31 Ocak 2009

1 Saat Yetti

Dinara Safina'dan daha fazlasını bekliyorduk. 6-0 ve 6-3 le yalnızca 1 saat dayanabilmesi ve maç boyu ortaya hiç bir şey koyamaması gerçekten hayal kırıklığıydı onun için. Çok kötü servis kullandı diyebiliriz Safina için ama Serena'nın da muhteşem return'lerini unutmamak lazım bunu söylerken. Serena'nın Avustralya Açık'ı 2 senede bir kazanmayı alışkanlık haline getirdiğinin kanıtı oldu bu maç. En çok kazanadığı Grand Slam de Avustralya Açık oldu böylece. En son 4 ay önce 1 numara koltuğundaydı, o koltuğu geri alma zamanı geldi şimdi. Yarınki final için çerez niyetine gider diye düşünmüştük ama sağolsun en ufak zevk yaşatmadı Serena. Büyük gün yarın, bir 5 saat daha lazım bünyeye...

30 Ocak 2009

Şimdi Fedex Zamanı

Olağan bir şekilde Federer - Nadal finalini beklediğimi söylemiştim. Federer Roddick'i 3-0 ile beklenenden rahat geçti. Verdasco'nun ise Nadal'ı bu kadar zorlayacağını hiç ama hiç beklemiyordum. 3-2 lik skorla bitmiş olması maçın zor geçtiğini gösterir zaten ama bu kadar zevklisini, bu kadar uzun sürenini izlemeyeli çok olmuştu. 40-0 biten oyun göremedik neredeyse. Verdasco agresif, sürekli hücumu düşünen kaliteli bir raket olduğunu gösterdi bize ama bu kadar da basit hata yapılmaz. Bu kadar basit hataya -Nadal'ın yaptığının 3 katı- rağmen 1 numaraya böyle direnebiliyorsa gerçekten büyük bir tebriği hakediyor. Yakın zamanda Tsonga ve Murray'e olan; bir Grand Slam süksesi sonrası diğer Grand Slam de erken eleniş olayını görmezsek Roland Garros'ta da iş yapar gibi Verdasco.

Gelelim finale. 5 saati aşan inanılmaz çekişmeye sahne olmuş bir yarı final oynamışsın bir de rakibinden bir gün az dinlenerek çıkacaksın finale, işin çok zor olur böyle bir durumda ama üstün fiziksel gücün ve inatçı kişiliğin bu kadar üst düzey olursa çok da etkilemez bu faktörler seni. Nadal için durum bundan ibaret gibi. Federer ise kendini sıkmadan ve geriye düşmeden götürebilirse maçı, o zaman galibiyete yakın taraf ama maça çok hızlı başlayacak bir Nadal karşısında şansı azalacaktır. Fedex taktik ustasıdır. Nadal'a hızlı bir giriş yaptırtmamayı amaçlar ve bir aksilik olmadığı sürece de bunu başarır. Bu durumda 2 gün sonra ekselanslarına burdan selam çakmak düşer bize. Olurda Nadal kazanırsa, o zaman Roland Garros hayaliyle geçicek 4 ay var önümüzde...

29 Ocak 2009

Issız Adam...

Saatlerin 05.02'yi gösterdiği şu anda Issız Adam'ı bitirmiş bulunmaktayım. Yahu bunun futbolla ne alakası var diyeceksiniz ama olacak iş mi bu saatte izleyip yazmamak... Bir Türk olarak etkilendiğimi söylemekten çekinmiyorum ve herhangi bir spor dalıyla bağdaştırmak gerekiyorsa da baş kadın oyuncuyu Ana Ivanovic'e benzetip efkarlanmaya devam ediyorum...

28 Ocak 2009

Liverpool's Number Nine


Liverpool 1-1 Everton 4th Round FA Cup Great Goal By Gerrard - Funny blooper videos are here

Arka arkaya iki Merseyside Derbisi izledik. Biri Premier Lig, biri FA Cup maçıydı. İkisi de 1-1 sona erdi. Liverpool'un golünü ikisini de Gerrard kaydetti ama ikincisi biraz farklı. Golü atan Gerrard ama gol Torres'e yazılsa buna Kaptan'ın itirazı olur mu? Zannetmiyorum...

Geldik Yarıya

Avustralya Açık tıpki Amerika Açık gibi bizi saat yönünden zorlayan bir turnuva. Saat farkı nedeniyle yaşanan zorlukalara rağmen bir şekilde izliyoruz maçları. Bugün çeyrek final eşleşmelerinden sonuncusunu Nadal - Simon maçını canlı izleme fırsatı buldum. 3-0'lık skorla kazanan Nadal oldu ama beklendiği kadar rahat geçmedi maç Nadal için. Eğer Gilles Simon 2 sette de durum 5-5 iken servis kırdırmasaydı rakibine maç şu an hala devam ediyor olabilirdi. Kritik yerlerde heyecanlanan bir tenisçi görünümündeydi Simon. Nadal'dan iki yaş büyük olabilir ama sonuçta bu onun ilk Grand Slam Çeyrek Finali. Nadal'ın yarı finale gelene kadar bir set dahi vermemiş olması bize birini hatırlatıyor ama bakalım o biri gibi set vermeden kazanabilecek mi turnuvayı Nadal?
Nadal'ın yarı finaldeki rakibi vatandaşı Fernando Verdasco. Sıralamada 14.olan Verdasco'nun bugüne kadar Grand Slam'lerde en büyük başarısı 4.turdu. Kendini kanıtladığı maç; geçen sezonun son Grand Slam'i olan Amerika Açık Finalisti Andy Murray'i 3-2 ile geçtiği çeyrek final mücadelesiydi. Formunun zirvesinde olduğunu gördüğümüz Verdasco'nun vatandaşı Nadal geçebilmesi yine de zor gözüküyor.

Diğer yarı final eşleşmesi Andy Roddick ile Ekselansları Roger Federer arasında. Federer Avustralya Açık'ı 3 kez kazanan bir tenisçi. Roddick'in ise bu seneye kadar 3 yarı finali vardı. Tomas Berdych ile oynadığı maçta yüreğimizi azımıza getiren Fedex müthiş bir geri dönüşle maçı 3-2 kazanmasını bilmiş ardından Del Potro'yu 3-0 ile rahat geçerek yarı finale adını yazdırmıştı. Roddick ise çeyrek finalde 3 numaralı seribaşı Novak Djokovic'in aşırı sıcak yüzünden 4.sette maçı bırakmasıyla yarı finale yükseldi. Fedex hala eski formunda gözükmese de Roddick'i geçebilecek güçte. Geçen sene yarı finalde kaybetmişti hem Nadal hem de Federer. Bu sefer ikisinide finalde göreceğe benziyoruz. 4 gün sonra burda klasik bir final ve kazanan Fedex yazmayı istiyor bu gönül.

27 Ocak 2009

Andrei Arshavin

Yaklaşık 6-7 aydır bu adamım bir takıma transfer olacağını biliyorduk. Ancak bu takımın Arsenal olacağı aklımıza gelir miydi... Kendi ürününü kendi eken fazlasını da ihraç eden Arsene Wenger bu kez sanki herkesin ihtiyaç duyduğu olgun bir meyveyi aldı. 28 milyon euro gibi bir miktar dolaşıyor ortalıkta ama Arshavin'in iki üç gün içinde Londra'da Madamme Tussaud müzesini dolaşacağı kesin gibi. Bu noktada bize düşen Arshavin'in takımına ne kadar yararlı olacağı. Tabi ki bu yetenekte bir oyuncunun her takıma faydası olur ancak bireysel yeteneği ve müthiş liderlik vasfıyla Zenit ve Rus Milli Takımı'nda ön plana çıkan AA10 Gunners Çarkı'nda bu niteliklerini kullanmakta zorlanabilir.

23 Ocak 2009

Larissa'nın Transfer Politikası

Yunan kulübü Larissa'nın adını son birkaç senede iyiden iyiye duymaya başladık. Adlarını sportif başarılarıyla ya da üstün altyapılarıyla değil, izledikleri ilginç transfer politikasıyla duyuruyor Yunan ekibi.
Birçok futbolseverin hayatına, geçen sezon Tümer Metin'in 6 aylığına kaçarcasına kiralandığı takım olarak hayatımıza girdi bu takım. Bu vasat takıma böylesine tecrübeli bir oyun kurucu takviyesi oldukça akıllıca görünüyordu. Fakat zaman geçtikçe, Larissa yöneticilerinin futbol hayatını noktalama noktasına gelmiş kariyerli futbolculara özel bir ilgi duyduğu anlaşıldı.
Yaklaşık bir hafta önce eski Galatasaraylı Sasa Ilic'in de Larissa ile sözleşme imzaladığı duyurulmuştu. Bugün ise, sezonun ilk yarısını Hull City'de geçiren fakat gün itibariyle serbest bırakılan 34 yaşındaki Yunanlı oyuncu Stelios Giannakopoulos ile sözleşme imzalandığı duyuruldu.
Bu ilginç transfer haberlerinden sonra takımın kadrosuna göz attığımda ise, yöneticilerin bu işi iyiden iyiye alışkanlık haline getirmeye başladığını anladım. Zira kadrolarında bir dönem Galatasaray'ın gündemine gelen ve artık 33 yaşına gelmiş Laurent Robert, ve adını Celtic'te duyuran 32 yaşındaki Polonyalı futbolcu Maciej Zurawski'yi barındıyorlar.
Bu ilginç sistemin en azından kötü gitmediğini söyleyebilirim. Geçen sene Yunanistan Ligi'ni 6. sırada tamamlamışlar. Fakat bu gidişle oldukça yaşlı ve vasat bir 'Los Galacticos' kurmaları 1-2 seneyi bulmaz. Eğer rotalarını daha genç oyunculara çevirmezlerse, ağırdan ağıra bir huzurevine dönüşmeye mahkum görünüyor Larissa FC, nam-ı diğer AEL 1964...

22 Ocak 2009

Willy Sagnol Bırakıyor

2000'den itibaren Bayern Münih formasıyla Şampiyonlar Ligi ve 5 Lig Şampiyonluğu tadan sağ bek Willy Sagnol, aşil tendonundaki sakatlık nedeniyle futbolu bırakıyor. Bayern Münih başkanı Karl-Heinz Rummeninge, yaptığı açıklamada, Sagnol'un ne kadar uğraşırsa uğraşsın aşil tendonunda acı hissetmeye devam ettiğini belirtiyor. Böylece henüz 31 yaşındaki Fransız futbolcu, futbol sahalarındaki son maçını Euro 2008'de İtalya'ya karşı oynamış oldu.

Futbol hayatını noktalamasına rağmen futboldan kopmak istemeyen Sagnol, 22 Temmuz'dan itibaren 97/00 yılları arasında formasını giydiği Monaco'nun Spor Direktörlüğü görevini devr alacak.
Bu kadar başarılı bir sağ bekin, henüz Türkiye'ye transfer dedikoduları dahi çıkmadan futbolu bırakmak zorunda kalması çok acı verici. Bakalım futbolculuk kariyerine yakışır bir yöneticilik performansı sergileyebilecek mi...

Galatasaray'da İmza Günü

Galatasaray'da bugün Hakan Balta, Semih Kaya, Ayhan ve Servet sözleşme yeniledi. Ayhan ve Semih 3, Servet 3.5, Hakan Balta ise 4.5 yıl daha uzattı sözleşmesini. Hakan Balta, Semih ve Ayhan'ın sözleşmelerinin uzatılması oldukça isabetli bir karar. Fakat geçen sene potansiyelinin de üstünde bir oyun oynayarak değerini katlayan Servet Çetin'in 6-7 milyon Euroluk tekliflere rağmen satılmamasını aklım almıyor. Performansındaki gözle görülür düşüş de bunu destekler nitelikte. Yerini kısa vadede Emre Güngör, uzun vadede ise Murat Akça ve Semih Kaya gibi hakkıyla dolduracak birçok isim varken, inatla Servet'i elinde tutma politikasını anlayamıyorum.
Adnan Sezgin'in imza törenindeki açıklaması ise oldukça anlamlı: "Size Aslantepe kadrosundan 4 arkadaşımı takdim ediyorum. Hepimize hayırlı uğurlu olsun". Bu açıklama, Galatasaray yönetiminin geleceğini tamamen Aslantepe Stadı üstüne kurduğunu destekler nitelikte. Yeni stada geçilir geçilmez, özellikle maddi olarak büyük bir rahatlama içine girecektir Galatasaray kulübü. Bu nedenle, bu kriz döneminde bile aksamadan devam ediyor inşaat. Umarım Eren Talu yönetimin bu güvenini boşa çıkarmaz, zaten bugüne kadar gösterdiği istikrarla da çıkarmayacakmış gibi görünüyor.

De Jong City'de

Sırasıyla Bridge ve Bellamy transferlerinden sonra herkes City'e gitme sırasının kimde olduğunu merak ediyordu. Piyango Hamburg futbolcusu Nigel De Jong'a vurdu. Henüz 24 yaşında olmasına rağmen Hollanda milli takımının 29 kere terletmiş olan De Jong, bu sene içinde City'nin yaptığı en akıllıca transfer hamlesi gibi görünüyor. Bonservis bedeli açıklanmasa da 10-15 milyon Euro arası bir bedele mal olduğunu tahmin ediyorum bu transferin. Transfer sezonu kapanmadan bir iki transfer daha bekleyebiliriz Araplar'dan. Kim ne derse desin, bu sönük transfer sezonunu canlandırdıkları için bile teşekkür etmek gerekiyor onlara...

Avrupa'dan Kupa Manzaraları

Biz Fortis ismiyle birlikte gelen yeni formatla birlikte Şubat ayına kadar kupada heyecan yaşamayı unutmuşken, Avrupa'da elemeli sistem sayesinde büyük heyecan yaşanıyor. Bugün İngiltere Carling Kupası yarı finalinde karşı karşıya gelen Tottenham ile Burnley, kötü bir zeminde bol skorlu bir maç yaptı. İlk maçı White Hart Lane'de Tottenham'ın 4-1 aldığı düşünüldüğünde Burnley'nin işi imkansıza yakındı, fakat maçın 90 dakikasını 3-0 önde tamamlamayı başaran Burnley, maçı uzatmaya taşıdı. Uzatmada ise, tecrübesini ve kalitesini konuşturan Tottenham bir mucizeye izin vermeyerek, 118 ve 120. dakikalarda bulduğu iki golle maçı 3-2 tamamladı ve Manchester United'a karşı final oynamaya hak kazandı.

Bir diğer ülkede, İspanya'da ise Katalan derbisi vardı. Maçtan bir gün önce hoca değişikliğine giden Espanyol'un Barca'nın hızını kesebileceği tahmin edilmiyordu. Fakat gerek Barca'nın birçok oyuncusunu dinlendirmesi, gerekse de bu işi Nou Camp'ta rahatça bitirebileceğinin farkında olması sebebiyle maç 0-0 tamamlandı. Böylece bahis şirketleri de, bu kısır günde önemli bir kâr yapmayı başardı.

İtalya'da ise Inter, Roma'yı ağırladı. Haftasonunda alınan skorlar, görünürde Roma'yı daha favori bir hale getirse de, Mourinho'nun üstüste iki sürprize izin vermeyeceği de aşikardı. Nitekim Inter maçı zor da olsa 2-1 kazanarak, adını bir üst tura yazdırmayı başardı.
Avrupa'da böyle heyecanlar yaşanırken, bizim kupamızda hiçbir stad tam olarak dolmuyor, hiçbir maça tam kadrosuyla çıkmıyor. Grup liderliği ile ikinciliği arasında zerre fark bulunmayan bir formatta, daha fazlasını beklemek zaten oldukça güç. Bakalım federasyon ilerleyen yıllarda parayı mı, yoksa heyecanı mı tercih edecek... Göreceğiz.

Taraftar Sosyal Anketi

Ciddiye alındığı takdirde önemli bir mihenk taşı olabilir bu anket. Önemli ve kaliteli sorular barındırıyor. Şu adresten indirip doldurduktan sonra taraftaranket@gmail.com'a gönderebilirsiniz. Nedir ne değildir diye soruyorsanız buradan sitelerini ziyaret edebilirsiniz.

21 Ocak 2009

Palacios Tottenham'da

Sitemizde çokça bahsi geçen Wigan'ın iki Honduraslı'sından biri Wilson Palacios, Tottenham'a transfer oldu. Tottenham'ın resmi sitesinde de yer alan transferin kesinleşmesi, sadece Honduraslı oyuncunun çalışma izni almasına bağlı. Football Manager hayranları bilirler bu çalışma izninin ne bela birşey olduğunu. Fakat oyuncu halihazırda Premier Lig'de oynadığı için, bir sorun çıkması oldukça zor.
Bonservis bedelinin 14 milyon pound olduğu tahmin ediliyor. Bakalım Palacios, Tottenham'ın inanılmaz alternatifli kadrosunda kendine yer bulabilecek mi, yoksa Tottenham'ın formsuzluğuna uyum mu sağlayacak... Bekleyip göreceğiz...

19 Ocak 2009

Bu City Akıllanmaz

Wayne Bridge transferiyle bir an olsun heyecanlandırmıştı bizi City. Sansanyon peşinde olmadan mantıklı transfer hamleleriyle takımı güçlendireceklerini düşünmüştük, çok iyimserdik. Craig Bellamy transferiyle bu iyimserliğin ne kadar boş olduğunu da gördük. Futbolundan çok yaptıklarıyla; Riise'yi beysbol sopasıyla pataklamasıyla tanınan bir adam Craig Bellamy. Oynadığı futbolu hiç bir zaman beğenmediğim Bellamy'nin istatistik anlamında da iyi olmamasına rağmen sürekli fiyatını arttırarak transferi yapmasıda bir nevi Nicolas Anelka vakasına dönüşmüş durumda. 6.5 milyon pound'a geldiği Liverpool'daki tek sezonluk verimsiz macerasına rağmen kulübüne zarar ettirmeden hatta 1 milyon pound da üstüne koyarak West Ham'a gitmesini ancak abartı overrated olmasıyla açıklayabiliriz herhalde.
Manchester City fiyatını ise pek dikkate almamak lazım. Malum bir ara Chelsea'ye özel fiyatlar vardı şimdi aynı durum City için geçerli. City'yi gören yükseklerden başlıyor kapıyı açmaya. Bugün '14 milyon pounda neler alınmaz ki!' ye getirmek istemiyorum durumu ama gerçek bu. Şu Manchester City Ümit Karan'a falan talip olsa da, 10 milyon pound'a yollasak, tadından yenmez. Yeri gelmişken Kaka'ya bir çağrı da benden: Düşün Bellamy'yi bir de kendini, yakışmaz Kaka, yakışmaz sana City...

Fortis Türkiye Kupası Çeyrek Final Eşleşmeleri

Malumunuz bugün yapılan Fortis Türkiye Kupası çeyrek final kura çekiminde Galatasaray-Sivasspor, Fenerbahçe-Bursaspor, Antalyaspor-Beşiktaş, Denizlispor-Ankaraspor eşleşmeleri ortaya çıktı. Galatasaray'ın Sivasspor ile kısa bir süre içinde 3 maç oynayacak olması dışında herhangi bir ilginçlik barındırmıyor eşleşmeler. Fakat Bursaspor ve Sivasspor cephelerinden gelen açıklamalar, bu monoton kuraya bile renk katabiliyor.
Sivasspor'dan başlayalım. Galatasaray ile eşleşen Sivasspor'un basın sözcüsü Fikret Ünsal: "Galatasaray'ı eleyeceğimize eminim." açıklamasıyla Sivas'ta çok ve boş konuşmanın sadece Bülent Uygun'a has bir özellik olmadığını kanıtlamış. Zira kuranın hemen ardından böyle saçma bir konuşmayla ne takım motive edilir, ne de rakibe karşı psikolojik bir üstünlük sağlanır.
Bursaspor başkanı ise verdiği demeç ile ortamı şenlendirmiş: "Fenerbahçe ile erken final oynayacağız". Sayın İbrahim Kızıl, bugüne kadar kupada kaç kere Fenerbahçe ile Bursaspor aynı anda final oynadı, onu da geçtim lig performanslarına bakıldığında bu iki takımın eşleşmesi mi erken final olarak değerlendirilebilir, yoksa Galatasaray ile Sivasspor'un mu?
Bu saçma ve itici demeçler, herkesin ortak isteği olan Anadolu takımlarından birinin şampiyon olması fikrini yavaş yavaş öldürüyor. Biraz daha dikkatli seçilecek kelimeler ile birlikte oluşacak bir kamuoyu desteği, bir Anadolu kulübünün şampiyonluk yolundaki en büyük yardımcısı olacaktır. Bunu sağlamak için öncelikle kulübün her üyesinin uzatılan her mikrofona konuşmasını engellemek gerekiyor, ki bu da Bülent Uygun gibi basın sözcülüğüne soyunan teknik direktörlerle oldukça zor görünüyor...

Baptista Devam Ediyor


Baptista Torino - Watch more funny videos here

Geçen haftaki şovunu daha unutmadık Baptista'nın. Bir yenisini daha ekledi güzel gollerine. Kendisinden bugüne kadar pek hoşlaşmayan beni bile kendini hayran bıraktı son 2 haftada. Böyle bir golün dakikası 90 da olunca, değmeyin Totti'nin keyfine...

Kocaelispor Nereye - #2

Şu postta anlatmıştık Kaan Dobra'nın birkaç gün süren Kocaelispor teknik direktörlük macerasını... Kocaelispor'un ciddi sorunları olduğu, bu sorunları çözmeden ligde kalmasının zor olduğundan bahsetmiştik. Son olaylar bu tezimizi destekler nitelikte. Parasını alamadığını iddia eden Kocaelispor futbolcusu Volkan Bekiroğlu federasyona başvurup sözleşmesini feshettirmiş.
Yine gün içinde belki de takımın elinde avucunda kalan tek tanınmış oyuncu Serhat Akın ile Bursaspor'un ilgilenmekte olduğu açıklandı. Bu transferin de birkaç gün içinde sonuçlanması kimse için sürpriz olmaz.
Sezonun ortasında yabancılarını kaybeden Kocaeli, tüm ümitlerini devre arasında alınacak kaliteli yabancılara bağlamıştı. Bu yabancıların boş bir umut olduğu çoktan anlaşıldı, artık eldeki son kaliteli futbolcularını kaybetmemeye çalışıyorlar. Kendi adıma Turkcell Süper Lig'e çıkışına bu kadar sevindiğim bir kulübün bağıra bağıra küme düşüşünü izlemek çok acı veriyor. Bir kere daha sormak lazım: Kocaeli nereye gidiyor?

18 Ocak 2009

Messi: "Barca'dan ayrılmak istemiyorum"


Dün oynanan Deportivo maçının ardından açıklamalar yapan yıldız oyuncu Messi: "Kariyerimin sonuna kadar Barcalona'da oynamak istiyorum" dedi. Gazetecilerin Manchester City'nin Kaka'ya yaptığı 100 Milyon Avroluk astronomik teklifi hatırlatmalarına üzerine ise: "O parayı bana bile verseler, yine de Barca'dan vazgeçmem" diye karşılık verdi.

Bence Messi'ye o parayı verseler Çemişgezekspor'a bile gelir de, neyse..

Semih Kaya

Meira ve Emre Güngör'ün ceza durumları, Servet'in de sakatlığından dolayı genç oyuncuya forma şansı doğdu. U15, U16, U17, U18 ve U19 da kaptanlık yaptı. Sezon başında dizinden çok ciddi bir sakatlık geçirdi ve ardından ameliyat oldu. Defansta büyük sıkıntılar çeken Türk savunmasına yeni bir soluk getirebilir. Savunmanın her köşesinde oynayabiliyor. Duruşu bana hafiften Philippe Mexes'i andırıyor. Hakan Balta'yı içeri çekip Volkan'ı oynatacağına Skibbe, birçok vasfı olan bu gence verirse formayı taraftarları daha mutlu edeceğine inanıyorum. Arsenal ve Inter de takip ediyomuş 91'li abimizi..

17 Ocak 2009

Galatasaray Çeyrek Finalde

Galatasaray Fortis Türkiye Kupası, B Grubu, 4.maçında Bank Asya 1.lig ekiplerinden Malatyaspor'u Arda, Aydın, Ü.Karan ve Yaser(p)'in golleriyle 4-2 mağlup ederek 10 puanla çeyrek finale adını yazdırdı.

Daha Kral Olacaktın

Küçük takımlardan çıkar bazen gol kralları. Liglerinin güçlü ekiplerine transfer olunca başarasız olur genelde bu krallar. Ama bazıları vardır yalnızca krallıkla yetinmez aynı zamanda attığı gollerle takımını da başarıya götürür. Vedad Ibišević takımını başarıya götürenlerdendi. Bundesliga'ya çıkar çıkmaz ilk yarıyı lider kapatmak kolay iş değildi. TSG 1899 Hoffenheim bunu başardı. Hem de göze hoş gelen, sürekli golü düşünen bir futbol tarzıyla yaptılar bunu.
Başarılarında başkanından masörüne kadar herkesin payı vardı elbette ama en önemli ikili belliydi; Ralf Rangnick ve Vedad Ibišević. Şu an önemli olan Ibišević kısmı bizim için çünkü büyük bir aksilik olmazsa sezonun geri kalanında da Ralf Rangnick olacak takımın başında ama Vedad bu sene bir daha gözükemeyecek ortalıklarda. 3 gün önce Hamburg ile oynanan özel maçta sakatlandı. Hiç beklemeden oldu ameliyatı sağ dizinden. 17 maçta 18 gol bulmuştu. Rekorlar kıracaktı. Daha kral olacaktı. Olmadı. Sakatlanmaması gereken biri varsa oydu ama olmadı. Hoffenheimlı futbolcular şampiyonluk kupasıyla giderlerse yanına ancak o zaman güler yüzü. Şampiyon ol Hoffenheim, Vedad için, bizim için...

Ebedi Dostluk



Bugün, Galatasaray ile Fenerbahçe arasındaki rekabetin 100. yılını doldurduğu gün. İki kulübün de resmi sitesi, bu anlamlı günü kutlamak adına resmi sitelerinin açılış sayfalarını yukarıdaki gibi tasarlamışlar. Türk futbolunda karşılıklı sevgi ve saygının bitmeye yüz tuttuğu bir dönemde, bu manzarayı görmek beni çok sevindirdi. İyi ki varsın Galatasaray, iyi ki varsın Fenerbahçe!

İnanılmaz Ceza !!

Fanatik'te gördüğüm haberi aynen aktarıyorum :

Yer Antalya... Fotoğraftakiler ise Alman 3. Ligi takımlarından Carl Zeiss Jena’nın futbolcuları... Peki bu adamlar ne yapıyor? Yanıtlayalım... Teknik direktör Rene van Eck, antrenmanda oynanan çift kalede varlık gösteremeyen ve kaybeden oyuncularına öfkelenir. Onlara verdiği ceza ise dünya futbol tarihinde bir ilktir. Kaybedenler kale çizgisine dizilir ve popoları sahaya dönük biçimde durur. Kazananlar ise ceza yayı üzerinden şut çekerek, takım arkadaşlarını cezalandırır.

Devil Wears Prada




Baptista Resitali

Baptista'nın Sampdoria'ya attığı birbirinden güzel iki gol. çıldıran spiker Carlo Zampa, -2002/2003 sezonu hariç- 1999-2005 arası Olimpiyat Stadı'nın resmi spikeri.. İzleyin :

ilk gol (frikik)


ikinci gol (harika çalım)


16 Ocak 2009

Dünyadan Haberler

- Bu sezon sakatlıklardan dolayı forma şansı bulamayan Nihat'ın, geçireceği menisküs ameliyatından dolayı 5 hafta daha sahalardan uzak kalacağı açıklandı. Umarım Avrupa'ya bu derece uyum sağlamayı başarabilmiş bir Türk oyuncu, sakatlık yüzünden kariyerini noktalamak zorunda kalmaz.

- Galatasaray yönetimi, oynanan Fortis Türkiye Kupası ve hazırlık maçları sonucunda, Ferdi Elmas ve Alparslan Erdem'in sezon sonuna kadar kiralık verilmesine karar verdi. Alparslan için oldukça yararlı olacağına şüphem yok. Sürekli oynayabileceği bir takımda kendini geliştirebileceği zaten apaçık ortada. Maalesef Ferdi Elmas'tan ise o kadar umutlu değilim. Sene sonunda yolların ayrılması muhtemel.

- Eric Gerets'in takımı Marsilya, birkaç gün önce Shaktar'dan Brandao'nun transferini bitirmişti. Bugün ise, Rennes'de oynayan Wiltord'u sezon sonuna kadar kiraladılar. Böylece hücumu ne kadar çok sevdiğini bildiğimiz Gerets'in eline iki tane daha kaliteli hücumcu geçmiş oldu. Marsilya'da sol bek olarak görev yapan fakat Taiwo'nun arkasında fazla forma şansı bulamayan Gael Givet ise sene sonuna kadar Blackburn'e kiralandı.

- Hatırladığım kadarıyla bir transfer döneminde ilk defa 3 büyük takım da gençlerin peşinden koşuyor. Fenerbahçe Abdülkadir Kayalı ve Gökhan Emreciksin'den sonra 17 ve 16 yaşlarındaki Furkan Aydın ve Onur Karakabak ile sözleşme imzaladı. Galatasaray'ın Türk asıllı 18 yaşındaki İsveçli Sinan Ayrancı, Beşiktaş'ın ise yine Türk asıllı İsveçli Erkan Zengin'le ilgilenmesi Türk futbolunun geleceği hakkında umut veriyor.

- Manchester City'nin 100 milyon Euro'luk teklif yaptığı Kaka'nın kulübü Milan, oyuncusunun Manchester City ile şartları görüşmesine izin verdi. Böylesine astronomik bir teklif yapmayı göze alan City yöneticilerinin, Brezilyalı futbolcuyu ikna edip edemeyeceği ise tam anlamıyla bir merak konusu.

- Şurada bahsettiğimiz Milan'ın gençleşme çabaları devam ediyor. Liverpool'un Danimarkalı defans oyuncusu Daniel Agger'i 9 milyon Euro karşılığında renklerine kattı İtalyan ekibi. Böylece, yıllar sonra ilk defa geleceğe yönelik transfelere ağırlık vermiş oldu Milan.

15 Ocak 2009

Süper Kahraman

Servet'e kamçısı eksik diyorduk ama bu da süper kahraman gibi olmuş. Her an gözünden lazer atacak gibi. QPR oyuncusu Fitz "one size" Hall kendisi.

Milan'a Taze Kan

Milan defansı az da olsa gençleşti. Gremio'dan Felipe Mattioni Rohde ile sözleşme imzalandı. Sağ bek ve sağ kanat oynayabilen Mattioni, Milan'a €6 milyona maloldu.

CR-ush

Cristiano Ronaldo'nun ilk sürüşünde mundar ettiği £200,000 lik Ferrari 599 GTB. Kaza anında Van Der Sar bentley'iyle takipteymiş. CR7 bu arabadan çizik bile almadan çıkmış.

Newcastle'da Olaylı Hafta #2

Dediğimiz gibi, bu hafta Newcastle açısından biraz sıkıntı geçti. Hafta başında bir Ameobi dalgası atlatan kulübe hafta ortasında Martins dalgası vurdu. Siyahi oyuncu antrenman sonrası İtalya'daki özel fizyoterapistine görünmek için havaalanına giderken 110 kmh ile gitmesi gerekirken 170 kmh ile gidince Porsche Cayenne'ini sağa çekmesi gerekti tabi.

Dava şehrin takımının yıldız oyuncusu olunca ufak bir para cezası ile yırttı Martins, ehliyeti bile alınmadan.

Hakim Stephen Earl ile Martins arasındaki diyalog şu şekilde gelişmiş :

Hakim : "Mahkemeye çıktın ve adın basına yansıdı, seni daha fazla utandırmayacağım. Fakat birisi hız limitini bu kadar aşarsa karşısında birilerinin durması gerekir... Seni kısa zaman içinde sahada görmeyi umuyorum."
Martins : "Evet, göreceksiniz. Bir daha burada değil."

Verilen karar yol güvenliği derneklerinin tepkisini çekti fakat onlar bildirilerini okurken Martins arabasıyla yolu yarılamıştı bile.

Pato

Ayıp #3

Gör Servet gör, yalnız değilsin!

Hadi diğerlerinin eldiveni yok, sen neyin peşindesin Iker???

Ayıp Serisi

14 Ocak 2009

Takımdaki Amatör Hava!

Çalışkan Lincoln!

Lincoln'ün kampa biraz geç katılması, basının polemiklerine malzeme olmuştu ama duyduğumuza göre o dur duraksız çalışıyormuş.
Kondisyon açığını kapatma düşüncesinde olsa gerek, her antremandan sonra yarım saat, parasını kendisinin ödediği özel fizyoterapistiyle (bu da Türk basınınından kaçmadı ve polemik konusu oldu) çalışma yapıyormuş.
Helal sana Lincoln! Aman nazar değmesin...

"f... you" Frings ??

Dün oynanan Galatasaray-Werder Bremen maçından sonra Frings'in Alman basınına açıklaması şöyleymiş:
"Hakem bana 3 defa 'f... you' dedi. Takım arkadaşım Mesut'a, hakemi uyarmasını söyledim ama hakem küfür etmeye devam etti. Ben de kırmızı kart gördükten sonra ona küfür ettim."
Baya güldüm çeşitli sitelerde okuduğum bu habere.

Inter 3 - 1 Genoa

Dün İtalya Kupası'nda Giuseppe Meazza'da karşılaştı Inter ile Genoa. Genoa'nın maçın henüz 20. dakikasında 10 kişi kalması, beklenenin aksine Genoa'nın hırsını arttırdı. Mecburen 10 kişi Inter'i kendi sahasında karşılayan Genoa, şansının ve 35 yaşındaki kaleci Scarpi'nin muhteşem kurtarışlarıyla maçın son çeyreğine kadar kalesinde gol görmemeyi başardı. Fakat 75. dakikada Adriano'nun kafayla attığı gol, Genoa için herşeyin bitişinin habercisi gibiydi.
Herşeye rağmen pes etmeyen Genoa, 79'da Marco Rossi'nin muhteşem şutuyla beraberliği yakaladı. Bu golden sonra maç boyunca yanında oturttuğu Ibrahimovic'i oyuna alan Mourinho, bunun meyvelerini uzatma dakikalarında toplayacaktı. Zira maç boyunca Genoa'nın yanında olan şans faktörü, maçın normal süresinin 1-1 tamamlanmasını sağladı.

Uzatmalarda ise işini daha fazla şansa bırakmak istemeyen bir Ibra vardı sahada. 100. dakikada Zlatan'ın ceza sahasının dışından sert şutunu sektiren kaleci Scarpi, belki de maç boyunca tek hatasını yapıyor, bu da skor tabelasının 2-1'e gelmesini sağlıyordu.
104. dakikada ise, Zlatan futbolseverlere güzel bir gol izletmek istedi. Aşağıda videosu bulunduğu için, golü anlatıp sürprizini kaçırmak istemiyorum, fakat Mourinho'nun 'Ben ve takımım Zlatan'a aşığız.' sözüne hak veriyorsunuz.
3. gol ile birlikte rahatlayan Inter'in maçı rölantiye almasıyla, keyifli bir maç sona ermiş oldu. Futbolseverlere de Zlatan'ın golünü tekrar tekrar izlemek düştü.


Inter Vs Genoa - Zlatan Ibrahimovic Goal *INCREDIBLE* - Click here for the most popular videos

13 Ocak 2009

Alkışlar Alparslan'a

Galatasaray'ın bu sezon başında Werder Bremen'den transfer ettiği Alparslan Erdem, eski takımına karşı oynadığı bu maçta övgülerimi birkez daha haketti. Tekniği ve çok yönlülüğüyle ligdeki maçlarda da şans bulması beni hiç şaşırtmaz açıkçası.
Sol bek, orta sahanın solu ve orta sahanın ortasında görev alabilmesi onun için büyük avantaj. Tekniğinin oldukça iyi, şutlarının etkili ,oyun görüşünün iyi oluşu ve kademelerindeki başarısıyla da bence Galatasaray'a uzun yıllar faydalı olması muhtemel bir yetenek.

Phil Jackson Klasiği

Aldığı son Miami galibiyetiyle 83.3 galibiyet yüzdesine (30-6) ulaşarak ligin zirvesine oturdu Lakers. Bu sene şampiyonluğu kimseye kaptırmayacak gibi görünüyorlar. Geçen sene de şampiyon olacaklarını düşünmüştüm fakat Pierce ve KG'nin de katkılarıyla yanıldım.Bu sene daha farklı olacak çünkü Lakers günden güne daha da iyi oluyor, takımda raylar birbirine oturuyor. Phil Jackson ipleri sıkı sıkı kavradı, onuncu şampiyonluğunu kimseye kaptırmaya niyeti yok gibi. Peki iki sene öncesine kadar play-off potasına zar zor giren, Shaq'ı mumla arayan Lakers nasıl bu hale geldi? Bu sorunun cevabı için sizi 20 sene öncesine götürmek istiyorum.

Jordan'ın etrafına kurulu Chicago Bulls onun astronomik rakamlarına rağmen bir türlü istediği başarıyı yakalayamıyordu. Jordan'ın bireysel başarıları dışında elinde bir şampiyonluk yüzüğü yoktu ve artık Jordan'ın asla bu yüzüğü takamayacağı düşünülmeye başlanmıştı; taa ki Phil Jackson takımın başına gelene kadar. Onunla beraber takım büyük bir yenilenmeye girdi. Pippen, Horace Grant gibi yıldızlar takıma kazandırıldı.Takım sistemi Jordan merkezli takım sisteminden birbiriyle yakın oynamaya ve iyi pas yapmaya dayalı triangle offense sistemine dönüştürüldü.Takımın tüm ağırlığı Jordan'ın üzerinde değildi artık, dolayısı ile onun da ortalamaları 35' lerden 3o'lara düştü. Artık takımca hücum, takımca savunma, uzunların üzerinden de oynama vardı Chicago'da. Tabi ki lider yine Jordan'dı ama gözü artık sayı krallığında değil, şampiyonluktaydı. Takım arkadaşlarını oynatmaya başladı, el yakan anlarda sazı eline aldı.
1988-89 ve 89-90 sezonlarında konferans finalinde belalıları Detroit Pistons -nam-i diğer Bad Boys- tarafından ekarte edildiler.Her defasında final ellerinden kaçıyordu ve bu onları daha da kamçıladı.Sonucunda 90-91 sezonunda ilk şampiyonluk ve devamında iki three-peat geldi. Jordan artık sadece sayı makinesi değil aynı zamanda 'Majesteleri'ydi ve Chicago tüm bunları Phil Jackson'a borçluydu.

Aynı durum Lakers'ta da yaşandı. Shaq gittikten sonra sadece Kobe'nin ellerine bakan Lakers onun ulaştığı 35'li ortalamalara rağmen ilk turdan öteye gidemedi. Herkes Lakers'ın kötü durumundan çok neden Kobe'ye MVP'nin verilmediğini konuşuyordu, ama kimse MVP'de asıl baz alınanın takım başarısı olduğunu düşünmüyordu. Son yıllara baktığımızda MVP kime gittiyse takımı hep konferansını 1. bitirmişti (Duncan,Garnett,Nash,Nowitzki). Kobe attı fakat Lakers 8. bitirdi. Lakers'ta aslında işler kötüye gidiyordu ama Kobe'nin inanılmaz bireysel başarıları sayesinde bunlar gölgeleniyordu. Phil Jackson artık bir şeyler yapmalıydı ve yaptı, 20 sene önce Chicago'da yaptığını. Pau Gasol takıma katıldı ve bench genişletildi. Andrew Bynum'un üzerinde duruldu, sakatlığı süresince potansiyeli göz ardı edilmeden ilgilenildi. Artık Lakers'ın daha iyi bir pota altı vardı. Kobe aynı Jordan gibi kendini biraz geri çekti ve arkadaşlarını da oynatmaya, clutch time'da ön plana çıkmaya başladı. Sonucunda geçen sene her maç 40-50 atmamasına rağmen Lakers Gasol, Bynum, Odom'un ve benchinde katkılarıyla sezonu batıda lider bitirdi ve Kobe MVP ödülüne layık görüldü.Her ne kadar şampiyonluğu Boston'a kaptırmış olsalar da artık çok daha komple bir takımlar ve her geçen gün daha teklikeli oluyorlar. Bu sezon şampiyonluğun tartışmasız en büyük favorisi onlar ve yine herşeyin arkasında Phil Jackson var...