön plana çıkabilen -bundan 15 sene önce altyapıda santrafor oynarken ulaştığı astronomik rakamları biliyoruz-, iyi pas yapan, yeri geldiğinde maestroluğa soyunan bir fenomen o. İnanılmaz oyun zekası, tekniği -2007 Şampiyonlar Ligi yarı finalinde Milan'la yapılan Old Trafford'taki ilk maçta Rooney'e fizik kurallarıyla dalga geçerek yaptığı asisti hatırlayın- ve en önemlisi istikrarı onun ne kadar komplike bir futbolcu olduğunu kanıtlıyor. Kariyeri boyunca tek bir takımda oynadı fakat başta takımlara gitseydi de aynı derecede uyum sağlayacaktı eminim. O her takımın ihtyacı olabilecek tam bir "takım" oyuncusu.

Eğer Paul Scholes bu güne kadar yazının başında saydığım oyuncular kadar değer görmüyorsa bunun tek nedeni basit ve gösterişsiz oyununun takıma katkısının 'freestyle''a aç futbol seyircisi tarafından algılanamaması. O artık 35 yaşında ve kaybedilecek zaman yok.Bundan sonra Scholes'la her dakikanın kıymeti bilinmeli ve bunu en iyi bilen de kuşkusuz Ferguson. Scholes'un yeri onda çok ayrı ve önüne geçilemez. Ona güvendi ve sonuç ne mi oldu? İşte size beraber geçirdikleri 15 senenin dökümü: 8 Premier Lig, 3 FA Cup, 1 Lig Kupası, 5 Community Shield, 2 Şampiyonlar Ligi ve 1 Kıtalararası kupa... İşte bu nedenlerle Fergie'ye: "Issız bir adaya düşseniz yanınıza alacağınız '2' şey ne olurdu?" sorusunu sorduğunuzda vereceği cevap şu olacaktır: "Bir koli ciklet ve Paul Scholes..."

1 yorum:

Adsız dedi ki...

yeni yazarımızı kutlar başarılı yazılarının devamını dileriz