30 Eylül 2008

Şampiyonlar Ligi 2. Hafta - Maç Günü #1

Şampiyonlar Ligi 2. haftasının ilk 8 maçı bugün oynandı. Star TV güne 19:30'daki Zenit - Real Madrid maçını vererek başladı. 30. dakikasından itibaren seyredebildiğim maç son derece keyifliydi. 2-1 Real Madrid üstünlüğüne rağmen, maçın Zenit'in hakkı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Son dakikada Danny'nin kaçırdığı ve daha aklıma gelmeyen onlarca pozisyonu var Zenit'in. Real Madrid ise ikinci yarı boyunca tehlikeli bir atak geliştiremedi. UEFA istatistiklerine göre maç boyunca kaleye toplam 29 şut çekildi.

Gecenin devamında ise "tüm Türkiye'yi ekran başına kilitleyen" bir maç vardı: Fenerbahçe - Dinamo Kiev. Bu maçla birlikte anladık ki, Fenerbahçe geçen seneki gibi "Ligi salla, Avrupa'ya bak" tavrını takınmaktan bile aciz. Maç boyunca geliştirdiği tehlike sayısı çok az. Maç boyunca kaleye çekilen şut sayısı 2, bunların 2'si de Fenerbahçe'den. Adeta futbolseverlerin 2 saat önce izlediği futbol ziyafetini unutturmak için oynandı maç. Fenerbahçe taraftarlarının bile doğru düzgün heyecanlandığını sanmıyorum maç boyunca.
Gecenin diğer maçlarında ise ilginç sonuçlar ortaya çıktı. Şüphesiz ki en ilginci averaj takımı olacağı tahmin edilen BATE Borisov'un, Juventus'a karşı aldığı 2-2 beraberlikti. Maçın başlarında 2 farklı üstünlüğü yakalayan Belarus ekibi, sonrasında Juventus'un tecrübesine karşı koyamadı.
Klinsmann'ın Bayern Münih'i, Lyon'la kendi sahasında 1-1 berabere kaldı. Klinsmann bataklıkta çırpınan bir adam gibi. Hala kendini kurtaracak hamleyi yapamadı, çırpındıkça batıyor. Bana göre tamamen batmasına birkaç gün kaldı.

Diğer maçlarda ise bana göre sürpriz bir sonuç alınmadı. Arsenal'in Porto'yu dörtlemesi, Dragao'daki Fenerbahçe maçından beri beklediğim bir şeydi. O derece temposuz bir oyunun ve kötü bir defansın Emirates'te dayanması mümkün değildi.

Toplu Sonuçlar
Aalborg 0 - 3 Manchester United
Villareal 1 - 0 Celtic

Bayern Münih 1 - 1 Lyon
Fiorentina 0 - 0 Steaua

Fenerbahçe 0 - 0 Dinamo Kiev
Arsenal 4 - 0 Porto

Zenit 1 - 2 Real Madrid
BATE Borisov 2 - 2 Juventus

Google ve Futbol

Google Trends diye bir site var. Yazdığınız kelimenin son yıllarda Google'da ne kadar aratıldığını grafik olarak gösteriyor. Birden çok kelime girip karşılaştırma yapmak da mümkün. Biraz kurcalama sonunda şöyle sonuçlar çıktı:

Galatasaray - Fenerbahçe - Beşiktaş

En çok aratılan Galatasaray, sonra Fenerbahçe onun ardından da Beşiktaş geliyor. Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi çeyrek finalini oynadığı günlerde arama sonuçlarında da bir artış göze çarpıyor.

Pele - Maradona


Gerçek hayattaki gibi, Pele istikrarlı bir grafik çiziyor, Maradona ise bazen göklerde, bazen yerlerde...

Cristiano Ronaldo - Ronaldinho


Manchester'a transferi dışında 2006'ya kadar Ronaldinho'nun daha çok aratıldığını görüyoruz. 2006'dan sonra yavaş yavaş Ronaldinho'nun düşüşüyle, Cristiano Ronaldo hakimiyeti ele alıyor.

Devamı Gelecek...

29 Eylül 2008

Mauro Zárate

Serie A'ya bu sezon değişik bir hava katacağını düşündüğüm iki takım vardı. Biri Lazio diğeri de Napoli... 5.hafta onları ilk 2 de görünce iyi futbolun hakkını aldığı düşüncesiyle sevindim. Napoli de Lazio da ayrı bir post konusu olur ama Lazio'daki bu büyük değişimin en büyük sebebi olan Mauro Zárate'ye bu post.
Geçen sezonunun ortasında Birmingham City'ye geldiğinde tanımıştık onu. Katar'dan Premier Lig'e gelen bir Arjantinli dikkat çekiciydi tabi. Oynadığı kısa sürede her ne kadar takımın alt lige gitmesini engelleyemesede kalitesini belli etti Zarate. Transfer piyasasında adı Lazio'yla anıldığında Pandev ile kuracakları birlikteliğin düşüncesi bile heycanladırmıştı beni. Gerçeğe dönüşünce daha da tatlı oldu. 5 maçta 6 gol attı, Pandev gibi yükselen bir değerle de iyi anlaştı. Yaş ortalaması 23 olan bu ikiliden çok yararlanamayacaktır Lazio. Bu sezonun keyfini çıkarsınlar, Avrupa pozisyonunu da aldılar mı tadından yenmez.

Sercan Geliyor


Sercan Yıldırım, Kocaeli deplasmanında da iki gol attı. Özellikle ikinci golü futbolu bilenlere çok şey anlattı. Bu adamın 1990 doğumlu olduğunu tekrar hatırlatalım. Devre arasında ya da sezon sonunda 3 büyükler yerine Avrupa'nın kalburüstü klüplerinden birine giderse, TSL'de olmasa bile Milli Takım forması altında izleyebileceğimiz muhteşem bir golcüye kavuşuruz.
Kaderi kendi ellerinde Sercan'ın. Vereceği doğru kararlar, kendisini dünyanın en büyük takımlarında bulmasını sağlayabilir...

Dinho is Back


André-Pierre Gignac

Sezona çok iyi başladı Toulouse. Geçen sezonu küme düşme potasının hemen üstünde tamamlayan Toulouse, bu sezonun ilk 7 haftasını sadece Lyon deplasmanında kaybederek geçirdi. 2 sene önce ligi 3. sırada tamamlayıp Liverpool'la Şampiyonlar Ligi'nde ön eleme maçı yapma şerefine erişmişlerdi. Elmander takımın yıldızıydı o zamanlar. 2 yıl öncesine dönmüşe benziyorlar şimdi. Bu sefer takımı sırtlayan isim André-Pierre Gignac. Lorient altyapısının bir ürünü olan Gignac, geçen sezon Toulouse'da koca sezon 3 gol bulabilmişti. Bu sezon takımının tüm lig maçlarında görev aldı ve şimdiden 4 gole ulaştı. Uzun boyu ve güçlü fiziğinin üstüne yüksek dribling beceresi ve uzaktan şutlarını da ekleyince tam bir günümüz forveti durumunda Gignac. Daha yaşı 23 ve böyle giderse Fransa için de aranan forvet olabilir. Henry'nin formsuzluğu, Benzema'nın bencilliği derken Domenech'in onu takıma alması çok önemli olacaktır. Peki Domenech bunu görüp, yapabilecek kapasitede mi? Orası büyük bir muamma...

27 Eylül 2008

Tamam mı Devam mı

Televizyondaki maç yorumcularının çok sevdiği bir laf vardır: "X bu maçı kazanmak zorunda". İşte bu cümle, tam anlamıyla bugün Bayern Münih'in durumunu anlatıyor. Hannover deplasmanında bugün Münih. Klinsmann, Rensing hatta van Bommel... Hepsinin kaderi bu maça bağlı. Özellikle Rensing ve Klinsmann, takımlarını galibiyete taşıyabilirlerse, kendilerine birkaç maç daha kredi açmış olacaklar. Kazanamazlarsa, Klinsmann'a 1 hafta ömür biçiyorum.
"Oranı 1.35. Bayern Münih kazanmak zorunda!"

25 Eylül 2008

EURO 2016


UEFA, bugün Bordeaux'da yaptığı toplantıda, EURO 2016'dan itibaren turnuvaya 16 yerine 24 takım katılması kararını aldı. Bu kararın verilmesindeki en önemli etken, EURO 2008'deki İngiltere örneğinde olduğu gibi futbol ekollerinin turnuva dışında kalmaması. Ayrıca daha çok ülkenin katılımı, şüphesiz ki turnuvanın daha çok kişi tarafından takip edilmesini sağlayacaktır.
Bu karara en çok sevinen ülkelerden biri, EURO 2008'e katılmayı ucu ucuna kaçıran İskoçya. İskoçya Federasyonu yetkililerinden Gordon Smith: "Turnuvanın genişlemesi, grup heyecanının daha uzun sürmesi ve daha çok ülkenin katılım şansı bulması açısından çok iyi oldu." diyerek sevincini belirtmiş.
Bu değişim, futbolun globalleşmesi adına önemli bir adım sayılabilir. Artık Avrupa Şampiyonaları'nda kemikleşmiş futbol ülkelerinin, Avrupa piyasasında adını duyurmaya çalışan ülkelerler maçlarını da izleyebileceğiz. Bu kararın iyi ya da kötü olduğunu anlamak için maalesef 8 yıl beklemek zorundayız.

Yattara Gidiyor


Trabzonspor taraftarının yıllardır stada gitme sebebi, bir Joga Bonito insanı İbrahima Yattara, takımdan ayrılmak istediğini açıkladı. Başkan Sadri Şener de kapıyı ardına kadar açtı. Özellikle Al-Sadd takımından 10 milyon Euro'nun üstünde bir teklif olduğu söyleniyor. Eğer doğruysa, Yattara'yı 10 milyon Euro'nun üstüne satmak, inanılmaz bir başarıdır. Ama Ocak ayında bu boşluk doldurulamazsa, Beşiktaş maçında olduğu gibi hücumda pozisyon bulmakta sıkıntı yaşayan bir Trabzonspor izleyeceğimiz de aşikar.
Özellikle bu sezon için haklı olarak fazlasıyla ümitlenen Trabzonspor taraftarı, Yattara'nın gidişinden sonra meydana gelebilecek bir başarısızlığı kaldıracakmış gibi gözükmüyor. Bu nedenle, Yattara'dan alınan paranın çoğunun, belki de tümünün yetenekli ve tribünlere oynayan bir futbolcuya verilmesi şart. Zaten yönetim de bunun için planlarına başlamıştır bile...

Irkçılık #2


Şu postta Hırvatistan - İngiltere maçında Emile Heskey'e yapılan ırkçı saldırıdan söz etmiştik. Bugün FIFA'dan yapılan açıklamaya göre, Hırvatistan Futbol Federasyonu 14,920£ para cezasına çarptırılmış. Bir daha böyle bir olay yaşandığı takdirde yaptırımın çok daha ağır olacağını belirtmiş FIFA.
Dört bir yanda "Say no to racism" kampanyaları başlatan FIFA'nın, bu tür olayları bu kadar hafif cezalarla geçiştirmesi, kendi içinde büyük bir çelişki yaratıyor.

24 Eylül 2008

Chelsea'den İlginç Hamle


Chelsea, Essien'in 6 aylık sakatlığından kaynaklanan boşluğu kapatmak için, bonservisi elinde olan ön libero Mineiro'yu kadrosuna kattı. Daha önce Ponte Preta, São Caetano, São Paulo ve Hertha Berlin'de oynayan Mineiro, şüphesiz ki Chelsea'nin Abrahamovic döneminde yaptığı en ilginç transfer. Bu transferi ilginç kılan en önemli etken ise, Brezilyalı oyuncunun 33 yaşında olması. Zaten Chelsea'nin bu transferi günü kurtarmak için yaptığı Scolari'nin açıklamalarından da anlaşılıyor: "Mineiro'ya Essien'in sakatlığı nedeniyle çok ihtiyacım var. Bu hafta oynayamayacak, fakat 15 gün sonra maçlara çıkabilir." diyor Portekizli teknik adam.
Brezilya Milli Takım formasını 24 kez giymiş olan Mineiro, Chelsea'de yeni bir Makalele olabilecek mi, yoksa seneye bavulunu mu toplayacak? Hep beraber göreceğiz...

Son Yazı

"Hikâyenin sonu şöyleydi: Hani doktorlar, kanser tedavim için beni hastane odasına mahkûm etmişlerdi ya... Ben de başımı alıp Bodrum'a gitmiş, hayatımı bir yelkenlide geçirmeye başlamıştım ya...

Harika bir yazdan sonra bir otelde kaldım. Klimayı açıp, keyif çattım. Sonrası ne oldu? Ne olacak, kuyruğu bacaklarımızın arasına kıstırıp, hastaneye geri döndük. Hem kanser hem de zatürree olmuşum. Kanseri yendik! Zatürreede dalga geçtik! Ama... Aması şurada... Anlatayım...

Kanseri bir kez daha yenmenin mutluluğunu yaşarken, mutsuz oldum. Bodrum'da cehennem gibi sıcakta ilk kez bir şey yaptım. Eşim Sevinç için yaptırdığım klimayı çalıştırdım, karşısında uyudum. Sonuç felaket! Bir süre sonra nefes alamaz, yürümekte zorluk çeker oldum. Oğlum Mesut'un yemin töreni için gittiğim Kars'ta yüksek rakımda kötü oldum.

Hikâyenin şimdiki sonu şöyle; ciğerlerime klimadan dolayı virüsler girmiş, mantarlar oluşmuş. Sürekli antibiyotik ve oksijen tedavisiyle ben değil, doktorlar savaşıyor. Komik olan da şu: Bir mantarı yenmek, kanseri yenmekten biraz zor olacak. Okurlara! Kimsenin moralini bozmak istemem. Hele benim, kanser yoldaşlarımın asla... Zaten onlara güzel haberlerim var. Kanseri 'akıllı bomba' ismi verilen bir ilaçla yendim. Elim kalem tutunca söz, her şeyi yazacağım. Biraz sabır ve anlayış, lütfen. Biliyorum ki ben sizler için umudun umuduyum! Teslim olmak yok, geri çekilmek yok. Savaşa devam!

Sevgili okurlar! Ne zaman iyileşirim bilmiyorum. Tek bildiğim şey, yazabileceğim an yazacağımdır.

Özel mesaj: Bu, hastane odasından yazılan belki de çok duygusal, belki de okurları ilgilendirmeyen mesajdır. Bu mesaj benim her zamanki dostum Hıncal ustaya. "Beni niye aramadın?" deme. Ama sana ulaşmam ancak bu şekilde oluyor. Ulaşsam bile konuşamam ki! Hıncal ağabey, bir aydır, hastayım kimselere söylemedim. Şu zor günlerimde kırıcı ve incitici söz ve yazıların (Benim üzerimden, benim iyileşmem için çırpınan Genel Yayın Yönetmenim Ergun Babahan'ı eleştirmen de şık değil) beni ve seni sevenleri çok üzüyor. "Kardeşim," dediğin Kazım'ı 40 yıldır binlerce yazısından tanırsın. Bilirim seversin de... Bir söz için bana düşman oldun. Ricam şudur; şimdilik biraz bekle, lütfen. İyileştikten sonra o kırıcı ve incitici eleştirilerini yapmaya devam edersin. O zaman bile tek kelime söylemem! Öyle değil mi Öcal ağabey, Haşmet kardeş?"

Kazım Kanat - 24 Eylül 2008

23 Eylül 2008

Yeni Di Canio?


Paolo Di Canio efsanedir West Ham'da. Onun izinden gelen bir İtalyan var bu sıralar. David Di Michele... West Ham'a geliş yaşları yakın. İkisi de 30 sonrası geldiler Upton Park'a. Di Canio, Celtic ve Sheffield Wednesday maceraları yaşayarak, 3 yıllık Ada tecrübesiyle gelmiş, 4 sezon oynadığı West Ham'da en başarılı günlerini geçirmiş ve agresif yapısıyla taraftarın gönlünde büyük bir yer edinmişti. Di Michele daha tecrübesiz ada konusunda. İtalya dışında ilk çıkışını bu sene West Ham'a gelerek yaşadı. Son lig maçında Newcastle'a attığı 2, attırdığı 1 golle maçın yıldızı oldu. Di Canio West Ham'a büyük takım topçusu şeklinde geldi, Di Michele ise orta sıra İtalyan takımlarının forvetiydi hep.
Dean Ashton
da iyileşince, çok kaliteli hücüm hattına sahip olacak West Ham. Geçen sezonlardaki dengesiz sonuçlar bu seneye yansımayacak gibi. Di Michele 4 sene kalır mı bilmem ama kalırsa o da efsane olma yolunda...

22 Eylül 2008

Gol Sevinci

Bundesliga'dan iki farklı gol sevinci. Yukarıda Ibisevic Dortmund'a attığı golden sonra korner bayrağını tekmeleyerek karizmanın doruklarına ulaşırken; aşağıda Rosenberg, Allianz Arena'da gol atmanın şaşkınlığından mıdır bilinmez, sergilenebilecek en kötü gol sevincini sergiliyor tribünlere.

Galatasaray - Bellinzona Biletleri

Uzun süredir (Leverkusen maçından beri) Galatasaray yönetimi bir maçın biletlerini bu kadar erken satışa çıkarıyor. Biletler yarın satışa çıkacak, yani maçtan 10 gün önce. Tarih olarak da bayrama denk gelen maçın tam bir bayram havasında geçeceği düşünülürse, Kocaeli maçındaki futbol da göz önünde bulundurulduğunda biletlerin biteceğini tahmin etmek güç değil. Biletix tarafından açıklanan fiyatlar şu şekilde:
Eski Açık: 30,00 YTL
Kapalı Alt Grup 1: 200,00 YTL
Kapalı Alt Grup 2: 150,00 YTL
Numaralı Grup 1: 200,00 YTL
Numaralı Grup 2: 150,00 YTL
Yeni Açık Alt: 30,00 YTL
Yeni Açık Üst: 30,00 YTL

Aslantepe 21.09



Aslantepe Ali Sami Yen (Türk Telekom) Stadyumu'nun 21 Eylül'deki hali. Tüm bloklarda ikinci kat dönüldükten sonra tribünler başlayacak. 3 hafta içinde tribünlere başlanabileceği tahmin ediliyor. Sonrasında kat çıkımı çok daha kolaylaşacak, fakat hava muhalefeti de ciddi bir etki vurabilir inşaata. Ayrıca söylentilere göre Eren Talu, çatı siparişi için Çin'e gidip dönmüş. Pekin Olimpiyat Stadı'nın da çatısını yapan firmaya siparişi vermiş.

Not : Resimler ve bilgiler aslantepe.biz'den alınmıştır.

Carvalho ve Deco Sakat


Manchester maçı, Chelsea'ye 2 puandan çok daha fazlasına mal oldu. Maçtan önce ısınırken sakatlanan Deco ve maç sırasında sakatlanan Ricardo Carvalho'nun durumu ciddi. Deco'nun milli maç arası sonrası 18 Ekim'deki Middlesbrough maçına yetişmesi umuluyor. Carvalho'nun ise ilk oynayacağı maç 26 Ekim'deki kritik Liverpool maçı olabilir. Defansta Terry-Carvalho ikilisinin bozulması ve orta sahadaki yaratıcı ve göze hoş gelen futbol oynayan Deco'nun eksikliği şüphesiz ki Chelsea'nin oyununu etkileyecektir. Özellikle Deco'nun Scolari'nin sistemindeki yeri düşünülünce...

Şampiyonlar Ligi Finali


Çoğu futbolsever için hafta içini iple çekme sebebidir Şampiyonlar Ligi maçları. Salı-Çarşamba oynanan maçlar, Türk futbolseverlere kalite açısından ligde görebileceklerinden çok daha fazlasını sunar. Sonunda Mayıs ayında bir Çarşamba günü oynanır final maçı. En azından, yıllardır böyledir.
Bu seneden itibaren, UEFA'nın aldığı kararla Şampiyonlar Ligi Finali Cumartesi günü oynanacak. Bu değişiklik, ertesi gün okula ya da işe gidecek olan insanların (özellikle çocukların) maçı izleyebilmeleri için yapılmış. Elbette ki 15 yaş altındaki çocukların da böyle bir futbol ziyafetinden yararlanması adına olumlu bir değişiklik. Fakat ben kendi adıma, hafta içi oynanan Şampiyonlar Ligi Finalleri'ni, gün içinde girilen iddiaları ve ertesi gün yapılan muhabbetleri çok özleyeceğim.

Özer Hurmacı vs. Gökhan Emreciksin


Türkiye'nin gelecekteki iki büyük yıldızı olacak bu isimler..Biri yıllardır Ankara rotasyonunda olmasına rağmen daha 21 yaşında olan diğeri de yeni yeni parlayan Gökhan Emreciksin. Gökhan, A Milli Takım'a kadar yükseldi. Yetenekleri ise benzer: hızlı, teknik ve hırslı oyuncular. Bir şekilde gündeme gelmeliler... İngiltere'de Richardson, Ashton ve Andy Johnson gibi oyuncular nasıl çok iyi takımlarda oynamamalarına rağmen "yıldız" muamelesi görüyor ise bu oyuncuların da değerini bilmeliyiz.

21 Eylül 2008

Bayern Münih, Werder Bremen, ve Tabii ki Mesut Özil

Chelsea - Manchester United maçıyla birlikte haftanın en iyi maçı olmaya aday Münih - Bremen karşılaşması, adına yakışır bir sonuçla bitti. En cesur tahminler bile, Werder Bremen'in Allianz Arena'da Bayern'e 5 atacağını, 6. ve hatta 7. golleri de rehavetten dolayı kaçıracağını tahmin edemezdi. Zaten dün, tüm tahminleri alt üst eden bir oyuncu vardı sahada. Ve ne mutlu ki, o oyuncunun adı soyadı pek de yabancı değil bize: Mesut Özil.
Dün tek kelimeyle muhteşem bir orta saha oyuncusuydu Mesut. İlk golde Rosenberg'e verdiği pasla başladı gece; ikinci golde kestiği muhteşem serbest vuruşla devam etti. Baktı bu da yetmiyor, üçüncü golü de harika bir vuruşla ağlara gönderdi. Bu golden sonra etkisi azalsa da, kalan 2 golü de arkadaşları bir şekilde hazırladı. Kısacası, Diego'nun, Toni'nin, Rosenberg'in, Schweinsteiger'in olduğu bir sahada, açık ara maçın yıldızıydı Mesut. Bir sonraki Milli Takım arası, bu genç oyuncu için seçim zamanı olacak. Gerçi hali hazırda Ümit Milli olarak oynadığı Almanya Milli Takımı'nın dışına çıkmaması şaşırtıcı olmaz. Fakat onu Türkiye forması altında izlemek bana büyük bir sevinç yaşatacaktır.
Maç sonrasına gelirsek, bu ilginç sonuçtan sonra eleştiriler Klinsmann ve Rensing üzerinde yoğunlaşmış durumda. Klinsmann'ın sene başından beri oynattığı kötü futbol ve Rensing'in yenilen 5 golden 3'ündeki inanılmaz hataları eleştiri oklarını bu iki isim üstüne çekti. Özellikle Almanya'nın ünlü gazetesi Bild'in internet sitesinde yaptığı anket oldukça dikkat çekici. Anketin sorusu "Kahn, Münih'in kalesine geri dönmeli mi?". Sonuçlar ise Münih taraftarının tepkisini anlatır nitelikte. Oy verenlerin %60'ı, futbolu geçen sene bırakan Kahn'ın Bayern Münih'e geri dönmesi gerektiğini söylüyor.

Bu saatten sonra Bayern Münih'in oynayacağı her maç, Klinsmann ve Rensing'in son maçı olabilir. Kendi alanında tecrübesiz olarak nitelendirilebilecek bu iki isme yüklenecek baskı, ikisinin de sonunu getirebilir. Özellikle Klinsmann'ın kovulması, Bayern Münih için şampiyonluğa veda anlamı taşıyor. Önümüzdeki Hannover deplasmanı, 2008/2009 sezonundaki Bayern Münih'in, hatta Bundesliga'nın kader maçı olarak nitelendirilebilir.

20 Eylül 2008

Premier Lig Top 4

West Ham - Newcastle


Bugün Premier Lig'de oldukça ilginç bir maç var. Haftalardır Ada basınının gündeminden düşmeyen iki klüp karşı karşıya gelecek: Curbishley'nin gidişiyle teknik direktörsüz kalan ve bu boşluğu geçen hafta Zola'yla dolduran West Ham, ve Keegan'ın gidişine hala bir çare bulamayan Newcastle... Bu ilginç müsabaka, aynı zamanda Zola'nın West Ham ile çıkacağı ilk maç olma özelliğini de taşıyor. Genellikle yeni teknik direktöre kendini kanıtlamak isteyen futbolcular, çıkılan ilk maçta bir galibiyete imza atar. Bu faktör ibreyi West Ham yönüne çeviriyor. Karşıda ise geçen hafta kendi sahasında Hull'a mağlup olmuş ve hala başında bir teknik direktör olmayan Newcastle United var.
Newcastle cephesinde bu maçtan alınacak olası bir mağlubiyet, taraftarın yönetime ve özellikle Mike Ashley'e olan kızgınlığını arttıracaktır. West Ham açısından ise, Zola'nın ilk maçında 3 puanla tanışması, şüphesiz ki tüm camia adına rahatlatıcı olacaktır.

18 Eylül 2008

kurt kocadı mı?

"acaba noldu, bıraktı mı" diye düşünürken özbekistan'a gitti rivaldo. 2 senelik kontrata 10 milyon euro civarında bi para aldığı söyleniyor ki, bu yaşta bundan daha aşağısına o lig çekilmezdi. hadi ligi de geçtim, çoluk çocuğunun eğitimi bahanesiyle türkiye'ye gelmeyen futbolcuları düşündükçe içim yanıyor.

fc bunyodkor aslında çok da yabancı bir takım değil dünya medyasına. 2005'te kuruvchi adıyla ve 16,000 kişilik stadıyla kurulan takım temmuz 2008'de samuel etoo'ya göz koymasıyla dünya spor medyasına bomba gibi düştü. her ne kadar istediklerini alamasalar da, barcelona'yla bir hazırlık maçı ve nou camp'ta antrenman gibi seçenekleri koparabilmişlerdi. bunun üstünden çok geçmeden kulüp ismini fc bunyodkor olarak değiştirdiler.

bu kadarı da yetmemiş olacak ki, bu kadar yeni bir takım için iyi bir atılım sayılabilecek rivaldo transferiyle tekrar ses getirdiler. rivaldo'nun o kalitede bir ligde hala iyi işler yapabildiği 2 maçta 3 gol istatistiğinden belli. ama önemli olan, bunun devamı gelecek mi?


yoksa kurt, özbek ligi için bile kocamış mı?

17 Eylül 2008

Keşke Gitseydin

Sezona sakat başladığından dolayı çok konuşulmadı bu aralar Cristiano Ronaldo. Villareal maçında kulübede başlayacak. Az kaldı oynamasına. Yaz boyu Real de Real diye tutturan adamın bir de sakatlık sonrası geri dönüş yapacağını düşünürsek - ki bu pek önemsenmeyecek - geçen sezonki performansına ulaşması çok zor. Geçen sezonki performansını sergileyemediği takdirde çok meşgul edecek İngiliz basınını ve Sir Alex'in beynini. Bu süreç çok da uzun sürmeyecek. Yani CR7 3-5 maç kötü oynarsa değil daha ilk maçından o süper formuna kavuşamazsa işi zor. Fergie'nin hatası olarak görüyorum onun yollanmamasını. Elinde sonunda olacak bu transfer ve büyük ihtimal bu yaz teklif edilen paranın çok azına. Barça'nın R'Dinho'da düştüğü hataya tam aynısı olmasa da düşmesini beklemezdim Ferguson'un. Bir CL daha aldırmadan gideceksen eğer, keşke gitseydin şimdiden CR...

ırkçılık



euro 2008'de bizimle yaptıkları maçtan sonra aldıkları £10,000'e yakın ceza kesmemiş olacak ki, son ingiltere maçında da bu yaklaşımlarına devam etti hırvat taraftarlar. son maçtaki hedef heskey'di ama söylemlerine göre heskey bundan pek etkilenmedi.

fifa'nın soruşturması devam ediyor, hırvatların alacağı ceza ise oldukça kabarık olacağa benzer.

Porto - Fenerbahçe


Şampiyonlar Ligi'nin tek Türk temsilcisi Fenerbahçe ile Porto, bugün 21:45'te karşı karşıya gelecek. Gerek İddaa, gerekse de Avrupa'daki bahis büroları favoriyi yaklaşık olarak 1.65'lik orandan Porto olarak belirlemiş. Zaten sitemize oy verenlerin görüşü de farklı değil.

%70'lik bir çoğunluk Porto'nun galip geleceği görüşünde birleşmiş, %11'lik bölüm maçın berabere biteceğini savunurken, %17 Fener'in kazanacağı yönünde görüş belirtmiş.
Lig başladığından beri oynanan kötü futbol, Hacettepe maçındaki defans zaafiyetleri, Aragones'in sistemini tam olarak oturtaması gibi önemli handikaplar var Fenerbahçe cephesinde. Bu sorunları sadece geçen sene kazanılan tecrübeyle aşmak oldukça zor görünüyor. Özellikle 10.000'lerce Porto taraftarı önünde.

İlk Giden Raşit Çetiner

Ve sonunda beklenen gerçekleşti. Senenin ilk teknik direktör ayrılığı (Henüz sezon başlamadan giden Hikmet Karaman'ı saymazsak) Konyaspor ve Raşit Çetiner arasında gerçekleşti. Turkcell Süper Lig'in 3. haftası itibariyle 4 puanı vardı Konyaspor'un.
Konyaspor yönetiminin bu müthiş kararıyla bir an önce başarıya ulaşacağına şüphe yok. Zaten geçmişe baktığımızda da, Süper Lig'de hoca değiştirmenin muhteşem başarılar getirdiğini görüyoruz. Konyaspor, Raşit Çetiner dışında herhangi bir hocayla şampiyon olabilir. Şampiyon Konya!

16 Eylül 2008

ölene dek hamburg - belki sonrasında da?



9 eylül 2008'de HSH Nordbank Arena manzaralı altona mezarlığında açılan hamburger sv kulüp mezarlığından bir görüntü. bu mezarlığı ilginç kılan ise sadece kulüp taraftarları tarafından kullanılacak olması. kulüp tarafından kar amacı güdülmeden yapılacak olan bu uygulamada kendinize ait kulüp armalı bir tabuta sahip olmak 2 350 euro, yakıldıktan sonra (ki buna hiç şaşırmadım) küllerinizi kupa şeklinde, yine armalı bir vazoya (bkz: resim 2) koyup mezarlığa gömmek ise 390 euro civarında. 500 mezar kapasiteli mekana ilgi ve talep oldukça yoğun. kulüp yöneticisi Christian Reichert'in şimdiden yer rezerve ettiren çok kişi olduğu fakat yaşlı taraftarlara öncelik verileceğini söylemesi bunu destekler nitelikte.

hamburg avrupada bu olayı gerçekleştiren ilk takım. dünyadaki ilk emsali ise boca juniors kulübüne ait. ingiltere'de ise bu işler ölen taraftarın küllerinin kulüp stadyumuna savrulması şeklinde yürüyormuş.

yer alanlara şimdiden allah rahmet eylesin, ne diyelim?

15 Eylül 2008

Jimmy Floyd Hasselbaink Bıraktı


Futbolseverlerin Chelsea'dan hatırlayacağı Hasselbaink, Cardiff'le olan sözleşmesi feshedildikten sonra klüp bulamayınca futbolu bırakma kararı aldı. Uzun yıllar Britanya'da kalarak Leeds, Chelsea, Middlesbrough, Charlton ve Cardiff gibi takımlara hizmet eden Hasselbaink, Hollanda Milli Takımı ile çıktığı 23 maçta 9 gol kaydetti.
Hasselbaink'in Türk futbolseverler için ise apayrı bir anlamı var. Yıllar önce Murat Kosova'nın anlattığı bir Premier Lig maçında, attığı gol, ünlü spikerin ağzından şu unutulmayacak "İşte Premier Lig bu!" sözün çıkmasına neden olmuştu.
Bu cesur golcüye, siyahi teknik direktörlere önyargıyla yaklaşan İngiltere'de ileriki kariyerinde başarılar diliyoruz. İşinin kolay olmayacağı kesin...

14 Eylül 2008

Al Birini Vur Ötekine

Gökhan Zan'ın adını duyunca dahi kötü oluyorum. Harcanan binlerce topçu geliyor aklıma. Bu kadar kötü bir oyuncunun Beşiktaş'ta ve Milli Takım'da sakat olmadığı her maçta - ki bu maçların sayısı neyse ki az oluyor - banko oynuyor olması gerçekten acı verici bir durum. İşin enteresan yönü ise sadece benim değil futboldan anlayan çoğu insanın kötü futbolcu olduğunu düşünmesine rağmen Terim'in de Sağlam'ın da onu oynatıyor olması. 2004-2005 sezonunda Antep'e kiralık olarak verilmesinde emeği geçtiğine inandığım Vicente Del Bosque'ye burdan sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Kasap falan ama adam çözmüş işi.

Numancia maçını izlerken hatrıma geldi bu post. Bunun sebebi Christoph Metzelder tabii ki. Gökhan'ın bir üst versiyonu kıvamında. Beşiktaş'a Zan Real'e Metzelder. Gerçi iki takım arasındaki fark futbolcular arasında yok ama. Metzelder ile Zan'ın boyları da yaşları da neredeyse aynı. Milli takım şansları bile aynı. İkisinin de ülkesinin en sorunlu bölgesi stoper mevkii ve ikisi de bu sayede forma şansı buluyor. Şeytan tüyü de bir yere kadar ama...

Anket Sonuçları

a1 hafta önce açtığımız "Geçen senenin şampiyonlarından hangileri yerlerini korumayı başarabilir?" anketinin sonuçları yukarıdaki gibi şekillendi. Burada beni en çok şaşırtan Manchester United ve Real Madrid'in bu kadar az oy almış olması. Manchester United'ı zorlayacak rakipler var elbette ki, ama %29'dan daha yükseği hakettiğini düşünüyorum. Real Madrid'in de, Barcelona'ya karşı teknik direktör avantajı unutulmamalı. Inter'in bu sene işleri daha kolay götüreceği düşüncesini ise benimle birlikte %42'lik bir kesim paylaşıyor. Bunun dışında Bayern Münih'in ve Lyon'un yüzdeleri bana mantıklı geldi. İkisi de ülkelerinde şampiyonluğun en büyük adayları.
Son olarak, benim oyum United, Inter, Real Madrid ve Lyon'aydı.

Demirel - Babacan

Giriş


Gelişme


Sonuç

Staddan : Galatasaray 1 - 1 Antalyaspor


Yüksek bilet fiyatlarına rağmen, Yeni Açık Alt dışında tıklım tıklım doluydu Sami Yen. Ki Yeni Açık Alt'ın ancak derbilerde dolduğu düşünülürse, 30 YTL'lik Antalya maçı için oldukça iyimser bir tablo vardı tribünlerde. Tabii bunda galibiyete olan kesin inancın ve yeni transfer Milan Baros'un da payı büyüktü. Fakat Baros'u izlemeye gelenler, Çek futbolcuyu maçın son 30 dakikasında görebilecekti.
Maçtan önce 17. ölüm yıldönümü olan Metin Oktay'a yapılan tezahüratlar ve açılan pankartlar, Taçsız Kral'ın hala kalplerde yaşadığının bir göstergesiydi. Gol anonslarının "10 numara Oktay Metin" diye yapılacak olması da, özellikle takımdaki Türk oyuncular için apayrı bir motivasyon kaynağı olacaktı.

Maç saati yaklaştıkça, Galatasaray'ın yarısı sakat kadrosundan nasıl bir 11 çıkacağı konusundaki merak artıyordu ki, anons imdadımıza yetişti: De Sanctis-Volkan-Servet-Meira-Şaş-Kewell-Ayhan-Arda-Aydın-Nonda-Karan. Burada 2 tane hatalı tercihten bahsedebiliriz. İlki orta sahada 3'ü de kanat oynamayı seven ve takım savunmasına pek yardımcı olmayan Aydın, Arda ve Kewell'ın bir arada oynatılması, ki bu hata ilk yarında orta saha üstünlüğünü Antalya'nın eline geçirdi. İkinci hata ise Hasan'ın sağ bek oynaması. Çaresizlikten dolayı oynatılsa da, vazgeçemediği topla oynamayı defansta yapınca Galatasaray kalesinde tehlikeler görüldü.
Maçın ilk yarısında, Galatasaray'ın çıkardığı yetenekli fakat defansta kötü olan kadro, topla oynamayı Antalyaspor'a verse de, tabii ki daha çok tehlike bulan taraf oldu. İlk yarıda iki takımdan biri diğerine bariz bir üstünlük kuramadı, ve karşılaşmanın ilk yarısı 1-1 beraberlikle sonuçlandı. Tribünler, bu skorun aynı zamanda maç skoru olacağını bilmeden gol bekleyişine devam ediyordu.

İkinci yarı başladığında ise sahada bambaşka iki takım vardı. Maç 3 Büyükler - Anadolu Takımı kıvamına gelmişti. 9 adamla savunma yapan Antalyaspor, kontraataklarla Galatasaray'ın kalesine geliyor, ve 2 tane %99'luk pozisyonu cömertçe harcıyordu, ki bu pozisyonların gole dönüşememesinde De Sanctis'in de payı büyüktü.
Bir parantez de De Sanctis'e açmak gerek. Takım hücumdayken bile sürekli takım arkadaşlarıyla iletişim halinde, bir an bile yerinde durmuyor, defansın arkasına atılan toplara çok iyi çıkıyor. Maçın sonunda Ömer'i sakinleştirmesi de güzeldi. Seneye bonservisi alınırsa tadından yenmez...
Diğer taraftan öteki kalede ise şans Antalyaspor'un yanındaydı. Meira'nın topu ıskalayışı, Nonda'nın boş kaleye kaçırdığı top, Baros'un bomboş kafa pozisyonunda ağları bulamaması, Meira'nın vuruşunda seken topun Ömer'in ayaklarına çarpması hatırladığım çok net pozisyonlardan sadece birkaçıydı.
Dakikalar 70'i gösterdiğinde ise, belki de maçın adamı olabilecek Ömer Çatkıç'ın çirkeflikleri başladı. 2-3 saniye için yaptığı kurnazca planlar hakem tarafından sarı kartlarla cezalandırılamıyordu. Bu son derece doğaldı da, zira kariyerinde Anadolu klüplerinden yukarısını görememiş vasat bir kalecinin zaman geçirmekten daha iyi yapabileceği bir şey olamazdı. Bu zaman geçirme hareketlerinden sonra tribünlerden yavaş yavaş küfürler yükselmeye başlamıştı.
Zaman geçtikçe Ömer'in bu planına yavaş yavaş tüm Antalyalı futbolcular dahil oldu. Kırmızı kart gören eski Galatasaraylı Yalçın'ın birden kendini yere bırakıp birkaç dakika çalması buna örnek verilebilir, ki Antalyaspor o kırmızı kartlardan en az 3 tane görmeyi haketmişti.
Galatasaray'ın uzun gol arayışları sonuçlanmayınca, hakem 90+5'te maçın son düdüğünü çalmıştı.

Tam Galatasaraylı taraftarlar evlerine dağılmaya hazırlanıyorken, kaleci Ömer önce Eski Açık'a, sonra Kapalı'ya dönüp, ellerini kucağında kavuşturarak "Nooldu, konuşuyodunuz!" mesajı verdi ki, o sırada Lincoln tarafından yere yıkıldı. Tabii ki Lincoln'ün yaptığı hareket Ömer'i yere yıkacak kadar kuvvetli değildi, fakat maç bittikten sonra bir de Lincoln'ü attırma planları peşinde olan Ömer, kendini yere bıraktı. Hakem o bölgeye doğru koşarken, herkesin aklından Lincoln'ün atılacağı geçiyordu ki, hakem kırmızı kartını başka birine, Ömer Çatkıç'a çıkardı. Bu sefer delirme sırası Ömer'de, "Nooldu, konuşuyodun!" deme sırası Galatasaray taraftarındaydı. Yarım saattir kendilerini deli eden Ömer'i delirmiş olarak gören Galatasaray taraftarı, bir nebze rahatlamış olarak staddan çıktı.
Sonuç olarak, bu maçta Galatasaray biraz daha zaman, ve sakatların iyileşmesi ile çok iyi bir takım olabileceği mesajını verdi. Fakat Skibbe'nin acilen Arda-Aydın-Kewell üçlüsünü bir arada oynatmaktan vazgeçmesi gerekiyor. Zira bu orta saha üstünlüğünü Antalyaspor değil de başka bir takım yakalarsa, sizi Sami Yen'de 5'lik yapabilir. Ayrıca tüm takım gol aramak üzere rakip yarı sahadayken bile savunma kurgusuna dikkat etmek şart, yenilgi ile beraberlik arasındaki fark 1 puan olarak gözükse de, Sami Yen'de bu 1 puan "Skibbe istifa"ya kadar gidebilir. Dikkatli olmak lazım...