24 Aralık 2008

Boca Juniors Şampiyon

Lig sistemine dayalı 3lü play-off'un galibi Riquelme'siz ve Palermo'suz Boca Juniors oldu. Ezeli rakip River Plate ligin dibinde, şampiyon averajla belirlenmesin diye yapılan bir play-off'un galibi averajla belirleniyor. Arjantin'dekilerin kafası karışık olmalı.

22 Aralık 2008

Monaco 3 - 4 Bordeaux

Cuma günkü kura ile birlikte 'Galatasaray'ın rakibi' sıfatıyla anılmaya başlanan Bordeaux, dün Monaco deplasmanında efsanevi bir galibiyete imza attı.
II. Louis Stadı'nda oynanan maça hızlı başlayan Monaco, devre arasına kadar Bordeaux kalesine 2 gol atmıştı bile. Soyunma odasına 2-0 yenik giden Bordeauxlu oyuncular, ikinci yarının ilk düdüğünden hemen sonra kalesinde bir gol daha gördü. Ne olduysa 52. dakikadan sonra oldu. 52'de Chamakh ve 67'de Diarra'nın golleri, maçı 3-2'ye taşımış, Bordeaux'yu umutlandırmıştı. Maç bitmek üzereyken, 87 ve 89'da gelen iki gol ile Bordeaux maçı 4-3 kazanmayı başardı.

Bu sonuçla birlikte Ligue 1'in ilk yarısını lider Lyon'un 3 puan gerisinde tamamladı Bordeaux. Sene sonuna kadar Lyon'u bu kadar yakın takip etmeleri, iki takımın kadro genişliğine baktığımızda oldukça zor görünüyor. Fakat Fransa Ligi'nin böyle bir rekabete ihtiyaç duyması, seneler sonra yeni bir Ligue 1 şampiyonu görme ümitlerimizi arttırıyor...

United Dünya Şampiyonu

İsim olarak oldukça havalı dursa da, sportif olarak pek önem verilmeyen bir turnuvadır FIFA'nın düzenlediği Dünya Kulüpler Şampiyonası. Turnuvanın Japonya'da düzenlenmesi, özellikle turnuvaya Avrupa'dan katılan takımlara büyük bir reklam geliri olarak dönmesini sağlıyor. Belki de bu yüzden, geçen sene Milan ve bu sene Manchester United, turnuvaya as kadrolarıyla katıldılar.

Bu sene de 8 takımın katılımıyla 11-21 Aralık tarihleri arasında düzenlenen şampiyona, dün Manchester United'ın Ekvator temsilcisi Liga de Quito'yu 1-0 yenmesiyle son buldu. Manchester United, 49. dakikada Vidic'in atılmasıyla 10 kişi kalmasına rağmen, 75'te Rooney'in attığı golle kupaya uzandı. Zaten turnuvadaki diğer takımlara bir göz attığımızda, United'ın Quito, Gamba Osaka, Adelaide United, Al Ahly, Pachuca ve Waitekere United ayarındaki takımlar karşısında kupayı kaybetmesi ilginç olurdu. Hele bir de 2 maçta 3 gol atacak kadar formda bir Rooney ile birlikte...

Lassana Diarra

Real Madrid'in yeni transferi Lassana Diarra, bugün Santiago Barnebeu'da basına tanıtıldı. 23 yaşındaki bu orta saha oyuncusu için Portsmouth'a 20 milyon Euro bedel ödedi Real. Kontratı 4.5 yıllık. Bakalım, Chelsea ve Arsenal'den sonra üçüncü büyük takım macerasında kendini kanıtlayabilecek mi?

Alpaslan Abi'ye Doğumgünü Hediyesi

Topa sert oynamaya çalışan bir Beşiktaş vardı ilk dakikalarda fakat pek başarılı olamadılar bu düşüncelerinde. İlk başlardaki faul yüzdeleri de bunu doğrular nitelikte. Beşiktaş Ekrem Dağ'ın güzel ortalarıyla başta etkiliydi fakat hem asıl mevkisinin sağ bek olmaması, hem de Galatasaray'ın bu bölgeden etkili olması Ekrem'in etkinliğini azalttı.

Maçın orta saha mücadelesiyle kazanılacağı açıkken Beşiktaş'ın Uğur İnceman'ı kullanmamakta ısrar etmesi topu oyuna sokmayı beceremeyen iki ön liberonun top kayıplarına ve özellikle rakip yarı sahaya yerleşemediği anlarda Tello ve Delgado'yu etkili kullanamamaya yol açtı. Şahsi kanaatim Uğur İnceman'ın Galatasaray'da Ayhan'ın oynadığı pozisyonda oynatılırsa başarılı olacağı yönünde. Ayrıca Galatasaray'da Servet'in sıkça yaptığı ileri çıkışları Beşiktaş'ta Zapatochny gerçekleştirdi bugün, pek başarılı olamasa da çıktığı anlarda Beşiktaş'ın atak gücüne olumlu yönde etki ettiği kesin.

Sonuç olarak Galatasaray forvetini topun arkasında tutarak orta sahadan da gelen yardımlarla, Beşiktaş'ın etkili çıkmasını engelledi. Galatasaray tarafında maçın kilit adamı olarak gördüğüm Ayhan ahım şahım oynamasa da çok fazla hata yapmadı ve iyi top dağıttı. Mehmet Topal da fena değildi. Beşiktaş kanadında ise Cisse sessiz sedasız kötü futbolunu sürdürerek bana göre yenilginin en büyük mimarı oldu.

Ayrıca perşembe günü tam olarak netleşecek ama maç sonu tavrından anlaşıldığı kadarıyla Yıldırım Demirören'in alkışı Özhan Canaydın vari değil, bir protesto alkışıydı. belirtmek istedim.

Maç için değil fakat genel anlamda Beşiktaş'ın durumuna üzülüyorum ama iğneyi önce yöneticilere sonra teknik direktöre en son da taraftar olarak kendinize batırmanız Beşiktaş'ın yararına olacaktır.

21 Aralık 2008

Barcelona Durmadı

Geçen sene ligde Villareal ile oynadığı maçlardan puan alamamıştı Barcelona. Fakat bu sezon herşey çok farklı. Saatler önce şöyle değinmiştik blogda bu maça. İkinci yarının henüz başında 1-0 yenik duruma düşmelerine rağmen maçı çevirmeyi başardılar. Barcelona adına golleri sırasıyla Keita ve Henry kaydetti.
16. hafta geçildi La Liga'da, Barca ile en yakın takipçisi Sevilla arasındaki puan farkı 10.

Villareal - Barcelona

Bugün saat 8'de, La Liga'da önemli bir maç var. Lider ve büyük ihtimalle şampiyon Barcelona, ligde her zaman iddialı bir konumda bulunan Villareal'e konuk olacak. Maçın özellikle Villareal adına önemi büyük. Eğer Barcelona'yı devirmeyi başarabilirlerse, ligde 14 maçtır yenilmeyen bir ekibi mağlup etmiş olacaklar. Bunun yanı sıra, şu anda dünyanın en iyi top oynayan takımını yenmiş olmanın vereceği moral de, onları motive edecektir. Bu maç öncesi benim dikkatimi çeken ise, teknik direktörlerin demeçleri. Bu kritik maç öncesi Guardiola ve Pellegrini'nin demeçleri gerçekten iç açıcı.
Guardiola'ya maç öncesi mikrofon uzatıldığında, genç teknik adam şunları söylemiş: "Villareal son zamanlarda bir istikrar problemi yaşasa da, şampiyonluğun en büyük adaylarından biri. Muhteşem bir kadroları ve harika bir yapıları var. Ayrıca çok uzun zamandır aynı teknik direktörle çalışıyorlar. Çok çalışkanlar ve birçok atak opsiyonu yaratabiliyorlar."

Guardiola'nın bu övgü dolu sözlerine Pellegrini'nin karşılığı da şöyle olmuş: "Barcelona son zamanlarda gördüğüm en iyi takım. Bizim için önemli bir rakipler, ve bu maçı kazanmak onlarla aramızdaki puan farkını eritmek adına çok önemli."
Gördüğünüz gibi, önemli bir maç öncesi, iki takımın teknik direktörü de ne hakem kararları, ne kendi takımının artıları, ne de karşı takımın eksileri hakkında konuşuyor. Sadece rakip takıma ne kadar saygı duydukları, ve rakip takımın ne kadar iyi bir kadrosu olduğunu belirten demeçler vermişler. Futbol adına daha bir çok güzelliğin yaşanacağı bu maçı saat 8'de NTVSpor yayınlıyor. Keyfini çıkarın...

Ljungberg Londra'da

Seri Cin Ali'yi aratmıyor. Ljungberg Londra'yı özledi sanırım. Ama birisinin bu adama giyinmeyi öğretmesi gerek.

Ljungberg günlüğü için : http://terskademe.blogspot.com/search?q=ljungberg

Beckham Günlüğü


Berlusconi'nin özel jetiyle milano'ya gelen beckham ailesi.

20 Aralık 2008

Sam Amca

Premier Lig'de Roy Keane'den sonra kazanların kaynamaya devam edeceği belliydi, bir diğer Manchester United'lı Paul Ince'in başına patladı kabak. Keane kendisine doğru adam olup olmadığını soruyordu hergün, Blackburn yönetimi bizzat cevabı söyledi Ince'e. 177 gün takımın başında kalarak premier lig'de takımının başında en az kalan menajerlerden biri oldu Ince. Bizdeki rekorun bi arkadaşa bakıp çıkmak tadında olduğu düşünülürse pek de kötü değil tabi.

Kenny Dalglish'den sonra uyuyan Blackburn'e ivme kazandıran adam olan Souness'a Tugay'ın eşlik etmesi rüyalarımızı süslerken Big Sam buna birkaç sene daha olduğunu hatırlattı.

Ben şahsen Sam Amca'nın başarılı olabileceğini düşünüyorum. Newcastle'daki baskıyı kaldıramamış olsa da Bolton'da başardıkları Sam Allardyce'ın şu aşamada Blackburn için fena bir tercih olmadığını düşündürüyor. Ligde kalmak ilk iş, gerisi transfer döneminde Sam Amca'nın eline bakar.

Sunderland ve Ricky Sbragia

Bugün Premier Lig'de oynanan en ilginç maçta, ligin teknik direktörsüz ekibi Sunderland, Hull City deplasmanına gitti. Maçı, sürpriz bir biçimde Roy Keane'in kovulmasıyla takımı geçici olarak idare eden Ricky Sbragia yönetimindeki Sunderland 4-1 kazandı. Geçen hafta alınan 4-0'lık WBA galibiyetini de hatırlarsak, iki haftada 8 gol atmış oldu bu teknik direktörsüz takım.
Bu sonuçların ardından, Sunderland'de Ricky Sbragia'ya birkaç hafta daha şans verilmesi sürpriz olmaz. 3 hafta önceki Manchester United maçında, oynadıkları çirkin fakat aynı zamanda akıllı futbolla 1 puanın kıyısından dönmüşlerdi. Hatta bu ilginç maçı şu yazıda incelemiştik. Bu 3 haftadan anlaşılıyor ki, Ricky Sbragia kesinlikle boş bir teknik direktör değil. Kim bilir, belki Keane'in kovulması, Sunderland'in yeni efsanesiyle tanışmasını sağlamıştır...

Tam İsabet

Arjantin'de San Lorenzo'nun Tigre'yi 2-1 yendiği play-off ilk maçında San Lorenzo'lu defans oyuncusu Gastón Aguirre'nin vurduğu top doğru zamanda doğru yerde olmayan bir güvercini buldu. Hakem Saul Laverni'yi hayvancağızı kaldırırken görüyoruz. İzlemek isteyenler için olay anı aşağıdaki videoda.

Delilik

Yeşil sahalara gelmiş geçmiş en sert adam Vinnie Jones demiştik şurada. Onun yanında esamesi okunmasa da, son günlerde psikopatlığıyla adından söz ettiren birisi Thorsten Legat. 1986'da VfL Bochum'da başlayan kariyeri Werder Bremen, Eintracht Frankfurt, VfB Stuttgart derken 2001 yılında FC Schalke 04'de sonlanan bi adam kendisi. Şu aralar Witten takımı antrenörlüğü yapmakta ve bir gazetede yazılar yazmakta. Futbolculuğu döneminde genelde "(yendikleri bir maç sonrası) güzeldi güzeldi, kabus gibiydi", "şansımız 70:50" gibi demeçleriyle medyanın ilgisini çeken bir futbolcu olsa da, son dönemde gündeme gelme nedeni bunları aratmayacak düzeyde.

2007 yılında karısıyla beraberken kendilerine sataşan bir grup gence samuray kılıcı çeken Legat, sataşan gençlerden birini başından yaralamıştı. Geçtiğimiz salı günü sonuçlanan davada € 1000'luk bir meblağı ödemeye mahkum edildi.

Kılıcı olmasa da, şu adama saldırır mısınız allahaşkına?

UEFA Kupası Kuraları

Cuma günü itibariyle yoluna UEFA Kupası'ndan devam eden 32 takım birbiriyle eşleştirildi. Can Bartu'nun yine severek gerçekleştirdiği kura çekiminde, Galatasaray'ın rakibi kimseyi şaşırtmadı: Bordeaux... 2006/2007 Şampiyonlar Ligi ve 2007/2008 UEFA Kupası'nda toplam 3 kere karşı karşıya gelen bu iki ekibin maçlarında Galatasaray'ın galibiyeti bulunmuyor. Ama bu maçların hiçbirinin Ali Sami Yen'de oynanmamış olması bu istatistiği önemsiz kılıyor. İki takımın da önceki senelere göre kadrosunu güçlendirmiş olduğu da bir gerçek. Bordeaux'da Gourcuff önderliğinde Cavenaghi, Chamakh, Wendel ve Diarra gibi önemli isimler bulunuyor. Fakat Galatasaray'ın da onlardan aşağı kalır bir kadrosu yok. Bu denk güçlerin eşleşmesinde iki maçta da ev sahibi takımların üstün oyununu bekliyorum. Umarın kazanan Galatasaray olur.

Diğer eşleşmelerden en çok dikkat çekeni ise Werder-Milan arasında. Beckham'ın da katılmasıyla iyiden iyiye veteranlar takımına dönüşen Milan ile, istikrarsız Werder Bremen'in karşılaşmasında gülen taraf tamamiyle Werder'in o zamanki form durumuna bağlı. Fakat Bremen'in bu turdan galip ayrılması benim için sürpriz olmaz.
Son olarak, Kharkiv'e bir parantez açmak gerekiyor. Eğer Galatasaray ve Benfica maçlarındaki şansları sonuna kadar yanlarında olursa, kupayı pek zorlanmadan kaldırabilirler. Zira Benfica maçında, Benfica'nın kaçırdığı 2 karşı karşıya ve direkten dönen 2 topuna karşılık, Kharkiv'in 85. dakikada geliştirdiği tek bir atakla golü bulması, Galatasaraylıları ekran başında delirtmişti. Maç boyunca doğru düzgün tek bir atak geliştiremeyen Kharkiv, böylece B Grubu'nu lider tamamladı. Ertesi gün kurada Sampdoria'yı çekmeleri ise, maçlardaki şanslarının kurada yanında olmadığının bir göstergesi. O eşleşmeyi de, şüphesiz ki en çok Türk futbolseverler takip edecektir.

Final Saraçoğlu'nda. Bilet almak isteyenler şuradan şanslarını deneyebilirler.

19 Aralık 2008

16 Böyleyse 8'e Can Dayanmaz

Kura günüydü bugün Avrupa'da. Önce Şampiyonlar Ligi son 16 kuraları ardından da UEFA'nın son 32'sinin eşleşmeleri belli oldu. Şampiyonlar Ligi'nden başlayalım değerlendirmeye:

Chelsea FC (ENG) v Juventus (ITA)

Hafızılarımızda olmayan bir eşleşme. Chelsea, Scolari ile, Mourinho döneminin tam tersi şeyler yaşıyor. Ligde Stamford'da hiç kaybetmeyen bir Chelsea yaratan Mourinho'nun aksine Scolari deplasmanda beraberlik dahi almayıp sadece 1 gol yiyerek yoluna devam ediyor. Ama iç saha performansı içler acısı. Oynadıkları 3 büyük maçın 2'sini kaybedip 1'inde beraberlik alabildiler yalnızca. Sakat oyuncularının çokluğuyla konuşulan Juve, öyle bir sakatlık listesine rağmen büyük maçlardan alnının akıyla çıkarak ne kadar büyük bir kulüp olduğunu bir kez daha gösterdi. Klasik bir İtalyan temcilsi görünümünde evinde zor gol yiyen bir takım olan Juve kaptanı Del Piero'ya bir şey olmadığı sürece her maçtan galibiyet alabilecek kapasitede. Chelsea'nin son senelerde bu turlarda elenmediği gerçeği Juventus'un 3 sene sonra döndüğü Şampiyonlar Ligi'nde kendini gösterme isteği her iki maçında ne kadar zor geçeceğinin göstergesi. Gönlüm Juve'den yana. Chelsea'nin ligdeki deplasman formuna güvenip Stamford Bridge'de galibiyet alamaması, işi çok zorlaştırır. Duygusallığın da etkisiyle tahminim turu Juve'nin geçeceği yönünde.


Villarreal CF (ESP) v Panathinaikos FC (GRE)

Turnuvanın en büyük sürprizini gerçekleştirip grubunu İnter'in önünde 1. bitiren Panathinaikos oynadığı son 11 resmi maçta mağlubiyet yüzü görmezken Villareal'in son dönemlerde formsuz olduğunu söyleyebiliriz. İspanya'da sert savunma yaparak gol yememeye çalışacak olan Panathinaikos istediğini alsa bile Villareal'i evinde yenmesi kolay iş değil. Villareal küçümsemezse son yıllarda kazandığı Avrupa tecrübesiyle turu geçmeye yakın olan taraf.


Sporting Clube de Portugal (POR) v FC Bayern München (GER)

16 maçtır kaybetmeyen formda bir Bayern ve defansif gücüne güvenen Sporting'in maçları az gollü geçmeye aday. 2 sene önce gruplar aşamasında karşılaşan takımların oynadıkları iki maçta toplam 1 golün çıkmış olması da buna işaret. Geçen sezonki UEFA macerasından sonra kendini Şampiyonlar Ligi'nde göstermek isteyen Bayern ilk maçı deplasmanda oynayacak olmanın verdiği avantajıda kullanarak turu geçer gibi gözüküyor.


Club Atlético de Madrid (ESP) v FC Porto (POR)

Atletico için şanslı bir kura diyebiliriz. Bu sene son zamanlarda formda olsa da güç kaybeden Porto, Liverpool'a iki maçta da kaybetmeyen ama tecrübesiz bir Avrupa takımı olan Atletico'yu görünce karşısında çok da üzülmemiştir. Düşünülenin aksine Porto tura daha yakın.


Olympique Lyonnais (FRA) v FC Barcelona (ESP)

İkisine de yazık olur derdik eskiden eşleştiklerinde, ama bu sefer Lyon'a yazık falan olmaz. Son zamanların en kötü Lyon'u ile Pep ile kendini bulan ve inanılmaz presli futbol oynayan Barça'nın eşleşmesi çok iyi oldu bence. Lyon'un silkinmesi için iyi bir derse ihtiyacı vardı. Barça o dersi verebilecek kapasitede. Barça rahat geçer.


Real Madrid CF (ESP) v Liverpool FC (ENG)

Son yıllarda hiç eşleşmeyen iki takım. Real Madrid sakatlık sorunlarını hallederse maç zamanına kadar ya da Avrupa Kupaları'nda oynamamış müthiş topçular bulursa şansı olabilir ama bu pek mümkün değil. Liverpool'un bu turlarda vedası çok azdır Şampiyonlar Ligi'nde. Bu sene altın sene yaşamak istiyorlar. Real lige havlu atmış pozisyondayken Liverpool tam tersi ligde şampiyonluk isteyen ve Avrupa'yı çok önemsemeyecek bir havada. İstekli Liverpool Real'i geçer. Rafa karşısında Ramos'un da olmasıyla daha çok asılabilir maça.


Arsenal FC (ENG) v AS Roma (ITA)

Kabus gibi başlangıcı yavaş yavaş üstünden atan Roma, bebelerinden vazgeçmeyerek lige havlu atma aşamasına gelen Wenger'in Arsenaliyle oynayacak. Zevkli ve bol gollü geçmeye aday bir mücadele. Roma tura daha yakın.


FC Internazionale Milano (ITA) v Manchester United FC (ENG)

Bu eşleşmeyi saatlerce yazabilirim ama çok duygusal bir yazı sonunda kendimi tutamayarak Mourinho'ya edeceğim küfürleri düşünerek detaya girmiyorum. Sir Alex affetmez diyorum o kadar.

14 Aralık 2008

Fok Driblingi

"bu sadece sahip olduğum bir yetenek, rakiplerime saygısızlık olarak almak yanlış. rakiplerim beni tehdit ediyorlar. bu beni korkutmuyor, aksine motive ediyor."

the seal dribble, topu kafada sektirerek hızlı bir şekilde rakipleri geçmeye verilen addır. en bilinen uygulayıcısı birkaç sene önce bu hareketi uygularken gördüğümüz, günümüzün chievo'lu genç brezilyalı'sı kerlon.

biraz geç olacak ama geçtiğimiz haftalardaki lincoln olayına benzerliğiyle dikkatimizi çekti, paylaşalım istedik. kerlon'da ilk olarak cruzeiro'da oynarken brezilya derbisi cruzeiro - atlético mineiro maçında bu hareketiyle coelho'nun kırmızı kart görmesini sağlamış, maç sonrası atlético koçunun ağır eleştiri ve tehditlerine maruz kalmıştı. foul yapan oyuncunun topa müdahale şansı az olduğu için futbol etiğine uymadığı konuşulmuştu uzun zaman. hatta milli takım hocası dunga "takımı gerideyken yapsın da görelim" gibisinden ayıplamıştı.

seke seke gittiği videosu da aşağıda.

El Classico'nun Ardından

Hafta boyunca tüm internet spor medyasının haklı olarak tüm dikkatini çeken El Classico, Barcelona'nın 2-0 üstünlüğüyle tamamlandı. Maçın geneline baktığımızda, maçın hakkının bu skor olduğu söylenebilir. Fakat maç boyunca Barcelona gibi bir takımın oyununu bozmayı başaran, 80. dakikaya 0-0 beraberlikle giren Real Madridli oyuncuları da tebrik etmek gerekiyor.

Biraz daha detaylı incelemek gerekirse, henüz maç başlamadan gelen ilk 11'ler, iki takım arasındaki kalite farkını belli eder nitelikteydi. Özellikle hücum hatlarına bakıldığında, Barcelona'nın Messi-Henry-Eto'o üçlüsünün Madrid'in Raul-Higuain-Drenthe üçlüsüne üstünlük kuracağını tahmin etmek zor değildi.

Maç da beklenildiği gibi Barcelona'nın üstünlüğü ile başladı. Henüz maçın ilk dakikalarında Messi'yi yıldırmak amacıyla yapılan fauller, maç boyunca Real Madrid'e çok yardım etti. Zira, sezon başından beri en kötü performanslarından birini sergiledi Arjantinli yıldız. Pas atması gereken birçok yerde rakibinin üstüne gidip kaybettiği toplar, birçok Barca atağını öldürdü. Maçın son dakikasında attığı golle, bu kötü performansını az da olsa telafi etmeyi başarabildi.

Maçın ilk dakikaları Barcelona baskısıyla geçildikten sonra, Real Madrid yavaş yavaş dengeyi sağlamaya başladı. Topla oynayan taraf hala Barcelona olsa da, bu topla oynama orta sahada boş paslaşmaların ötesine geçmedi. İlk yarının sonlarına doğru, Drenthe'nin kaçırdığı net pozisyon, maçın kaderini değiştirebilirdi. Drenthe'ye de bir parantez açmak gerekiyor. Maç boyunca dengesiz bir biçimde oraya buraya koşmaktan başka bir numarasını göremedik Hollandalı'nın. Defansta da hücumda da varlık gösterememesine rağmen, kulübedeki alternatifsizlik onu 90 dakika sahada tutan önemli bir faktördü.

Yine ilk yarının sonlarına doğru, oyuna sakatlanan Sneijder'in yerine çoğu futbol severin adını ilk defa duyduğu Palanka dahil oldu. Palanka'nın, karşısında Abidal gibi güçlü ve tecrübeli bir beke karşı süratini kullanarak oldukça etkili olması dikkat çekti. Maçın son anlarına doğru Raul'la girdiği bir verkaç sonucu girdiği pozisyonu değerlendirebilse, Real Madrid taraftarının sonsuza kadar unutmayacağı bir oyuncu olabilirdi.

İkinci yarı itibariyle, Barcelona'nın oyundaki etkinliği iyiden iyiye azaldı. Topun hakimiyeti yine Barca'da olsa da, pozisyona girmekte iyiden iyiye zorlanmaya başladı Katalan ekibi. Pozisyonsuz geçen dakikalardan sonra, hakem maç Barnebeu'da oynansa çalamayacağı doğru bir penaltıyı, tereddüt etmeden verdi. Hakemin maç boyunca sergilediği muhteşem yönetim de, derbiye yakışır nitelikteydi.

Topun başına geçen Eto'o'nun penaltısını, muhteşem bir şekilde çıkaran Casillas, bu maçı en çok isteyenlerden biri olduğunu yediği golden sonraki ağlamaklı tavırlarıyla gösterecekti. Penaltıdan sonra yılmayan Barca, baskısının sonucunu bir korner golüyle aldı. Korner verildiğinde, saniyelerce ileri çıkan Puyol'u gösteren İspanyol rejisi, golden sonra şaşkınlığa yol açtı. Zira, kullanılan kornerde Puyol'un indirdiği topa Eto'o'nun dokunuşu, Barca'yı 1-0 öne geçireecekti.

Bu golün maçın sonucunu belirleyeceğini sananlar çoğunluktayken, 90+2. dakikada Messi'nin aşırtma vuruşu, Cannavaro'nun tüm cengaverce çabalarına rağmen çizgiyi geçti. Böylece, maçın sonucu ilan edilmiş oldu: 2-0.

Maç boyunca iyi mücadele eden Real Madrid, 10 dakika daha direnmeyi başaramadı. Fakat, iki takım arasındaki büyük kalite farkına rağmen, derbilerin hiçbir zaman kesin bir favorisi olmadığı kanıtlandı. Maç içindeki mücadele, paslaşmalar ve takım oyunu da, Türk futbolseverleri uzunca bir süre tok tutacakmış gibi gözüküyor...

12 Aralık 2008

Sebastian Giovinco

Geçen sene Empoli'ye kiralanan genç Giovinco bu sene bulduğu fırsatları çok iyi değerlendirerek, Juventus rotasyonunun önemli bir ismi haline geldi. Özellikle Del Piero'nun olmadığı dönemlerde daha çok sorumluluk alan genç oyuncu, yaşlanan İtalyan hücum oyuncularına da iyi bir alternatif olabilir Lippi'nin elinde. Hızı ve tekniği üst düzeyde ama sakatlanmaya çok müsait bir fiziği var. Del Piero onun için "benden daha iyi frikikçi" demiş... Arsenal kadrosuna katmayı çok istiyor, bunun için de yıllardır üzerinde uğraştıkları Bendtner'i de elden çıkarabilecekleri söyleniyor l'atomica için...

11 Aralık 2008

Gonzalo Garcia


Gonzalo_garcia.flv - Watch a funny movie here

Şampiyonlar Ligi Grup Maçları

Bu hafta içi, Şampiyonlar Ligi gruplarında 6. maçlar oynandı. 15 Eylül'de başlayan maçlar, 10 Aralık'ta son buldu. Uzaktan bakıldığında gruplardaki ilk 2'lerdeki sürpriz takım sayısı yok denecek kadar az. Grup elemeleri sonrası, gruplara teker teker göz atalım:
A Grubu

Roma 12
Chelsea 11
Bordeaux 7
Cluj 4

Roma, Chelsea, Bordeaux ve Cluj'dan oluşan grubun ilk haftalarında, Cluj'un aldığı sonuçlar uzun uzun konuşulmuştu. Hatta gruptan bile çıkabileceği söyleyenler bile olmuştu. Fakat son 4 maçta puan alamaması, Romanya takımının Avrupa defterini kapatmasını sağladı. Kalan 3'lü ise, beklendiği gibi dizildi. 2006'dan beri her sene Galatasaray'ın rakibi olmaya yemin etmiş Bordeaux, bu sezonu da boş geçmek istemediğinden 3. olarak yoluna UEFA Kupası'ndan devam edecek. Acaba kaçıncı turda eşleşecek Galatasaray ile Bordeaux?
Ligde kötü durumdaki Roma, dönüm noktası sayılabilecek olan maçta kendi evinde Chelsea'yi mağlup edince, grup birinciliğini elde etti. Tabi ki bu puan farkında, Chelsea'nin Bordeaux deplasmanında kaybettiği 2 puanın da etkisi büyük. Bu gruptan yarı final ötesine geçebilecek tek takım Chelsea'ymiş gibi gözüküyor.


B Grubu

Panathinaikos 10
Inter 8
Werder Bremen 7
Anorthosis 6

Son haftaya kadar hiçbir takımın yerinin belli olmadığı, heyacan dolu bir gruptu B Grubu. 4. torba takımı Anorthosis Famagusta, bu gruba çok büyük bir tat kattı. Son hafta işleri rast gitse, şu an Şampiyonlar Ligi'nde yoluna devam edebilirlerdi. Fakat Panathinaikos'tan aldıkları mağlubiyet, onları bir anda grup 4.lüğüne itti.
Panathinakos'a bir parantez açmak gerekiyor. Werder Bremen deplasmanından aldıkları şok galibiyet bir yana, kendi evinde puan kaybetmekten hiç hoşlanmayan Mourinho'nun takımını da Giuseppe Meazza'da mağlup etmeyi başardılar. Bu galibiyetlerden sonra grup liderliğini ele geçirmeleri sürpriz olmadı. Henk Ten Cate'yi tebrik etmek gerekiyor.
Inter ise topladığı 8 puanla grupta 2. sırada yer alıyor. Son maçında kötü futbol oynarak Werder'e mağlup olmaları, onlara grup liderliğine mal oldu. Bu mağlubiyette Avrupa defterini erken kapatmak istemeyen Werder'in hırslı oyununun da payı büyüktü şüphesiz ki.
Mourinho'nun Inter'i, bu grubun ilerleyen turlardaki tek temsilcisi olacaktır...


C Grubu

Barcelona 13
Sporting Lizbon 12
Shaktar 9
Basel 1

Uzay takımı Barcelona'nın olduğu bir grupta, birincilik için başka bir ihtimal olamazdı. Zaten, daha 5. maçtan grup liderliğini garantileyerek son maça yedek kadroyla çıkma lüksüne kavuştular. Bu karar onlara Camp Nou'da alınan bir mağlubiyete mal olsa da, Barcelona'nın bu sene kupanın en büyük adayı olduğu kesin.
Kalan takımlar; Shaktar, Basel ve Sporting Lizbon arasında da büyük bir çekişme olmadı. Daha son maçlar oynanmadan Lizbon'un 2.liği, Shaktar'ın yoluna UEFA'dan devam edeceği ve Basel'in bu kupa için yeterli kadroya sahip olmadığı anlaşılmıştı. Turnuvanın en çekişmesiz grubu sıfatını hakeden C Grubu'nun, 2008-2009 La Liga ve Şampiyonlar Ligi Şampiyonu'nu bünyesinde barındırmış olması oldukça muhtemel.


D Grubu

Liverpool 14
Atletico 12
Marseille 4
PSV 3

4. torbanın açık ara en güçlü takımı Atletico Madrid'in, uzun süre hasret kaldığı Şampiyonlar Ligi'ne dönüşü muhteşem oldu. Grubu namağlup bir şekilde 2. olarak tamamlayan Atletico'nun, Anfield'daki haksız penaltı olmasa grubu Liverpool'un önünde bitirmesi işten bile değildi.
Grubun favorisi Liverpool ise yine fazla zorlanmadan lider tamamladı grubu. Marsilya ve PSV deplasmanlarında alınan galibiyetler, bu gruba bir boy büyük olduğunu açıkça gösterdi. Bu sene uzun süre sonra ligde iyi giden Liverpool, Premier Lig şampiyonluğu kazanabilecek duruma gelmesi halinde, taraftarın da takımın da Premier Lig'i daha çok önemseyeceğini tahmin etmek zor değil.
Kalan iki takım, Marsilya ve PSV, UEFA bileti için mücadele etti. Fakat 2 sene önceki bomba kadrosundan eser kalmayan PSV, aksine sene başındaki transferlerle kadrosunu oldukça güçlendirmiş Marsilya'ya karşı direnemedi. Grubu 3 puanla son sırada tamamlayarak, senenin en kötü Şampiyonlar Ligi performanslarından birine imza attılar.
UEFA'ya giden Marsilya'nın oynayacağı bir yarı final, bana göre sürpriz olmaz. Tabi ki Gerets, atağa dayalı oyun düzenini daha makul bir hale getirirse. Ligue 1'de bile her maçta gol yiyen bir takımın Avrupa'da tutunabilmesi için, defansına çok daha dikkat etmesi gerekiyor.


E Grubu

Manchester United 10
Villareal 9
Aalborg 6
Celtic 5

Geçen senenin şampiyonu Manchester United, 6 maçta 10 puan toplayarak beklentilerin nispeten altında kaldı. Onun hemen ardından gelen Villareal ise, iki senedir La Liga'da aldığı iyi sonuçların tesadüf olmadığını göstererek, Şampiyonlar Ligi'nde yoluna devam etme şansı kazandı. Porto ayarında bir kura çektiği takdirde, çeyrek veya yarı final oynaması için bir engel yok.
Grubu sürprizini ise, Danimarka'dan gelen 4. torba takımı Aalborg yaptı. Fikstür ve saha avantajını çok iyi kullanan Aalborg, son maçında yedek kadroyla çıkmış olan Manchester United'dan Old Trafford'da 1 puanı alarak, UEFA biletini söke söke aldı. Danimarka'da topladığı 4 puan ise iklim avantajını ne kadar iyi kullandığının bir göstergesi.
Grup sonuncusu Celtic, İskoç Ligi'ndeki rekabetsiz yapıdan nasibini aldı. Ligde sadece formaları bile maçları kazanmaya yetiyor, fakat iş Şampiyonlar Ligi'ne gelince, tempo ve kaliteye ayak uydurmaları oldukça zor oluyor. Son hafta kazandıkları Villareal maçı bile, onları UEFA'ya taşımaya yetmedi.
Manchester United'ın geçen seneki başarısını tekrarlaması biraz zor görünse de, en azından bir final oynaması kimse için sürpriz olmaz.


F Grubu

Bayern Münih 14
Lyon 11
Fiorentina 6
Steaua 1

Fiorentina'nın bu grupta dengeleri değiştirebileceğini düşünenlerin sayısı hiç de az değildi. Fakat Mor Menekşeler, pek de etliye sütlüye karışmadan, grubu 6 puanla 3. sırada bitirebildi. Bayern ve Lyon beklendiği gibi ilk iki sırayı paylaştı. Son maçta, Bayern deplasmanda Lyon'u 3-2 mağlup ederek grup liderliğine de oturmuş oldu.
Galatasaray'ı eleyen cengaver Steaua ise bu lige biraz ufak geldiğini açıkça gösterdi. Bu sezonki grup aşamalarında en az puan toplayan takım oldular. 6 maçta sadece Fiorentina deplasmanında alabildikleri 1 puanla bitirdiler grubu. Yola devam etme hakkı kazanan Bayern ve Lyon'un çeyrek finalden öteye gideceklerini zannetmiyorum. Fiorentina ise kadro kalitesi olarak UEFA Kupası'na ağırlığını koyabilecek bir yapıya sahip olsa da, Avrupa'daki kötü performansı da düşündürücü bir unsur.


G Grubu

Porto 12
Arsenal 11
Dinamo Kiev 8
Fenerbahçe 2

Türkiye'yi en çok ilgilendiren bu grupta, beklentileri karşılayamayan takım Fenerbahçe oldu. Grup maçları boyunca galibiyet alamayarak 2 puanla sonuncu olan temsilcimiz, Emirates'teki beraberlik dışında kayda değer bir oyun sergileyemedi.
Soğuk iklim avantajını kullanmayı başaran takımlardan biri olan Dinamo Kiev'in, kendi evinde aldığı 4 puan UEFA biletine giden yoldaki en önemli yardımcısı oldu. UEFA'da bir iki tur sonra elenmeleri sürpriz olmayacaktır.
Porto, son maçta genç Arsenal'e karşı aldığı galibiyetle grup liderliğine oturdu. Şu anda tüm grup ikincilerinin kurada dört gözle beklediği bir takım konumundalar. Bakalım, kura avantajlarını kullanıp çeyrek finale geçebilecekler


H Grubu

Juventus 12
Real Madrid 12
Zenit 5
BATE Borisov 3

Doğu Avupa'dan iki temsilci bulunduran bir gruptu H Grubu. BATE Borisov ve Zenit, Madrid ve Juventus'u özellikle kendi sahalarında oldukça zorladılar. Bunda soğuk hava ve özellikle Zenit'in muhteşem taraftarının rolü büyüktü.
Kuralar çekildiğinde herkesin kolayca Madrid, Juve, Zenit, BATE şeklinde sıralayabileceği bu grupta, herkesin unuttuğu bir faktör vardı: Del Piero. Bu adam, tek başına grup liderini değiştirecek işler yaptı. Real Madrid ve Juventus arasında oynanan iki maçta üç gol atarak, Juventus'a grup liderliğini tek başına getirdi. Bu maçların dışında Juventus BATE Borisov'a iki maçta dört puan kaybetse de, grup liderliğini kaptırmadı.
Real Madrid teknik direktör değişikliği ve devre arasında yapılan takviyelerle kupa için iddialı konuma gelebilir. Fakat Juventus'un kadro kalitesi ve derinliği olarak bu kupayı kaldıracak kapasitesi yok. Bu sezon oynanacak bir çeyrek finali başarı kabul etmeliler.

Uçup Giden Hayaller

fenerbahçe'nin sezon başı hayallerinin sonudur bu maç, ama en azından böyle bitmemeliydi...

eksi 6 derecede oynanan maçın zorlu geçeceği herkes tarafından tahmin ediliyordu fakat bu kadar isteksiz, bu kadar çaresiz bir fenerbahçe'yi kimse beklemiyordu. en azından kendi adıma konuşursam, son maçın vereceği hırsla takımın maça asılacağını sanıyordum fakat futbolcular ne kadar yanıldığımı kanıtlamak istercesine ruhsuz bir oyun sergilediler. "şu takımda tuncay olsa sadece hırsıyla maçı alırdı" diye düşünüyorsak yönetimin kendisini sorgulaması gerek. bu noktada fenerbahçe'ye ilk yapılması gereken takviyenin takımı ateşleyecek yapıda biri olmalı bence.

maça gelirsek; aragones'in alex'le başlama tercihi bence yanlıştı. soğuk hava, kötü zemin ve zorlu rakip üçlüsüne karşı alex'i kulübede tutmak, belli bir dakikada kurtarıcı olarak oyuna sürerek oyundan biraz daha düşmüş rakiple eşit olmasını sağlamak akıllıca olabilirdi. nitekim sonradan oyuna giren ali bilgin-maldonado-ilhan parlak üçlüsü ne takımı ateşleyebildi, ne de bir katkı yapabildi. ayrıca kenarda soğuktan donmuş oyuncular neden ısındırılmaz, hala anlamış değilim.

bir parantez de maldonado ve alex'e açalım. işlemeyen bir çarkın dişlisi olduğu unutulan maldonado sezonun günah keçisi oldu. kendisini takıma getiren zico'nun ayrılması zaten moral bozucuyken üstüne gelen medyaya teslim olduğunun en büyük göstergesidir şu kırmızı kart. durup dururken hırsını dinamo kiev'li oyuncudan çıkarmasına sezon arasında ayrılmayı kafasına koyduğundan başka bir yanıt bulamıyorum ben. şahsi kanaatim alex cephesinde de durumun farklı olmadığı yönünde. hala yenilenmemiş olan ve sezon sonu bitecek olan sözleşme herkesin olduğu kadar alex'in de kafasını kurcalıyordur. sezon başından beri hem türkiye super lig, hem de şampiyonlar liginde kafasına silah dayanıp maça çıkarıldığı izlenimini veriyor. zico ayrılığının mağdurlarından o da.

son bir parantez de maçın spikeri ertem şener'e. asatiani'nin sarı kart gördüğü saniyeleri susarak geçirmeyi tercih eden, ardından mikhalik'in kart gördüğü pozisyonu "maçın ilk kartı çıkıyor" şeklinde sunup maç boyu düzeltme yapmayan, ikinci yarı sağ kanatta ghioane'nin taca çıkarken çok şık bir şekilde kayarak yetişip aldığı pozisyonu "ayağı kayıyor" saflığında sunan spikerleri istemiyorum, istemiyoruz.


bu kadroya son bir kez bakın. omzuna şampiyonlar ligi apoletini bir daha takamayacak olanlar olabilir!

10 Aralık 2008

Marko Marin


Alman ırkından sık sık yetenekli futbolcular çıkmaz. Sanki hepsi aynı futbolcudur ama saçlarının, gözlerinin rengi farklıdır. Marko Marin ise tanıdığımız alışılagelmiş Almanlar'dan değil (zaten Alman değil). Ama gelecek on yıl içinde Alman milli takımının en önemli ismi olacağı kesin.Ona hiçbir zaman "Alman Panzeri" diyemeyeceğiz çünkü pek ufak tefek. Lakin Münih 20 milyonu gözden çıkarmış onun için.

Speedy Ramos

real madrid schuster'i kovarak özüne dönüş yaşadı, takımı bir ispanyola emanet etti. ramos'un gelmesi pek de sürpriz olmadı desek yeridir, zira -dönem ortasında bile değiliz- real madrid kalitesine uyacak bir hoca bulmak kolay değil. boştaki kişi de real madrid'e yakınlığıyla bilinen marca gazetesinin 2006-07 yılın en iyi hocası olarak gösterdiği ramos olunca atlamamak olmaz. transfer 3 saat içinde sonuca ulaştı fakat kim kimi bağladı belli değil. hemen belirtelim, kontrat 6 aylık ve önümüzdeki sezon için opsiyonu var.

ayağının tozuyla bir şampiyonlar ligi maçına çıkacak ramos.

***

arshavin dedik, iyi futbolcu dedi.

***

sakatlar dedik. doktorların suçu yok, kovmayacağım dedi.

***

barça maçı dedik, her maça almak için çıkacağız dedi.

***

not : ramos'la yapılan resmi röportajı farklı bir dille sunduk. orjinal metne burdan ulaşabilirsiniz.