29 Ekim 2008

Darren Fletcher

Manchester altyapısından üst takıma çıkıp, en dikkat çekmeden işini yapan isimlerinden biri Darren Barr Fletcher. Manchester United'daki 7.sezonunu geçiren İskoç 24 yaşına geldi ve bu sezon en formda yılını yaşayacağa benziyor. Kısıtlı yetenekleri ve futbola pek yakışmayan duruşuyla, büyük yerden vatandaşı Sir Alex Ferguson'dan torpilli olduğu söylendi durdu yıllarca. Atlanılan nokta ise Ferguson'un başarısındaki temel sırlarından birinin takım iskeleti olduğu. Gary Neville, Wes Brown, Darren Fletcher gibi isimlerin Manchester United dışındaki herhangi bir büyük takımda oynamaları zor gözükürken Ferguson için bu oyuncular bazen kilit adama bile dönüşebiliyorlar. Fergie'nin yaptığı son açıklama da buna bir örnek. Ferguson ne Ronaldo'nun takımda kalmasının ne de Berbatov gibi bir yıldızın takıma katılmasının sezonun en iyi imzası olduğunu söylüyor. Onun için en büyük imza Darren Fletcher'ın kontratını uzatması. Onu ayrılıp kolay yolu seçmediği Scholes, Anderson ve Owen ile rekabete girmeyi seçtiği için takdir ediyor. Bu özelliğinin onu tam bir Unitedlı yaptığını söylüyor Sir.
Fletcher belki Beckham'dan yakışıklı değil, belki onun gibi uzun top atamayacak hiç bir zaman ama onu anlayan biri var başında. Bu sezon üstüne düşenin dışında kritik goller attı ve belki de bu sezonu bu attıklarıyla kapatacak ama Fergie kaldığı sürece onun Old Trafford macerası hiç bitmeyeceğe benziyor. En az 4 senesi var Fergie'nin, yaş olur 28 Fletcher döner eve, doğduğu yerde top oynamadan bırakmak da yakışmaz zaten ona...

FIFPro Ödülleri

fifpro 1965 yılında kurulmuş bir uluslararası futbolcular birliği. 1995 yılında bosman kuralının hayatımıza girmesiyle fifa ve uefa'nın da resmi olarak futbolcuların temsilcisi olarak tanıdığı fifpro, şuan 42 üye ülkeye sahip büyük bir birlik.

fifpro aynı zamanda "fifpro yılın 11'i" ve "fifpro yılın"ne de ev sahipliği yapmakta. 2006-2007 sezonunda yılın 11'i ödülünü

-----------------Buffon-----------------
---Nesta--Cannavaro--Terry--Puyol---
--C. Ronaldo--Kakà--Gerrard--Messi--
---------Drogba----Ronaldinho
---------

takımı almıştı. bu kadrodan kaka ise yılın futbolcusu seçilmişti.

sizlere erişemediğimiz günlerde açıklanan aday listesi şu şekildeydi :

Kaleci: Artur Boruc (Poland/ Celtic), Gianluigi Buffon (Italy/ Juventus), Iker Casillas (Spain/ Real Madrid), Petr Cech (Czech Republic/ Chelsea), Edwin van der Sar (Holland/ Manchester United)

Defans: Daniel Alves (Brazil/ Sevilla), José Bosingwa (Portugal/ FC Porto), Fabio Cannavaro (Italy/ Real Madrid), Ricardo Carvalho (Portugal/ Chelsea), Gaël Clichy (France, Arsenal), Ashley Cole (England/ Chelsea), Patrice Evra (France/ Manchester United), Rio Ferdinand (England/ Manchester United), Philipp Lahm (Germany/ Bayern Munich), Ferreira Lucio (Brazil/Bayern Munich), Paolo Maldini (Italy/ AC Milan), Alessandro Nesta (Italy/ AC Milan), Képler Laveran Lima Ferreira ‘Pepe’ (Portugal/ Real Madrid), Carles Puyol (Spain/ Barcelona), Sergio Ramos (Spain/ Real Madrid), John Terry (England/ Chelsea), Nemanja Vidic (Serbia/ Manchester United), Gianluca Zambrotta (Italy/ Barcelona), Javier Zanetti (Argentina/ Inter), Yuri Zhirkov (Russia/ CSKA Moscow).

Orta Saha: Anderson Deco (Portugal/ Barcelona), Michael Ballack (Germany/ Chelsea), Mickaël Essien (Ghana/ Chelsea), Gennaro Gattuso (Italy/ AC Milan), Cesc Fabregas (Spain/ Arsenal), Steven Gerrard (England/ Liverpool), Andrès Iniesta (Spain/ Barcelona), Ricardo Kaká (Brazil/ AC Milan), Frank Lampard (England/ Chelsea), Javier Mascherano (Argentina/ Liverpool), Andrea Pirlo (Italy/ AC Milan), Franck Ribery (France/ Bayern Munich), Marcos Senna (Spain/ Villareal), Wesley Sneijder (Holland/ Real Madrid), Xavi (Spain/ Barcelona).

Forvet: Andrei Arshavin (Russia/ Zenit St Petersburg), Dimitar Berbatov (Bulgaria/ Tottenham Hotspur), Didier Drogba (Ivory Coast/ Chelsea), Samuel Eto’o (Cameroon/ Barcelona), Thierry Henry (France/ Barcelona), Zlatan Ibrahimovic (Sweden/ Inter), Lionel Messi (Argentina/ Barcelona), Ruud van Nistelrooy (Holland/ Real Madrid), Ronaldinho (Brazil/ Barcelona), Cristiano Ronaldo (Portugal/ Manchester United), Wayne Rooney (England/ Manchester United), Carlos Tévez (Argentina/ Manchester United), Luca Toni (Italy/ Bayern Munich), Fernando Torres (Spain/ Liverpool), David Villa (Spain/ Valencia).

bir önceki senenin yılın en iyi oyuncusu ödülünü kazanan kaka, herkes gibi kendisinin de favorisinin cristiano ronaldo olduğunu açıkça söylüyor, hatta oy kullanırken ters kademe kameralarına şu şekilde yakalanıyordu :


fifpro ödülleri 2 gün önce açıklandı ve kaka'nın da öngördüğü üzere yılın en iyi oyuncusu ödülünü cristiano ronaldo aldı. bu sene 4-3-3 taktiğinden açıklanan takım şu şekilde oluştu :

------------------Iker Casillas---------------------
--S.Ramos--R.Ferdinand--J.Terry--C.Puyol------
-----Xavi-------S.Gerrard-------Kaká------------
---------Messi---F.Torres---C.Ronaldo----------


kadroya ilk bakışta sol beke konulan puyol dikkat çekiyor, bu mevkinin kötü yıllarından birisi olarak kayda geçiyor 2007-2008 sezonu. belki kanat oyuncularına haksızlık yapılmayarak 4-4-2 taktiğinde çıkacak bir takım daha adil olabilirdi fakat onun haricinde kadro pek itiraz edilecek cinste değil...

Arjantin'e Yeni Kan

blogger engellemesiyle sizlere erişemediğimiz dönemde ilginç gelişmeler oldu futbol dünyasında. bunu telafi etmek için hızlı bir giriş yapalım :

şili'ye 1973'den beri ilk defa geçtiğimiz hafta 1-0'la kaybettikten sonra arjantin teknik direktörü alfio basile istifa etmişti. o günden beri pek çok spekülasyon oldu yeni teknik direktör hakkında. bu spekülasyonların en güçlülerinden birisi, dün arjantin futbol federasyonu başkanı julio grondon ile görüşen maradona, nam-ı diğer aziz diego. sırayla 94 ve 95 yıllarında, deportivo mandiyu ile 2 aylık ve racing club ile 4 aylık teknik direktörlük maceraları bulunan maradona'ya destek büyük olsa da itiraz edenler yok değil. 1986 dünya kupasından takım arkadaşı jorge valdano, maradona'ya büyük saygı duyduğunu fakat teknik direktörlük altyapı ve tecrübesine sahip olmadığı için diego'nın milli takımın başına geçmesinin büyük risk olduğunu söyledi.

maradona'nın bu yarışta altettiği diğer adaylar ise geçtiğimiz ağustos'ta arjantin U-23'te olimpiyat altın madalyası kazandıran san lorenzo teknik direktörü miguel angel russo ve sergio batista ile river teknik direktörü diego simeone ve eski boca teknik direktörü carlos bianchi idi.

diğer adayların antrenörlük kariyerlerine bakınca maradona'nın şansı yok gibi görünüyordu fakat arjantin futbol federasyonu yöneticisi noray nakis'in "maradona'yı milli takımın başında görmek isterim" açıklaması ve diego'nun federasyon başkanıyla olan görüşmesi onu arjantin milli takımının başında göreceğimizin işaretleriydi. ne kadar dayanacağı ise şimdiden bahis konusu, bahis şirketi betsson, "maradona 2010 dünya kupası'na kadar milli takımın başında kalacak mı?" sorusunda evet'e 2.10, hayır'a ise 1.70 veriyor.

siz ne dersiniz?

28 Ekim 2008

Moggi Geri Dönmek İstiyor!

2006'daki şike skandalından sonra, kimse bir daha Luciano Moggi'nin adını futbolla yanyana göreceğini düşünmüyordu, Moggi hariç tabii ki. Moggi dün kazandığı bir davadan sonra, gaza gelip futbola geri dönüşün planlarını yapmaya başlamış. Her ne kadar herhangi bir İtalyan kulübünde 'resmî' olarak görev yapması yasak. Fakat 'resmî' kelimesini Moggi'nin pek önemsemediğini düşünürsek, 'şike kralı'nın Juventus'a yeni maçlar kazandırmaya başlaması muhtemel.
Eğer bu geri dönüş gerçekleşecekse, Moggi'nin bunu hemen yapması lazım. Zira bu kadar eksik ve formsuz bir Juventus'un şu anda Moggi ve Buffon'dan daha fazla ihtiyaç duyduğu bir isim yok...

Adriano, Yapma!

Birkaç sezon önce, boğa fizikli bir Brezilyalı, Inter formasıyla fırtına gibi esiyordu. Frikikten, kafayla, ayakla, voleyle onlarca gol izletti bize. Herkes, yeni bir yıldızın, belki de dünyanın en iyi oyuncusunun gümbür gümbür geldiğini düşünüyordu. İşte tam o anda, oyuncu karakterinin ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı. Bu Brezilyalı'yı, gereksiz siniri ve alkol bağımlılığı bitme noktasına getirdi. Bunun sonucunda, geçen sezonun büyük bir kısmını Sao Paolo'da kirada geçirdi.
Bu sene Mourinho'nun gelişi, onun için de yepyeni bir başlangıçtı. Geçmişini ve kötü huylarını geride bırakabilirse, Mourinho'nun ona yeni bir şans vereceğini, ve bu şansı kötü kullanırsa futbol kariyerinde büyük bir düşüş yaşayacağının da farkındaydı, farkında olmalıydı. Nitekim haftasonu oynanan Genoa maçına kadar, Adriano kendisine verilen şansı kötüye kullanmadı. Sorumluluk aldı, goller attı, takımına yardımcı oldu. Bir yeniden doğuşa tanık olduğumuzu düşünenlerin sayısı oldukça fazlaydı. Fakat Genoa maçından sonraki gün, Adriano, hemşehrisi Ronaldinho ile birlikte gecenin köründe bir gece klübünden çıkarken yakalandı.

Genoa maçındaki kötü performansının üstüne bu davranışı, medyada Mourinho'nun onu sonraki maçlarda ilk 11'e sokmayacağı dedikodularına yol açtı, ki Mourinho'nun gözünden bir kere düştün mü, bir daha o yerini kazanmanın ne kadar zor olduğunu defalarca gördük.
Fiziği ve tekniği ile, belki de bu jenerasyonun sayılı oyuncularından biri olabilecek bir potansiyele sahipken, bunu bu kadar kötüye kullanmak gerçekten zor. Adriano, son şansını mı tepti, yoksa bu sefer gerçek bir tövbe edip kendini futbola mı adayacak, göreceğiz...

Tony Adams Portsmouth'ta

Portsmouth'ta Harry Redknapp'tan boşalan teknik direktörlük koltuğuna oyunculuk kariyerinde Arsenal'den hatırladığımız Tony Adams getirildi. Başkan Peter Storrie, "Bu konuda biraz zaman istediğimizi söylemiştim, ama Pazar günü Tony ile yaptığımız sohbet beni ikna etti. Hem yönetim, hem de taraftar takımın başına onun gelmesini çok istiyordu." demiş.
Bu açıklamalara paralel olarak da, Tony Adams da ne kadar mutlu olduğunu, Redknapp'ın izinden gitmenin ne kadar zor olduğunu anlatan bir demeç vermiş basına. Bu demecin şöyle bir kısmı var ki, bana oldukça eğlenceli geldi: "Dün akşam bana birkaç tavsiye vermesi için Arsene Wenger'i aradım. Bana 'Kurtlar Sofrası'na hoşgeldin.' dedi."

Bu sene birçok alanda umduğumuzdan daha farklı bir Premier Lig buluyoruz. Sportif anlamda Hull City'nin başarısı, Liverpool'un istikrarlı bir takım haline gelmesi, Tottenham'ın çöküşü gibi olaylar, beklediğimizden farklı bir Premier Lig izleyeceğimizi Ayrıca daha 9. haftada bu kadar çok teknik direktör değişikliği, Ada'da alışılmadık bir olay. Umalım ki, sezon bitiminde de ne kadar güzel ve değişik bir lig izlediğimizi konuşuruz.

Kümeye?

Fotoğraflarla Haftasonu

Tottenham 2 - 0 Bolton

Lazio 0 - 1 Napoli

Chelsea 0 - 1 Liverpool

Hoffenheim 3 - 0 Hamburg

Dortmund 1 - 1 Hertha Berlin

26 Ekim 2008

Form Is Temporary, Class Is Permanent

Chelsea'nin orta düzey bir kulüpten bugün ulaştığı yere gelişini anlatmak değil niyetim. Tarih 21.02.2004, yer Stamford Bridge... Claudio Ranieri yönetimindeki Chelsea, Arsenal'e 2-1 mağlup oluyor. Chelsea o sezonu 2.likle bitiriyor. Ranieri gidiyor Mourinho geliyor. Mourinho baştayken Premier Lig'de Chelsea deplasmanı en fazla 1 puan anlamını taşıyor. Avram Grant'la bile kaybetmiyor evinde Chelsea. Evlerindeki son mağlubiyetten bugüne geçen zaman 4,5 yılı geçiyor 86 maçlık bir seri devam ediyor. O gün bugün oluyor. Chelsea 86 maç sonra Stamford Bridge'de kaybediyor. Chelsea'ye karşı ilk günden beri büyük antipati duyan ben bu mağlubiyetle aldığım zevkten maç hakkında yazamıyorum yazıyı, Chelsea'nin ligde evinde kaybettiğini de gördüm ya diyorum bu bana yeter. Kaptan Gerrard ve tüm arkadaşlarına burdan sonsuz teşekkürler...

Ramos Gider Harry Gelir

2 ayrı dönemde toplam 5 senelik Porstmouth macerası sona erdi Redknapp'ın. 100 yıllık mazisi olan ve bu süreçte Avrupa yüzü göremeyen Porstmouth, geçen sezon aldığı FA Cup'la bu sezon Uefa Kupasına katılmaya hak kazanmış ve Redknapp önderliğinde gruplara kalma başarısını da göstermişti. Bu ayrılma kesinlikle kulüp tarafından istenmedi tabii ki.Tottenham'ın yüksek tazminat bedelli teklifine rağmen Harry'i takımda tutmak için çok uğraştılar ama kararlığıyla tanılan Redknapp, vermişti bir kere kararını. Juande Ramos'a fazla sabredildiğini düşünüyordum ama Bolton maçından bir gün önce kovulacağıda aklımın ucundan geçmezdi. La Liga'da sıkıntı yaşayan her kulüp için adı geçer artık Ramos'un. Benim aklıma gelen ise zor günler yaşayan ve olası bir Villareal mağlubiyetinde hoca değişikliği yapmasını beklediğim Atletico Madrid. Hücüm futbolu delisi Ramos için Kun bulunmaz bir nimet. Harry Redknapp'ı büyük takımlara karşı oynattığı silik ve ezik futbol nedeniyle çok eleştirirdim. Porstmouth'ta yaptığını Tottenham'da da devam ettirecek mi yoksa takımın karakteristik yapısı nedeniyle maçlara öyle çıktığını, yeri gelirse Chelsea'den de puan alınabilceğini anlayabilecek mi? Göreceğiz...

Kaldığımız Yerden

24 Ekim cuma günü, bloguma erişmeyi başaramadım. Blogger.com yasaklanmıştı. Bizim için 2 aylık, başka bloglar için kim bilir kaç yıllık emekler, tek bir kararla çöpe atılmıştı. O gün, tüm blog yazarları, derin bir hayal kırıklığı, öfke ve hüzün içerisindeydi. Nasıl bir zihniyet böyle bir karar alabilirdi, ve bu kararların bir sonu olacak mıydı?
Sonrasında yavaş yavaş engelleri aşma yolları çıktı ortaya. KTunnel gibi siteler zaten herkesin bilgisi dahilinde olan sitelerle, bu işler kolaylıkla halledilebiliyordu. Fakat asıl soru şuydu: Bu yasağa ve ziyaretçi sayısının neredeyse 0'a inmesine rağmen, blogu güncellemeye devam edecek miydik, yoksa sansüre karşı pes mi edecektik?
Terskademe olarak 26 Ekim'den itibaren, sitemizi hiçbir şey olmamışçasına güncellemeye devam ediyoruz. Bunu, sansüre karşı verilebilecek en büyük savaş olarak görüyor, ve sizden KTunnel ve daha birçok çeşitli yöntemle sitemize ve tüm bloglara erişmenizi rica ediyoruz.

23 Ekim 2008

diego tristan

the hammers'ın udinese'li forvet david di michele ve toulouse'lu defans herita ilunga'dan sonra son transferi tristan oldu. aylardır boştaydı, "daha fazla kazanabileceğim teklifler oldu fakat ben üst düzey başarı istiyorum" diyor. bence de iyi bir seçim onun açısından. ama daha önemlisi, west ham açısından iyi bir seçim olacak mı?

mls-barca ortaklığı

2011 yılında 2 takımın ekleneceği amerikan futbol ligi mls'ye talep büyük. şuanda 14 takımlı ligi 18 takıma çıkartmak istiyor mls yönetimi. biri seattle diğeri philadelphia'dan katılacak iki takım duyuruldu. bolivya'nın fc bolivar takımının da sahibi olan marcelo claure ile sahil şehri miami'den ortak bir takım çıkartmak için başvurusunu yapmış barcelona. başkan laporta "109 yıllık tarihi olan kulübümüz için oldukça önemli bir olay" diyerek duruma verdiği önemi gösterdi. amerika barcelona için büyük bir pazar ve buradan pay kapma peşindeler. teklifin kapsamı kabaca şu şekilde :

- genç takım kampları ve futbol akademileri
- antrenman sahaları ve rehabilitasyon merkezleri
- uluslararası maçlar

miami 1998-2001 yılları arasında miami fusion adında bir takıma sahipti fakat mls'nin 10 takıma düşürülmesi sonucu tampa bay mutiny ile beraber kontratları sonlandırılmıştı.

talep büyük demiştim, tabi ki tek aday claure-barcelona ortaklığı değil. aslında diğer 6 teklifte de tanıdık isimlere rastlamak mümkün. atlanta, portland, st louis, ottawa, montreal ve vancouver şehirlerini baz alan tekliflere bir göz atalım :

amerikan hokey ligi nhl'de montreal canadiens adında bir takıma sahip olan ve aynı zamanda liverpool fc'nin ortaklarından george gillett, montreal teklifinin sahibi. yine nhl takımlarından atlanta falcons'un sahibi arthur blank, georgia eyaletinin başkenti atlanta'ya teklif yapan isim. fakat en ilginci vancouver teklifi. nba yıldızı steve nash, işadamı greg kerfoot'la ortak olarak teklifini sunmuş durumda.

claure-barcelona ortaklığı, katılacak takımların 2010'a kaydırılmasını istediği biliniyor. barcelona mottosu olan "bir kulüpten fazla (mes que en club/more than a club)" idealini gerçekleştirmeye oldukça yakın.

Fotoğraflarla Şampiyonlar Ligi 3. Hafta - Maç Günü #2

Bordeaux 1 - 0 CFR Cluj

Chelsea 1 - 0 Roma

Inter 1 - 0 Anorthosis

Panathinaikos 2 - 2 Werder Bremen

Basel 0 - 5 Barcelona

Shaktar Donetsk 0 - 1 Sporting Lizbon

Atletico Madrid 1 - 1 Liverpool

PSV Eindhoven 2 - 0 Marseille

Galatasaray - Olympiakos Sonuçları



Fatih Terim'le Devam

milli takım fatih terim'le olan sözleşmesini 2012'ye kadar uzattı. terim bu anlaşmadan yıllık 3 milyon 120 bin ytl alacak. bütün spor yazarlarına bıyıksız günler dileriz.

22 Ekim 2008

Şampiyonlar Ligi 3. Hafta - Maç Günü #1

8 maçta 36 gol... Maç başına 4.5 gol... Dünkü maçları anlatmaya yetiyor bu istatistik. Çok uzun süredir bir maç gününde bu kadar gol bir arada görülmemişti. Bu istatistiğin önemini anlatmak için, Şampiyonlar Ligi'nin 2. haftasında toplam 39 gol atıldığını hatırlatayım. Maçların sonuçlarına baktığımızda, genellikle favori takımların kaybetmediği, sürprizi az bir maç günüydü dün.

Villareal kendi sahasında Aalborg'u 6-3 (!), Manchester United ise Celtic'i 3-0 yendi. Berbatov bu maçta attığı iki golle birlikte, toplamda 4 golle Şampiyonlar Ligi'nde gol krallığına oturdu. Fergie'nin bir başka transferi de, uyum sorunu falan demeden gollerine başladı.

Bayern Münih, sonunda rahat bir nefes alarak kendi evinde Fiorentina'yı 3-0 yenerken, Steaua Bükreş, kendi evinde Lyon'a 5-3 mağlup oldu. Bu skorun ardından, Galatasaray'ı kupa dışına iten takımın teknik direktörü Marius Lăcătuş, başkanın büyük baskısıyla görevinden istifa etti. İstifasından sonra yaptığı açıklamada: "Benim adıma güzel bir seneydi, fakat daha iyi olabilirdi. Maalesef, daha iyi bir performans gösteremedim. İşlerin daha iyiye gideceğine inanmadığımdan ayrılma kararı aldım. Oyuncuların baskı altında kalmasındansa, işi bırakmayı tercih ediyorum". Bu açıklama bile, komşuda işlerin bizimkinden pek farklı olmadığını kanıtlıyor. Steaua gibi bir takımı vasat bir kadroyla Şampiyonlar Ligi'ne götürmeyi başaran teknik direktör bile, kendini rahat hissedemiyor.

C Grubu'nda ise Saraçoğlu'nda oynanan maçta Arsenal, Fenerbahçe'ye karşı rahat bir galibiyet aldı. Fenerbahçe'nin dünkü oyunu, bana 2-3 sene önceki Avrupa tecrübesi kısıtlı Fenerbahçe'yi hatırlattı. Rakibini durduramayan, oyun kuramayan ve taraftar baskısını kullanamayan Fenerbahçe, 'Arsenal makinası'na karşı koyamadı. Grubun diğer maçında Porto, kendi sahasında Dinamo Kiev'e 1-0 mağlup olarak, geçen seneki Porto'dan ne kadar uzak olduğunu tüm futbolseverlere açık bir dille anlattı.

Geçen senenin yükselen ekibi Zenit ile Juventus karşısında puan almayı başaran BATE Borisov'un karşılaştığı maç, 1-1 berabere bitti. Bana göre gecenin tek sürpriz sonucu olarak nitelendirilebilecek maçta, Zenit'in golünü Fatih Tekke attı. Juventus ve Real Madrid arasında oynanan karşılaşmada ise, Juventus, tüm tahminleri yanıltarak Real Madrid'i 2-1 yendi. Tüm eksiklere ve kötü gidişe rağmen alınan bu galibiyet, futbolcular ve teknik direktör adına büyük bir önem taşıyor.
Bu gece Star TV Atletico Madrid-Liverpool maçını, CNN Türk ise Basel-Barcelona maçını naklen yayınlıyor. Özellikle Atletico-Liverpool maçı, her ne kadar Torres oynamasa da, gecenin en zevkli maçı olmaya aday. Uzun süre sonra, Star'ın bu kadar isabetli bir maç seçimi yaptığını görüyorum. Ayrıca ne olursa olsun CNN Türk'ün ikinci bir maçı alternatif olarak aynı anda yayınlaması, hep eleştirilen Star'ın, olumlu bir hamlesi olarak göze çarpıyor.
Dünkü kadar bol gollü ve bol mücadeleli bir Şampiyonlar Ligi günü dileğiyle...

Beckham Milan'da

Bugün Milan başkan yardımcısı Adriano Galliani, David Beckham'ın 2009'un Ocak ayından sezon sonuna kadar AC Milan'da kiralık olarak forma giyeceğini açıkladı. 2008/2009 sezonunun sonunda kiralık sözleşmesi bitecek olan Beckham'ın bonservisinin alınacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Bu transferi önce Beckham açısından değerlendirelim. Daha bir ay önce verdiği röportajda, Amerika'dan kesinlikle ayrılmak istemediğini, ve bu ülkede futbolun gelişmesinde pay sahibi olmaktan büyük bir mutluluk duyduğunu belirtmişti İngiliz futbolcu. Ama görünen o ki, Kaka ve Ronaldinho gibi oyuncularla Avrupa'nın en büyük kupalarına aday olmak, 'Amerika'da futbolu geliştirmek' kutsal amacından daha çekici geldi Beckham'a. Ayrıca İngiliz Milli Takımı için daha görünen bir ligde oynaması ve 2010 Dünya Kupası ile şansını son kez denemek istemesinin de bunda payı büyüktür.

Gelelim Milan cephesine... Ligler başlamadan önce Milan kadrosunun yaş ortalaması ile ilgili şöyle bir yazı yayınlamıştım blogda. İlk 11'inin yaş ortalaması 30'un üzerinde olan bir takımdan, özellikle küçük ve nispeten önemsiz maçlarda başarı beklemenin anlamsızlığından söz etmiştim. Bugüne kadar Milan bu düşüncemi doğrular nitelikte sonuçlar aldı. Cagliari ve Bologna gibi zayıf takımlara sürpriz puanlar kaybederken, en büyük rakiplerinden Inter'i 1-0 ile geçti.
Bu kadro yapısının üstüne, Ocak ayında ateşleyici transfer olarak 33 yaşında, Şampiyonlar Ligi, Premier Lig ve La Liga şampiyonlukları tatmış bir oyuncuyu almak, gerçekten anlam veremediğim bir transfer hamlesi oldu. Özellikle Galliani'nin bu konudaki açıklaması, işleri daha anlaşılmaz hale getiriyor:
"Stadınızı, ancak Beckham gibi süperstarlarla doldurabilirsiniz. Günümüz futbolu sadece teknik ve taktikten ibaret değil. Dolu stadlar ve sponsorluk anlaşmaları da önemli. Pazar günkü maçta stadımızdaki 65.000 kişiyi hiçbir takım mağlup edemezdi." diyor Milan'ın başkan yardımcısı. Ayrıca BeckhamKaka ve Ronaldinho gibi yıldızlarla izlemenin çok heyecan verici olacağını belirtiyor.

Milan, yıllar öncesinin 'Los Galacticos' Real Madrid'inin biraz daha yaşlısını tekrar kurmaya çalışıyor, ve yönetim kurulunun üst kademelerinden yapılan açıklamalara göre de bunun başarıyı getireceğine yürekten inanıyorlar. Benim görüşüm, Milan'ın bundan daha yanlış bir transfer hamlesi yapamayacağı yönünde. Kupalara doymuş 'Kaka, Beckham ve Ronaldinho' üçlüsünün önderliğindeki Milan'ın, UEFA Kupası'ndaki hırslı ve her maça yüreğini koyan takımlar karşısında neler yapacağı merak konusu. Serie A'da ise, hala en başta söylediğim gibi, Inter'in ipi göğüsleyeceğini düşünüyorum. Bu düşünce anlayışı ile, Milan'ın birkaç sene sonra bulunacağı noktayı da merak ediyorum...