2 Eylül 2008

Hagi & Arda

Hagi golünü atıyor, arkada sevinen top toplayıcı ise tanıdık sanki...

Diego Robinho


Chelsea'ye gidiyor dediğimiz Robinho transferin son gününde Manchester City ekibine katıldı. İngiliz futbol tarihinin en pahalı transferi oldu ayrıca... Real Madrid başkanı Calderon'un çatalları kimseye saplanamadığı gibi , en önemli kısmı da kırıldı "Pele Jr"'u kaybederek. E kim olsa aynı tepkiyi verirdi, 3 ay boyunca mevkinize adam aranacak siz de mutlu mesut yaşayacaksınız, ki bir de o mevkinin en iyi adamlarından biri olduğu düşünülürse, ona hak vermemek elde değil.

Dimitar Berbatov

Sonunda oldu. Uğrunda 1 ay uğraşılan transfer, Manchester United'ın 37 milyon Euro'luk teklifiyle gerçekleşti. Bundan sonra Berbatov'u Old Trafford'da izleyeceğiz. Transferin son günü de ne güzel şeymiş, 1 aydır mırın kırın eden Manchester pat diye verdi parayı, Tottenham çat diye sattı oyuncuyu. Ne blöf var, ne değer arttırma var.
- Ne kadar istiyosun kardeşim çabuk söyle!
- 37 ver tamam çabuk.
- Hadi hayırlı olsun.

Bu kadar basit be. Ne meşgul ediyosunuz piyasayı.

Gitme!


Son el sallayışına ne kadar kaldı Fergie'nin? Bu pozu son kez verdiğinde yüreği cız etmeyecek bir futbolsever tanıyor mu herhangi biriniz?

Sercan Yıldırım

1990 doğumlu. Türkiye'nin gelecekteki sayılı forvetlerinden biri olarak gösteriliyor Sercan. Süper Lig'de ilk kez 2007/2008 sezonunda beşinci haftada İstanbul BŞB maçında forma giymiş. İdolünü Thierry Henry olarak gösteriyor.
Samet Aybaba ona Gençlerbirliği karşısında şans verdi bu hafta. O da 2 gol atarak boşa çıkarmadı hocasının güvenini. Lig TV'nin sitesinden Sercan'ın 2. golünü izleyenler kalitesini anlayacaktır zaten. Bu sezon basının ona göstereceği ilgiyle birlikte karakteri bozulmazsa Türkiye'nin yeni golcüsü geliyor, savulun!

1 Eylül 2008

Serkan Kurtuluş Galatasaray'da

Transfer sezonunun son saatlerinde bir transfer daha yaptı Galatasaray. Son dakika transferlerini çok sever sarı-kırmızılı yöneticiler. Geçen yıl bugünlerde de kadrosuna Hakan Balta'yı katmıştı hatırlayacaksınız. Bu sene de Bursaspor'da oynayan 1990 doğumlu Serkan Kurtuluş'la kadrosunu genişletti. Serkan, sağ bek ve orta sahada görev alabiliyor. Henüz 18 yaşında olması itibariyle, direkt olarak ilk 11'e yapılmış bir transfer değil gibi gözüküyor, ama kendini kanıtlayabilirse statik Galatasaray'ın sağ kanadına bir dinamizm getirebilir.

Serkan'ın diğer bir özelliği ise, abisi Serdar Kurtuluş'un Beşiktaş'ta oynuyor olması. Geçen sezon Bursaspor-Beşiktaş maçından önce medya, Serdar ve Serkan'ın annesi ve babasıyla röportajlar yapmış, "Taraftarlar artık kavga etmesin, çok üzülüyorüz." ayarında cevaplar almıştı. Fotoğrafta da görebileceğiniz baba Yaşar Kurtuluş ise, artık derbilerden önce basın mensupları tarafından rahatsız edilecek, tadını çıkarsın.

Anket Sonuçları

Birkaç gündür sitenin sağ tarafında iki tane anket vardı. UEFA'daki temsilcilerimizle ilgili olan ankete katılanların %95'i Galatasaray'ın, %90'ı Beşiktaş'ın, %55'i de Kayseri'nin turu geçeceğine inanıyor. Galatasaray ve Beşiktaş'ın turu geçme olasılıkları gerçekçi olsa da, Kayseri'nin %55'lik oranında fazla bir iyimserlik göze çarpıyor.
Fenerbahçe ile ilgili olan ankette ise en yüksek sonuç %29 ile 'UEFA'ya kalır' oldu. Bunu %23 ile 'Gruplarda elenir' ve 'İkinci turda elenir' takip etti. Toplamda %21'lik bir kesim ise, Fenerbahçe'nin çeyrek final, yarı final ya da final oynayacağını düşünüyor.
Sağ tarafta yeni bir anket var. Katılımınızı bekliyoruz.

Barış Özbek


Dün oynanan Kayserispor maçında sakatlanmıştı Barış. Ayak tarak kemiğinde kırık tespit edilmiş. İlk yarıyı kapatmış. Orta sahadaki mücadeleci oyunundan ziyade, şu anda bir sağ bek alternatifi olması, Galatasaray için çok daha önemliydi. Bu sakatlıktan sonra Sabri dönene kadar sağ bek Tobi'ye emanet edilecek. Sağ bek istiyorum diye bas bas bağıran takıma gereken takviye yapılmazsa, dünyanın sayılı önliberolarından biri sağ bek oynar tabi. Garipsememek lazım. Sabri dönünce de, Galatasaraylılar için bol bindirmeli, az savunmalı, kötü ortalı günler geri döner.

SWP ve Premier Lig

Manchester City'e transfer haberini henüz birkaç gün önce duyurduğumuz Shaun Wright Phillips, Sunderland deplasmanında 2 gol atarak takımın 3-0'lık galibiyetinde büyük rol oynadı. Kendisi sahadaki hızını uyum sürecine de taşımış gibi gözüküyor. Tabi ki gittiği klüpte daha önce oynamış olmasının da payı büyüktür.
Bir parantez de Premier Lig'e açmak lazım. Net bir şekilde belirtmek gerekirse, çok ilginç şeyler oluyor. Blackburn'e kök söktüren Hull City, ertesi hafta Wigan'dan kendi sahasında 5 yiyor, Liverpool ve Tottenham'a kök söktüren Sunderland'in kalesine, City 3 gol yolluyor, yıllar sonra iyi bir takım imajı veren Newcastle Emirates'te darmadağın ediliyor. Bu sezon Premier Lig'de çok değişik sonuçlar bizi bekliyor.

Futbol Pazarı


Güne başladığım gibi başlıyorum yazıya. Old Firm son senelerin en heyecanlısıydı. Kırmızı kartsız olmazdı zaten. Boruc ve Celtic defansı evlere şenlik. Bu oyunla CL'de rakipleri Aalborg olur. Rangers kadroyu güçlendirmiş. Porstmouth'da yüzüne bakılmayan, vasıfsız bir ön liberö görünümündeki Pedro Mendes Rangers'ta açılmış. Çok iyi oynadığı maçta, müthiş de bir gol attı.
Totenham daha derli toplu gözüktü Chelsea karşısında. Ramos da Scolari de 1 puana sevindiler maç sonu. Dos Santos'un Premier Lig'e alışma süresi ise daha uzayacağa benziyor.
Barcelona gibi dünyanın en güçlü kulüplerinden biri, nasıl olur da bir inat uğruna, milliyetçilik uğruna kaleyi Victor Valdes gibi Aykut'tan da kötü olduğunu düşündüğüm bir kaleciye teslim eder, post değil kitap konusu olur
.

Elim gitmiyor Galatasaray ile ilgili birşeyler yazmaya ama dayanamıyorum. Arda bugün maç sonu kendi ağzıyla söyledi, orta sahanın heryerinde oynamaya çabalıyorum, istiyorum ama sol kanat gibi olmuyor hiç biri dedi. Çok kaliteli bir oyuncu olmasına rağmen Kewell'ı almak hataydı yani. Michael Skibe ise benim gördüklerim arasında Galatasaray'a gelen en kötü teknik direktör. Kulübün büyüklüğünü kaldırabilecek çapta değil.

Real Madrid'in Riazor'dan en son sağ salim çıkışının üstünden 17 sene geçti. 7 maçtır puan dahi alamıyorlar. İspanya'da yıllardır desteklediğim takımın en sevmediğim takıma karşı olan bu üstünlüğünü devam ettirmesi bugün benim için tek iyi gelişmeydi. Real'in Riazor'da kazandığını görmek mi yoksa Galatasaray'ın Kadıköy'den 3 puanla dönüşünü mü ? Hangisi daha önce olucak? Kısfmet.